“2017 barış için direniş yılı olsun”

DAY-MER Yönetim Kurulu’nun yayımladığı yeni yıl mesajında “2017 barış için direniş yılı olsun” denildi…

DAY-MER’in mesajı aynen şöyle:

2016 yılı savaşların, ölümlerin, yıkımların arttığı ve de koşulların işçi ve emekçi kesimler için dünyanın her bir yerinde ve İngiltere’de giderek daha da zorlaştığı bir yıl oldu.

Başta Ortadoğu olmak üzere, savaşlar, mezhepçilik, milliyetçilik ve aşiretçilik kışkırtılarak körüklenmeye, şiddetini artırmaya, bölge halkını öldürmeye, talan olan yerinden yurtlarından sürgün edilmeye devam etti. Savaşlar ve bombalar ile ölmeyen halklar kendisini, ya Akdeniz’in ya da Ege’nin sularında ölüme bıraktı. Bir umut ve bir yaşam için yola düşen kadınlar, gençler, çocuklar ve savaşlardan kaçan insanların karşısına, kendilerine “insanlık dersi” vermek isteyenlerin duvarını ve sınırını ördüler. Onların üzerinde kirli pazarlıklar yaptılar. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP hükümeti, bir yandan göçmenlere “sahip çıktığını” söylerken, diğer yandan onları bir pazarlık konusu edecek kadar pervasızlaştı.

Geldiğimiz topraklarda barışa hasret devam etti. Devam eden sadece bu olmadı, ölümler, katliamlar, devlet terörü ve hükümet eliyle yapılan kıyımlar oldu. Ülke içinde tek adam diktatörlüğü uğruna, ülkeyi Suriye’de savaşa sokan ve emekçi halk çocukları askerlerin ölümünden sorumlu olan AKP hükümeti, kendisine biat etmeyen ve muhalefet eden herkesi hedefe koymuş durumdadır. Barışı isteyen herkes hedeflendi, gazetecisi, politikacısı, öğretmeni, öğrencisi, Türkü, Kürdü, Alevisi, Sünnisi, işçisi ve işsizi. Barış istemenin “vatan hainliği”, savaş istemenin “vatanseverlik” olduğu bir 2016 Türkiyesi yaşandı. İşçi ve emekçilerin zaten zor olan yaşama ve çalışma koşullarının yeni düzenlemelerle daha da zorlaştığı, emekçilerin daha da sömürüleceği mesajlar veridi verilmeye devam edildi. 2016’da 2015 gibi iş cinayetlerinde ölümlerin en çok arttığı, Türkiye’nin dünyada bir numara olduğu bir utanmazlığın yılı oldu. 100 binin üzerinde kamu emekçisi ya “Feto”cu ya da “terörist” denilerek içeri atıldı. İşçi sınıfının, sendikal ve siyasal örgütlenme hak ve özgürlükleri; Kürt sorunun Kürt halkının dil, kimlik, siyasi statü gibi talepleri göz ardı edilmeye devam ediyor. Bu saldırıların hepsini, darbe girişimini fırsat bilerek, ilan edilen OHAL uygulamalarıyla yaptılar.

Bu saldırılar öyle bir noktaya geldi ki; Hitler’i aratır nitelikte. 10 binden fazla kişinin sosyal medya paylaşımlarından dolayı işlem başlatıldı. 3710 kişi hakkında soruşturma açıldı ve 1656 kişi tutuklandı. 150 gazeteci tutuklandı ve dünyada bir numaraya oturdu. Erdoğan’a eleştiri yapanlara “Cumhurbaşkanına hakaret” davaları açılıyor. Öyle bir pervasızlık ki; 25 yıl Türkiye’de yayın yapan ve ülkenin en prestijli dergilerinden biri olan kültür sanat ve edebiyat dergisi Evrensel Kültür bile kapatıldı. Hayatın Sesi, İMC, TV 10 gibi muhalif televizyonlar kapatılarak mallarına el konuldu. Hitler ve Kenan Evren de buna benzer saldırılar yapmıştı. Bütün bu saldırılara rağmen, Türkiye’deki demokrasi güçleri ve işçi ve emekçiler, bu saldırıların böyle devam etmeyeceğini, “Suriye’de ne işimiz var”, “demokratik ve laik ülke” diyerek sesini çıkarmaya çalışıyor. Bu seslerin son zamanlarda arttığını ve böylelikle umutlarımızın da daha güçlü olduğunu söylemek gerekir.

Ve yaşadığımız ülke İngiltere’de, işçi ve emekçilerin yıllarca mücadele ile elde ettiği haklar 2016 yılı boyunca ellerinden alınmaya ve kısıtlanmaya devam etti. Kamu alanlarında, sağlıkta, eğitimde, belediye servislerinde kesintiler devam etti. Eğitimde %8 kesintiler ile başlayan saldırılar, 2020 yılına kadar %22’ye çıkması için onay verildi. Sağlıkta, Ulusal Sağlık Servisi (NHS) tasarruf ve kesinti politiklarıyla budanmaya, can çekiştirmeye devam etti. Daha az doktor, daha az hastane ve daha çok kemer sıkma ile hastaların hayatları tehlikeye atıldı ve atılmaya devam etti.

Avrupa Birliği referandumu ile kendisine karşı yükselen sesleri susturdu. Referandum boyunca böldü, yönetti, yerli-göçmen birliğini, ortak sorunlara karşı ortak mücadele etmede birlik olmayı erteletti. Brexit tartışmaları patronların istekleri doğrultusunda oldu. Hükümet ne olursa olsun “ticarete açığız” derken “insan hakları, temel özgürlükler, serbest dolaşım, işçi hakları ve sınırsız bir Avrupa olma” geri planda kaldı.

2017 her şeyden önce barış getirsin. Barış gelsin, dünyadaki bir çok haksızlığa ve daha iyi bir yaşam için mücadele ve direnişin olduğu bir yıl olması için barış gelsin. Barış gelsin, ön yargıların artırıldığı, halkların bir birine düşürüldüğü, her yere barış gelsin. Barış gelsin, Türk ve Kürt halkları için, Avrupa’da yerli ve göçmen halklar için barış gelsin. Diktatörlerin hiç bir zaman olmaması için barış gelsin. Barış, tüm halkların ve ezilen kesimlerin birlikte mücadele ederek 2017’de hayat bulsun. Savaşlardan beslenenlerin hak ettikleri cezayı bulmaları için BARIŞ GELSİN

 

 

2045290cookie-check“2017 barış için direniş yılı olsun”

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.