12 Eylül eceliyle ölsün gari

O zamanlar 4 Mhz hızında 1 MB hafızalı PC’ler vardı, bugün Giga giga baytlık, binlerce Kmhz hızında bellekler var… 12 Eylülcüler kıspetle güreş tutar, misketle oynarlardı, torunlarının indigo çocukları disketle bile oynamıyorlar gari, güreşi de playstationlarda yapıyorlar…

12 Eylül’ün tartışılacak bir yanı yok… Eğer 12 Eylül olmasaydı, bakın başımıza neler gelecekti !

Bugün 12 Eylül’e karşı dururmuş gibi tavır sergilemekten beslenenlerin, 13 Eylül günü 12 Eylül’den beslenenlerle aynı insanlar olduğunu göremeyecekti benim halkım…

Boş zamanlarında el değiştirip, sınıf yaratan ucuz orta malı paramız, Özal zenginlerini, Çiller kremalarını, Demirel prenslerini, Mesut olmaktan yılmayıp, sadece turizm imarından onlarca malikane kapan alçak zamane işbirlikçilerini, köhnemiş tatlısu sosyaldemokratlarının dünyanın temposundan geri kalmış, çağdan asimile alt üst sınıflarını zincirleme üretemeyecekti… Eğer 12 Eylül olmasaydı benim zenginim nasıl oluşacaktı o zaman ha? Fakir mi kalsaydık yani? Düşüncelere pranga üreten küçük sanayi imalatçıları nasıl boy boy, demir çelik, tava tencere fabrikaları kuracak, top tüfek ticaretiyle köşe başlarını tutup futbol kulüplerine yönetici olabileceklerdi ve nasıl kalkınacaktı futbolumuz?

12 Eylül olmasaydı zincirin son halkası Ak epe nasıl ebemizle süğürecekti… “Gizli süğüren aşikare doğurur… “ diye bir Bodrum özdeyişi vardır, nasıl böylesine doğurgan olacaktı peki, gizli zengin ılımlı din tüccarı sınıfımız, cümründen gari alt sınıfları süğüremeden?

Büyük başarılara imza atıp, çok kısa bir zaman dilimi içinde, ki bu süreç 2002 de başlar, torna tesfiye atelyesinden otomotiv yan sanayine, terzilikten tekstil imparatorluğuna, imamlıktan cami müteahhitliğine, takunya tamirciliğinden ayakkabı fabrikalarına terfi eden bu yeni zengin sınıfımız nasıl oluşacaktı eğer 12 Eylül’ün loş ışıkları, alacakaranlıkların deniz feneri misali kapkara hüzmelerini şarj ederek kendi cep fenerlerine AKım veren kör cahil süzmeleri kullanıp ampullemeseydi?

Karanlık çağların loş yarıaydınları şimdi 12 Eylül’e geydiriyorlar akılları sıra… mevcudiyet sebeplerini !!!

Evreni yargılayıp, “asalım mı, yoksa kendi mi intihar etsin? “ diyen, hatta içlerinde o dönemin meşhur “Danışma Meclisi“ kaygan zemininden bugünkü politikaya sızan güncel salatalıklarımız dahi, hangi tarlalarda, nereden ithal hormonlu gübrelerle yetiştiklerini unutuyorlar…

Diğer yandan, doğal gübreli koylarımızın arkasına koyan çarpıklığın ürünü olarak, 50 bin dolarlık tül çadırını, bok götüren iskeleye kuran, iskele babalarına yaslanmış demode moda ikoncanlarımız nasıl oluşacaktı, 12 Eylül ve onun çakma aristokrasininin ucuz pazar ürünü lahana kıvamında kıvırcık marullar ve semiz otları olmasaydı? Ki artıklarını memur Hasan efendi ile karısı Ayşe teyze topluyor, işsiz kalan oğullarıyla beraber semt pazarlarında… Diğer atıklarında kendileri yüzüyorlar… derimizi !!!

12 Eylül olmasaydı, boş zamanlarında her gelen muktedir ile birlikte cebimizden el değiştirmeye muktedir olabilen elin parasını cepleyip, günümüzde hala daha kanatları altına sığınılabilen dokunulmaz anayasalar nasıl yazılabilecekti? Sığdırılasılara yazdırılan yasaların anasına sığdırılmıyor mu şimdi dört koldan… Özal’ın bir kere deldiği tüketim matkabı bugün eleğe çevirmedi mi anaların bütçe gibi daralmış yüreciğini?

12 Eylül olmasaydı, o zamanın ayran karıştırıcıları bugün nasıl zeytinyağlı cacık olabileceklerdi? Ayranları olmayanlar bugün nasıl tahterevalli ile gezebileceklerdi yerden bitme, yeni görgüsüz, haşemalı, 7 yıldızlık otel sınıfımızın asilzade hödükleri sıfatıyla?

Delikanlı makale yazarlarımızın yerine “bak hale, yaz arsız“ larımız türer miydi bataklıklarda? 12 Eylül öncesi ürünü olduğu için, YÖK’ten istifaya zorlanan asıl ve asil profosörlerimizin yerine 3 günde profosör yapılan çakma okutmanlar olur muydu hiç eğitimden muaf üniversitelerimizde? Kalitesizlik nasıl korunacaktı o zaman? Amerikan bilardosunun nasıl deliği olabilecektik, ıstakası başka ellerde, topları başka yerlerde iken?

Devlet bankalarına milyar dolar borçlu olanı devlet bankalarından sorumlu devlet bakanı yapan seçmenin zihniyeti gibidir bizim ülkemiz ve bu ülkedeki tepkisiz seyirciler… Düz durmaya gelmez, o zaman mutlaka bir düzen olur… Ve düzer halka halka…

12 Eylül olmasaydı bugünün güdümlü yönetimine yalakalık yapanlar, o zaman 12 Eylül öncesindeki güdümlü yönetimlere yalakalık yapan güdükler olmayacaklar mıydı? Tıpkı 12 Eylül’cülerin düdükçüleri de oldukları gibi…

Çoğu işte hala buradalar, içimizdeler… Göbek kaşıyarak medyanın göbeğine, başlarına çorap geçirerek medya organlarının başına çöreklenmiş durumdalar yaratıcı yetenekleri ile… Bindikleri çürük sandalın düdüğünü arıyorlar çalmak için, ama sandal güdülmekten muzdarip bir güdüklükte… Tıpkı 12 Eylül’ün çıkma ürün çeşitlerinin, 29 yıldır tek tek başımıza çöreklenmesi gibiler… Zaten 12 Eylül olmasaydı bunca ucuzluk nasıl doğacaktı pahalılıktan beli bükülmüş milletin bağrından? Yokluktan ve yoksulluktan nasıl doğacaktı yolsuzluk, yol açanlar olmasaydı?

12 Eylül olmasaydı ve uzaktan kumandalı lider ve komutanlar olmasaydı nasıl erişecekti karanlıklar kendi aydınlıklarına?

Birileri 12 Eylül’den nemalanır, diğerleri karşıtlığından… Ve kimse gocunmaz hırtlığından…

O zaman yıkıl Sezar !
As evreni, düzelt çevreni…
Ne yazar?
Ki devir senin devrin yine, iyi kullan devreni…
Metin Sözüçetin 290609

740490cookie-check12 Eylül eceliyle ölsün gari

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.