1868 – 1886 – 1875 – 1881

Caribbean Ocean ‘ da, Okyanus içinde bir ada ülke, Küba. Yeryüzündeki en büyük 13. adadir. Uzunlugu ise 1232,5 km.dir. 1868 yilinda kurulmus, 1959 yilinda ise Fidel CASTRO ile hayata devam etmis. ATATÜRK’ün heykelini diktirmis ülkesine, Fidel CASTRO…Abidin DINO diyor ki, ”Ruhi SUyakisiklidir, saygindir, bir Hitit yontusu gibi genç ve ölümsüzdür. Üç telli saz, Ruhi SU’nun elinde, en güzel gitarlarin bes teline denktir.” Iste mutlulugun resmi…hiç yikilmayacak bir heykel gibi duruyor…

Su, insan için olmazsa olmaz…En güzel pinarlardan akan suyu, ambalajinda satin alarak içiyor artik, insanlar, suyu. Ve bir rekabat, bir reklam, bir küresel ki sormayin. Alkollü içecekler, alkolsüz içecekler, bol miktarda markalar var. Bunlardan birisi olan Coca Cola, karamelize sekerle tatlandirilmis ve alkolsüz içecek olarak, bu yil 125. yilini kutlayacakmis, çok çesitli etkinlikler yapilacakmis. Yönetim Kurulu baskani ( CEO ) olan Türk isadami Muhtar KENT Beyefendi, Davos’ta verdigi bir TV Röportajinda söyledi, ben de insanlar konusurken dinledigim için, duydum. Bu içecegin Ilk üretimini 1886 da, Atlanta’da bir Eczanede gerçeklestirmisler…
Londra’dan sonra dünyanin en eski 2.metrosu olan Tünel, 1875 den bu yana, Galata ile Beyoglu arasindaki yolculugunu sürdürüyor. Karsilikli hareket eden iki vagon, ortada hat degistirdigi için, sistem neredeyse sifir kaza riskiyle, 136 yildir, sessiz sedasiz, yolcularina hizmet veriyor. Ilk 93 yil buharla çalistiktan sonra, 1971 den günümüze dek elektrik gücüyle çalisarak, vagonlar bir seferde 170 yolcu tasiyarak, Istanbul’un özel bir güzelligini, tarihini yansitiyor. O yillarda Istanbul’un Belediye Reisi Fahri ATABEY de, tünelin açilis töreninde bir konusma yapmis. Sait Faik ABASIYANIK, ”TÜNELDEKI ÇOCUK” isimli hikaye yazmis…
Bu hayata son sözü ”Ve Aleykümüsselam” olan, yasarken, insanliga yol gösteren sözleri söyleyen, gerçek bir barissever ve önce ”insan” olan ATATÜRK, 1881 de Selanik’te dogmus, yani bu yil 129 yasinda…O’nu anlamak için tek bir sözü yeter, ”Tüm insanligi tek bir vücut gibi düsünmelidir” diyor…
Atatürk’le yakinligi henüz dogmadan baslayan bir kiz çocugu var, adini henüz dogmadan, ATATÜRK’ten almis olan, ”ÜLKÜ”…ATATÜRK’ün Son Resmi Varisi, Çok Sevgili Kizi ÜLKÜ, kendisi anne oldugunda, ogullarina Ali KEMAL ve Ahmet KEMAL isimlerini vererek, ATATÜRK’e ”ATATÜRK’CÜGÜM” diye hitab eden tek insan olarak, masum sevgi ve saygisininin sonsuzlugunu göstermis. ATATÜRK’ ü en mutlu eden insan, her yerde yaninda olmasini istedigi insan, tek ”ÜLKÜ”.
17 Subat ATATÜRK’ ün ÜLKÜ ‘sünün dogum günü, geçtigimiz 2 yil, ben de dogumgünü davetine icabet eden sansli insanlardandim. Ülkü’ nün dogum gününde hep, samimiyet,dogallik ve dürüstlük vardir, yani kendimi O’nun yaninda hep mutlu ve iyi hissederim. Ne yazik ki, bu yil, yaninda olamiyorum, sunmam gereken bir TSM KORO Konseri var, telefonda erken dogumgünü kutlamasi yaptim kendisine ve ”sansim yokmus” dedim. Bu cümle de, Ülkü’cüm ve benim aramda olan, gülerek söyledigimiz, ve benim kendisinden ögrendigim bir güzel sözdür. Talihsiz bir durum için, Ülkü der ki, ”sansi yokmus…” ve güzel Türkçe’siyle, güzel ses tonuyla, hiç büyümeyen mutlu bir çocuk gibi, muzipce gülerek söyler…
Seni hatirliyorum Ülkü’cüm, iyi ki dogdun, iyi ki ATATÜRK’ü en çok sen mutlu ettin, ATATAÜRK’ün yüzünü güldürdün, gözbebeginden içeri girdin, ve biz senin ne kadar çok sevildigini, O’nun gözlerinde gördük…
Ve ATATÜRK’ten derlenen türküyü, bu dogumgününde ikiniz için söyledigimi kabul et, lutfen. ”Bülbülüm altin kafeste, öter aheste aheste…” seneye yeni yasinda görüsmek dilegimle, sen hep ATATÜRK’ün yaninda, fotograflardaki yasindasin, gerçek mutlu bir çocuk, ne diyeyim ”sansin varmis”…

Insanlar, adalar, sular, ülkeler, ülküler, tek bir gerçek için yasiyorlar, mutlu olmak için… Herkesin hayali de farklidir, gerçegi de… Kimileri yapar, kimileri yikar, derinini anlamaya çabaladigimiz zaman görebiliriz ki, ya sevgi vardir ya da sevgisizlik, ya bilgi vardir ya da bilgisizlik, ya saygi vardir ya da saygisizlik, ya da her sartta hep iktidar olma sevdasi vardir ki insanin yapisina, dogum yasina çeliskili bir durumdur, çünkü, canlilar, dogar, yasa ve ölür … Kimileri vardir, bir digerinin nasil düsünmesi gerektigini, kaç çocuk sahibi olmasinin daha iyi olacagini, ne yer-ne içerse daha faydali olacagini, ne giyerse yakisacagini söyler, tavsiye eder, bir baba gibi ögüt verir. Kimileri vardir, kim nasil düsünüyor diye sorar, anlamaya çalisir, anlayamasa da saygi duyar, kimin kaç çocugu var diye merak bile etmez, kendi çocugunu hayata hazirlamaya çalisir, baskalarinin çocuklarina da kendi çocugu gibi davranir, kilik-kiyafet modasini da pek takip etmez, o konuyu modacilara birakir, her kültürün bir damak tadi oldugunu bilir, yiyecek-içecek gerçegine de karismaz, baska bir baba gibi, baba olmasi bir tarafa, ama önce bir insan oldugu gerçegini saygiyla kabullenerek, sadece elestiri hakkini kullanir…
Sarkida söyledigi gibi, ”Erken agardi saçlar, yillarin günahi ne ?”….
1901 de, ATATÜRK gibi Selanik’te dogan Nazim Hikmet RAN’in 1947 yilinda yazdigi siirinde söyledigi gibi, ” Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eger ve hala sarabimizi vermek için üzüm gibi eziliyorsak, kabahat senin, – demege de dilim varmiyor ama- kabahatin çogu senin, canim kardesim! ”
1930 da yazdigi bir baska siirde ”Dört kisi ve dört sise” de, aklima, yakin yillar geliyor, faili meçhuller geliyor, hiç bir sey gizli kalmiyor, yillarin arasina sakliyorlar sadece ve gerçek hep tek olarak yerli yerinde duruyor, zaman asimina hiç ugramadan…Iste gerçegin resmi, hiç yikilmayacak bir heykel gibi duruyor…

1634940cookie-check1868 – 1886 – 1875 – 1881

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.