15 Temmuz yaşanmasaydı Kanal İstanbul böyle pazarlanacaktı

YUSUF YAVUZ  / AÇIK GAZETE – 15 Temmuz yaşanmasaydı Kanal İstanbul böyle pazarlanacaktı “Tıpkı Havva’nın dünyaya indiği dönemdeki gibi olacak. Burada tüm farklılıkları ortadan kaldırdık. Biz burada bir özgürlük adası tasarlıyoruz

2012’de Kanal İstanbul için yapılacak kazılardan çıkarılacak malzemeyle Karadeniz’de bir ada projesi hazırlandı. Adına ‘Havvada’ dediler. Proje, tam bir dinlerarası diyalog sosu kokuyordu. İnanlar İnşaat’ın sahibi Serdar İnan Erdoğan’ın çılgın projesine talip olmuş, New York’ta yaşayan İsrailli ünlü tasarımcı Dror Benshetrit’e projesini hazırlatmış ve iş artık uygulamaya gelmişti. Serdar İnan, “Projenin ruhani tarafı bana, mimarisi ise Dror’a ait. Havvada, tıpkı Havva’nın dünyaya indiği dönemdeki gibi olacak. Burada tüm farklılıkları ortadan kaldırdık. Din, dil, ırk ayrımı bu adada yaşanmayacak. Pasaportsuz giriş sağlanacak. Biz burada bir özgürlük adası tasarlıyoruz” diye özetliyordu girişimini. Her şey yolunda görünüyordu ve proje Türkiye’de tanıtılmaya başlanmıştı bile. Ancak 15 Temmuz’dan sonra hiç bir şey eskisi gibi olmadı. Serdar İnan FETÖ üyesi olduğu iddiasıyla tutuklandı, şirketi iflasını açıkladı ve bu toz duman arasında 300 bin nüfusa göre tasarlanan Havvada projesi kısa sürede unutulup gitti. Bugün yanıt bekleyen sorulardan biri de şu: Kanal İstanbul’da Havvada yerine konulan proje ne hangisi?

Animasyon’dan bir ülke düşü kuranların en büyük yanılgısı coğrafyanın dilini bilmemeleridir. Çünkü neolitik çağdan bu yana insan hep coğrafyanın sesine kulak vererek adımını attı. Derenin de kuşun da sesini dinleyerek seçti yaşam alanını.

BUGÜNÜN İNSANI COĞRAFYANIN SESİNE KULAK VERMEYİ UNUTTU

Derenin taşıyla daldaki kuşu vurmak bugünkü insanın çıkarcılığıydı… Coğrafyayı biçimlendiren doğanın aklı, sabrı, öfkesi ve elbette sevgisiydi. Bu öyküde su hep başrolü oynadı. Tanrıları yaratan da suydu, tanrıları yok eden de su oldu. Bu yüzden antik çağda her nehrin bir tanrısı oldu. Ancak bugün insanlık coğrafyanın seslerine kulak vermeyi unuttu. Duyduğu tek bir ses var: Rant ve para. Kentleri bu sese göre inşa ediyor, bu sese göre kanallar, yollar yapıyor; bu sesle uyuyup bu sesle uyanıyor.

ANADOLU’DA BETONA BOĞULMAYAN TEK BİR NEHİR KALMADI

Anadolu coğrafyası bugün tanrıları öldürülmüş bir nehirler mezarlığına döndü. Dicle’den Fırat’a, Yeşilırmak’tan Kızılırmak’a, Köprüçay’dan Çoruh’a betona boğulmayan nehir kalmadı. Çok değil, 20-30 yıl öncesine kadar dibindeki çakıl taşlarının inci beyazlığını metrelerce uzaktan görüp büyülendiğimiz mavi akışlı nehirlerde artık akanın su olup olmadığını bile tartışır hale geldik. Büyük Menderes’e, Dalaman Çayına bir bakın, ne demek istediğimi daha iyi anlarsınz.

COĞRAFYAMIZIN RENGİNİ YİTİRİŞİNİ BİR FİLM GİBİ İZLİYORUZ

Çok değil, 10 yıl öncesine kadar her metresini ezbere bildiğim Finike-Demre arasındaki o kıvrımlı sahil yolundan geçerken koylardaki denizin içindeki çakıl taşlarına vuran güneş ışığının suyla dansını doğanın büyülü bir gösterisi gibi 15-20 metre yükseklikten bile izleyip geçiyorduk. Sonra adım adım o çakıl taşlarının renginin nasıl sararıp solduğunu, giderek yosunlandığını izlemeye başladık. Her şey gözlerimizin önünde, bir sinema perdesinde coğrafyamızın renginin solduruluşunu izler gibi olup bitti. Ama bu bir film değildi ve bir kez karardı mı o çakıl taşlarının rengi bir daha asla eski beyazlığına kavuşmuyordu. Yitirilen sadece rengi değildi, milyonlarca yıllık döngüsüydü doğanın. İnsan bu döngüye dahil olup kendisinin de içinde olduğu canlılığa karşı düşmanca ve büyük bir cehaletle saldıryordu. Mesele sadece çakıl taşlarının rengi değildi, çakıl taşlarıyla içinde, ta derinindeki yarayı işaret ediyordu koca Akdeniz…

DOĞAYA OPERASYON REFERANDUM KONUSU YAPILAMAZ

Bugünlerde eski bir temcit pilavı ısıtılıp yeniden toplumun önüne kondu. Aslında dayatıldı. Adı Kanal İstanbul. Kendi düşüncesi ve dilini her şeyin üstünde gören bir zihniyet tarafından “isteseniz de istemeseniz de yapılacak” inatlaşmasıyla bu büyük yıkım operasyonuna halk razı edilmeye çalışılıyor. Elbette yaşamla yıkım arasında bir tercih yapmak durumunda kaldığında, tercihini takım tutar gibi yıkımdan yana kullanan hatırı sayılır bir kalabalık buna dünden razı. Ancak yaşam üzerinde pazarlık yapamayız. Coğrafyanın, doğanın, yaşamın niteliğini belki de sonsuza kadar bozacak bir operasyon için referendum yapamayız. Milyonlarca, binlerce yıllık bir akışın akibetine bugünün insanı karar veremez, vermemeli.

ERDOĞAN’IN ÇILGIN PROJESİNE 30 MİLYON DOLAR VAAT EDEN KİMDİ?

Kanal İstanbul’la ilgili süreç yeni başlamadı elbette ancak son bir aydır gündemde olmasının nedeni, ÇED raporu tamamlanan projenin artık uygulama aşamasına gelmiş olması. Ancak projenin bir emlak ve rant projesi olduğu en başından beri kendini gösteriyordu. Recep Tayyip Erdoğan’ın 2011’de Başbakanlığı döneminde projeyi açıklamasının ardından Kanal İstanbul’a talip olan İnanlar İnşaat’ın sahibi Serdar İnan’ın adı bir dönem bu projeyle anılmıştı. Erdoğan bir televizyon programında “Bir Türk yatırımcı Kanal İstanbul’a 30 milyon dolar vermeye hazır” açıklamasında bulunmuş, ardından da bu teklifin sahibinin Serdar İnan olduğu ortaya çıkmıştı.

KARADENİZ’DE YAPAY BİR ADA: HAVVADA

Serdar İnan’ın ve inşaat şirketinin adı o yıllarda oldukça gündemdeydi. 2012’de ise bir kez daha Kanal İstanbul’la birlikte anıldı. Ancak bu kez sanki projeyi sanki kendisi almış gibi bir girişimle. Serdar İnan, New York’ta Kanal İstanbul için bir konut projesi hazırlattı. İnan’ın, İsrail kökenli ünlü bir tasarımcı olan Dror Benshetrit’e hazırlattığı proje kabaca Kanal İstanbul’dan çıkacak olan kazı malzemesinin Karadeniz kıyısında denize doldurularak oluşturulacak yapay adalardan oluşuyordu. Mevlana’dan sufizme, İstanbul’un camilerinden Mimar Sinan’a uzanan yapay imgelerle dolu bu projeye “Havvada” adı verildi ve dönemin basınında epeyce de pazarlandı.

‘RUHANİ TARAFI BANA AİT, HAVVA’NIN DÜNYAYA İNDİĞİ GİBİ OLACAK’

Serdar İnan, “Özgürlük Adası” olarak andığı ve 300 bin nüfusun yerleşmesini öngördüğü projeyi, şöyle özetliyordu: “Projenin ruhani tarafı bana, mimarisi ise Dror’a ait… Havvada, tıpkı Havva’nın dünyaya indiği dönemdeki gibi olacak. Burada tüm farklılıkları ortadan kaldırdık. Din, dil, ırk ayrımı bu adada yaşanmayacak. Pasaportsuz giriş sağlanacak. Biz burada bir özgürlük adası tasarlıyoruz… 300 bin kişinin yaşayacağı yeni bir şehir tasarladık. Projemiz onaylandığında en geç 7 yıl içinde biter. Yani 2023 vizyonundan önce tamamlanır.” (Milliyet, 2 Ekim 2012)

İNAN’IN ADI FETÖ İLE ANILINCA İŞLER DEĞİŞTİ

Serdar İnan’ın ‘2023 vizyonu’ vurgusundan, projeyi hükümetin de içselleştirdiği anlamı çıkarılabilir mi bilmiyoruz ancak bir süre sonra adı FETÖ ile anılmaya başlayınca “Havvada” projesi de pek çok başka girişim gibi rafa kalktı. Serdar İnan Ağustos 2016’da önce FETÖ soruşturmasında gözaltına alındı, bir süre sonra da serbest bırakıldı. Ardından da önce şirketinin iflasını istedi, sonra da yüzlerce kişinin mağdur olduğu projelerin sahibi olan İnanlar İnşaat’a kayyum atanması gündeme geldi. Bu mağdurlar arasında Nihat Doğan ve Semih Saygıner gibi isimlerin de olduğu basına yansımıştı. Serdar İnan’ın ise bu süreçte yurt dışına kaçtığı ortaya çıktı.

15 TEMMUZ YAŞANMASAYDI HAVVA’NIN ADASINI TARTIŞACAKTIK

17-25 Aralık süreci ve 15 Temmuz’daki FETÖ ihaneti yaşanmamış olsaydı büyük olasılıkla hükümete her zaman destek veren ve bu desteğin karşılığını kamu ihalelerinin yanında başka pek çok projeyle de alan, ardından da “FETÖ’ye üye olduğu” iddiasıyla tutuklanan Serdar İnan’ın “özgürlük adası” Kanal İstanbul’la birlikte dolaşıma sokulacaktı. Dünyaca ünlü yıldızlar Türkiye’ye davet edilecek, televizyonlar, gazeteler Havvada’yı pazarlayacaktı.

BİR YANDA GÜVENLİK İDDİASI BİR YANDA 500 NÜFUSLUK EMLAK RANTI

Bugün kanal dayatmalarının gündemde olduğu bir dönemde Havvada benzeri büyük bir konut projesi olup olmadığını henüz bilmiyoruz. Projeyle ilgili yanıt bekleyen sorulardan biri de bu. Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum geçtiğimiz hafta yaptığı açıklamada, 500 bin nüfusun kanal projesi çevresinde geliştirilecek yeni yaşam alanlarına taşınacağını söyledi. Ancak ÇED raporunda tam olarak nerede ve nasıl konut projeleri öngörüldüğüne dair bilgilere yer verilmiyor. Bir bakıma ÇED raporunda projenin emlak rantı kısmı topluma gösterilmiyor. Bildiğimiz bir şey varsa o da Kanal İstanbul’un önceki gün boğazda yaşanan ve faciadan kıl payı dönülen gemi kazası olayını, “Kanal İstanbul işte bu yüzden gereklidir. Şehrimizin geleceğinin güvencesidir” sözleriyle paylaşan Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un bu yaklaşımının samimi olmadığıdır. Çünkü Kanal İstanbul’un yaklaşık 1600 sayfalık ÇED raporuna baktığımızda, şehrin geleceği ve güvenliğinin, doğru yönetilmesi durumunda önlenebilir olan gemi kazalarının yaratacağı risklerin çok daha fazlasıyla karşı karşıya olduğu görülüyor.

NEHİRLERİ BETONDAN KANALLARA ÇEVİRMEKLE ÜLKE GELİŞMEZ

Anadolu coğrafyasının dört bir yanında süren yıkım projeleri vaat edildiği gibi bu ülkeye refah ve mutluluk getirmedi. Her şehre devasa piknik alanları, her kente millet bahçesi inşa ederek bir ülke kalkınmaz. İçinden nehir geçen her şehre bir kanal yapıp üstünde Osmanlı kayığı yüzdürerek bir ülkenin eğitimi, kültürü gelişmez. Anadolu’nun bir özeti olan İstanbul’u yapay bir suyoluyla adaya dönüştürmenin bedeli çok ağır olur. Çünkü suyun şakası olmaz. Çünkü bu topraklarda son sözü, referandumlar, ÇED raporları ve siyasiler değil, her zaman su söyledi…

Havvada projesiyle ilgili görsel kaynağı:

https://archinect.com/news/article/58165480/dror-s-vision-for-havvada

 ***

Havvada için hazırlanan tanıtım videosunda bolca Sufizm ve Osmanlı dönemi mimari sembollerinin kullanılması dikkat çekiyor: https://vimeo.com/49934358

2371600cookie-check15 Temmuz yaşanmasaydı Kanal İstanbul böyle pazarlanacaktı
Önceki haberKış gününde Karadeniz’in ormanları neden yanıyor
Sonraki haber20 bin zeytin ağacını boğarak öldürecekler!
YUSUF YAVUZ
YUSUF YAVUZ (GAZETECİ-YAZAR) Isparta, Sütçüler'de doğdu. 1990’da edebiyatla ilgilenmeye başladı. Deneme ve inceleme tarzındaki ilk yazıları 1996 yılında 'Atatürkçü Ses' Dergisi’nde yayımlandı. Aynı yıl yerel ölçekte yayın yapan kanallarda 'Dönence' başlıklı radyo ve televizyon programları hazırlayıp sundu. 1999 yılında Antalya'da kurulan Müdafaa-i Hukuk Dergisi’nde yazmaya başladı. 2001’de Gazete Müdafaa-i Hukuk’ta Muhabir-Temsilci olarak görev aldı. Daha sonra adı 'Yeniden Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk' olan dergiyle bağını temsilci-yazar olarak sürdürdü. 2001-2007 yılları arasında Kaş Kitap Şenliğini organize ederek başta çocuklar ve gençler olmak üzere yöre insanının kültür, sanat ve edebiyat çevreleriyle buluşmasını sağladı. 2005 yılında Muğla ve Antalya arasındaki sahil bandında yaşanan yabancılara toprak satışına ilişkin yaptığı araştırmalar önemli etkiler yarattı. Deneme, inceleme, röportaj, düz yazı, haber ve yorumları; Cumhuriyet Akdeniz, Odatv, Yeni Harman, Edebiyat ve Eleştiri, Yolculuk, Evrensel, Atlas, Magma, Aydınlık, Birgün, Açık Gazete gibi dergi ve gazetelerde yayımlandı. Antalya merkezli VTV Televizyonunda, Pelin Gel Ağan'la birlikte 'İki Ağaç İçin' adıyla 16 bölümden oluşan bir program hazırlayıp ve sundu. Kanal V Televizyonunda, Biyomühendis Çağlar İnce ile birlikte, Yörük kültürünü ve tarihsel köklerini ele alan 'Islak Çarıklar' adlı belgesel haber programı hazırlayıp sundu. Araştırma yazılarından bazıları, 'Yer Bize Çimen Verdi' ve 'Darağacına Takılan Düşler' adıyla belgesel filmlere de konu olan Yavuz, şu sıralar 'Islak Çarıklar' adlı bir belgesel haber programı için çalışmalarını sürdürüyor. Ağırlıklı olarak arkeoloji, çevre, kentsel dönüşüm ve tarım konularını ele alan çalışmalar yapmayı yazılı ve görsel medyada sürdüren Yavuz, yıkım politikalarıyla tarımdan hayvancılığa, kültürden mimariye kırsal yaşamın dönüşümünü ele alan araştırma yazılarıyla tanınıyor. Ziraat Mühendisleri Odası Basın Ödülü, Çağdaş Gazeteciler Derneği Belgesel ödülü, Türkiye Ziraatçılar Derneği Tarım ödülü, Kubaba Derneği kültür hizmeti ödülü'nün yanı sıra Türkiye Ormancılar Derneği gibi çeşitli meslek odası, kurum ve kuruluşlar tarafından ödüle layık görülen Gazeteci Yusuf Yavuz, Likya'dan Teke yöresine uzanan coğrafyadaki su kültürüne ilişkin uluslararası bir sanat projesinin de danışmanlığını ve metin yazarlığını üstleniyor.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.