Geçen hafta Birleşik Krallık’ın (BK) gündeminde “Chilcot” Irak Raporu vardı…
Sir John Chilcot’un başkanlık ettiği komisyon BK’nin 2003’te ABD öncülüğündeki Irak işgaline katılma kararını ve dönemin politikalarını soruşturan komisyon 2,6 milyon kelimelik bir rapor hazırladı.
Irak işgaliyle bir devlet yakılmış, Saddam ve yönetimi katledilmişti. IŞİD’i yaratacak terör ve mezhepçilik kangren haline gelmişti. İngiltere’den 179 askeri personel ölmüş ve aileleri kayıplarının vatan uğruna mı yoksa niyazi mi olduğunu anlayamadıkları bir durumda bırakılmıştı.
Sözün kısası bir bavula sığıyan raporun özü tek tümceyle: Irak Savası haybeyeydi…
BK ulusal basınında raporu dönemin başbakannı Tony Blair’i suçlamamasından dolayı “tavşan bxku gibi ne kokar ne bulaşır” türünden yorumlayanlar da oldu.
Bu arada raporda ABD’nin kuyruğuna takıldığı belirtilen Tony Blair “Bugün olsa yine yapardım” diye pişkinliğe vurdu. Blair bir ülkeyi yalan dolan gerekçelerle kan gölüne çeviriyor, yüzbinlerce insanın ölmesine neden oluyor ve hazırlanan raporda suçlanmıyor…
Bu ülkede trafik cezanızı ödemezseniz gelir arabanıza el korlar. Bu nasıl adalet? Bu nasıl hukuk devleti?
Blair bugünlerde “Chilcot” fırtınasını ucuz atlatmanın keyfini yaşarken entrikada boş durmuyor. Şimdi koltuğunda oturan Jeremy Corbyn’i devirmek için uğraşıyor.
Jeremy Corbyn, selefi Blair’in yaptığı tarihi hatadan dolayı partisi adına halktan özür dileme inceliği gösterdi. Irak’ın işgali öncesinde benimde katılmaktan gurur duyduğum ülkenin en büyük gösterisi olmuş, Corbyn de bu gösteride “Savaşa Hayır!” demişti.
Keser döner sap döner gün gelir devran döner. Blair ve Bush hesap verir…
SAHTEKARLIĞA KAFA YORUNCAYA KADAR…
DAY MER park şenliğinde “BMS UK Filter LTD” şirketinin standında şirketin sahibi Gülseren Er ile karşılaştım. Uzay teknolojisi ile Türkiye’de üretilen su arıtma cihazları satan Er, kanserojen etkisi ciddi biçimde tartışılan pet şişelerinden kurtaran bir sistemi pazarlayarak 20’ye yakın toplum üyesi kadına da iş yaratıyor.
Toplumun avukatı olarak beni görmüşken toplumdaki sahtekarları da şikayet etmeyi unutmayan Er, elindeki iki filtreyi göstererek, “Faruk Bey bakın bu bizim sattığımız uzay teknolojisi (Reserve Osmasis) filitre, sudaki yararlı mineralleri bırakarak zararlı maddeleri süzüyor. Bu ürünler, sertlik oranı ortalamanın çok üzerinde (150 yerine 500 ph) olan Londra suyunun zararları ve pet şişesi tüketiminden koruyor… Diğeri de korsanların pazarladığı maliyeti çok düşük olan, suyu olduğu gibi geçiren sahte filtre. Bu korsanlar üstelik üzerine bizim adımızı ‘BMS UK’i kullanarak pazarlamaya çalışıyorlar. Enerjimizin çoğunu bu korsanlarla mücadeleye harcıyoruz. Fırsatını buldular mı yine piyasaya çıkıp toplumu dolandırıyorlar…”
Ya pes doğrusu. Gülseren Er, kendisene ve çevresine iş yaratan, üstelik yarattığı iş son derece yararlı ve çevreci olan örnek bir toplum üyesi kadın. Korsanlar kafalarını kendi özgün işlerini yaratmaya yorsalar hem toplum sağlığı ile oynamayacaklar hem de “sahtekar” olarak anılmayacaklar. Bir elma için ağacı kesenleri hayatım boyunca hiç anlayamadım.