12 Eylül’den, 2 Temmuz’a…

12 Eylül bir kırılmadır. Toplumsal olarak geçirdiğimiz bir travmadır ve o travmanın etkisi de bugün yaşanan tartışmalara bakarak söyleyebiliriz ki, devam ediyor. Travmadan kurtulmak için yüzleşmek zorunludur.

12 Eylül ile ilgili olarak değişik zamanlarda yüzleşmeye çalıştık, bireysel olarak yüzleştik, küçük gruplar olarak yüzleştik ama toplumsal yüzleşme henüz gerçekleşmiş değildir. 12 Eylül hala birileri için terörden kurtuluş günü olarak sunulur. 12 Eylül öncesi ölen insan sayısı ile,
12 Eylül sonrası ölen insan sayısını karşılaştırın, hangi dönem daha büyük çatışmanın olduğunu gösterir?

12 Eylül öncesi işkencede ölen insan sayısı ile, 12 Eylül sonrası işkenceden ölen insan sayılarını karşılaştırın, nasıl bir sonuç ile karşılaşırsınız?

12 Eylül öncesi ölümler normalleşmişti, sokaklar özgür değildi. Geceler sokaklar tekin değildi, her an bir yerde patlama olacak ve o patlama ile hayatını tesadüf sonucu kaybedenler olacaktı. 12 Eylül sonrası ise, devlet erki ile birlikte yapılan cinayetler? Sokaklar ne zaman özgür oldu? El ele tutuştukları için dayak yiyen gençler hangi dönemde oldu dersiniz?

12 Eylül öncesi sağ partiler düşünce özgürlüğünü savunmadılar, onların yerine liberallik görevini CHP gibi bir sosyal demokrat parti üstlendi. Gerçek anlamda ülkemizde sosyal demokrat parti örgütlenemedi, çünkü anayasa buna izin vermiyordu… Bugün de vermiyor, bugünde sosyal demokrat partiler liberal parti görevini görmeye devam ediyor, sağ partiler ise hala düşünce özgürlüğü önünde en büyük engel olarak durmaya devam ediyor. CHP artık liberal parti görevini dahi görmez konuma geldi, daha sağa kaydı.

12 Eylül sonrası ilk zamanları siyasi partilerin yeniden açılması tartışmaları ile geçti, 12 Eylül’e muhalif edenler, partilerini yeniden açmak ve örgütlenmek için örgütlendiler. Solcular ile kol kola yürüdüler, fakat o haklarını alıp iktidara geldikleri gün, eski konumlarına geri döndüler. Düşünce özgürlüğü önündeki engelleri kaldıracaklarına, yeni engeller eklediler. Sağ liberal olmayı hiçbir zaman başaramadı. Kendisi gibi olmayanların örgütlenmesi ve düşüncesini açıklamasını hoş görü ile yaklaşılmamıştır. Kürt sorunu konusundaki açılmaları buna örnektir. Askeri çözümü direten 12 Eylül anlayışı, bugünde devam etmektedir. (biraz esneklik kazanılmıştır ama sonuç itibari ile çözüm hala askeri olarak görülmektedir.)

12 Eylül ürünü olan hükümetler, ılımlı İslam’a doğru yol alırken, ekonomi yaşam alanımızda yeşil renge doğru dönüyordu. Suudi kaynaklı finans kuruluşlarının destekleri ile ABD kaynaklı yeşil kuşak politikasının ülkemiz üzerinde, izleri açıkça görülmeye başlandı. 12 Eylül ile hesaplaşmayı, parti açılması ile sınırlayanlar iktidara geldikleri gün hesaplaşmaları bitmiştir ve toplum önünde inandırıcılıkları ortadan kalkmıştır. O yüzden AP devamı olan parti, iktidar olması ile birlikte DYP olarak marjinal bir parti konumuna hızlı bir şekilde yer aldı. Parti başkanı kendisini cumhurbaşkanı olarak en üst noktaya taşırken, misyonun da bitirmiş oldu. Bugün yaşanan olaylar, bu politikasızlığın sonucudur. 12 Eylül ile hesaplaşamayan, merkezi sağın yok olması ile sonuçlanmıştır.

Bu geçiş süreci içinde 2 Temmuz başka bir kırılma noktasıdır. 2 Temmuz günü yaşanlar düşünce özgürlüğüne karşı gösterilmiş bir hoşgörüsüzlüğün ürünüdür. Aziz Nesin, demokrasi sevdalısı olarak, demokrasi mücadelesi için, düşünce özgürlüğünün ifadesi olarak bir kitabı yayınlatmış ve yayıncı olarak altına imza atmıştır. İktidarda olan sağ ve liberal parti bu girişim karşısında 12 Eylül’den beri devam eden anlayışı sürdürmüş ve aydınını gerici ve yobazlar karşısında yalnız ve savunmasız bırakmıştır. Her türlü saldırıya karşı hiçbir önlem almamıştır. Türkiye’nin çağdaş, demokrat, özgür ve her türlü düşüncenin yaşayabileceği ülke özlemi ile bağdaşmayan bir iktidar mevcuttu ve bu mevcutluk yaşanlar ile kanıtlanacaktı. Çünkü bir grup aydın insan, Sivas ilinin merkezinde yer alan otelde ateşler içinde bırakılacak ve ölümü canlı olarak izlenecekti.

Ölümleri gerçekleştirenleri bir ‘Adalet’ bakanın savunma avukatı olması ise işte bu 12 Eylül anlayışının ne boyutta yaşandığını gösteriyordu. 12 Eylül, 2 Temmuz’da tüm canlılığı ile yaşıyordu ama iktidarda olanların sadece biçimleri değişmişti. 12 Eylül mağduru olduğunu söyleyenler iktidardaydı ve o gücü 12 Eylül generallerinin bıraktığı anlayış yönünde kullanıyorlardı. İktidarda şekilsel bir değişim yaşandığı ortadaydı. Daha sonra kurulacak olan hükümetlerde 12 Eylül ruhunu yaşatmaya devam etmiştir.

2 Temmuz ile hesaplaşmak demek, 12 Eylül ile hesaplaşmak demektir, çünkü 2 Temmuz, 12 Eylül’ün eseridir. Toplumsal dönüşümünün sonucudur. 1984 yılında Van’daki öldürülen öğrencide bu dönüşümün ilk işaretidir ve 2 Temmuz sadece bir sonuçtur. Kendisi gibi olmayana karşı duyulan düşmanlık, bugünde varlığını korumaya devam ediyor.

1584870cookie-check12 Eylül’den, 2 Temmuz’a…

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.