68 kuşağı!

Bugünkü yazımı bir 68’li ile tartışmam sırasında dillendirdim. Bu tartıştığım 68’li önemli bir ailenin çocuğu ve bir reklam ajansın sahibi konumunda. Burada ki düşüncelerim sadece onun kişiliği üzerine oturtmadım, genelleştirdim ve bu kuşağa nasıl baktığımı sizin ile de paylaşmak istedim.

68 kuşağı ölenleri bize güzel miras bırakmış olmasına rağmen, yaşayanlar bize büyük bir çöplük miras bırakmıştır. Çünkü bu kuşak içinde her türlü dönek, liboş vardır. Bu kuşak, kendisinden sonra gelen kuşağı istediği gibi yönlendirmiş, fakat kendi çocuklarını genelde izole etmiş olarak büyütmüşlerdir. 68 kuşağı olup da çocukları devrimci olan kaç kişi vardır? İçlerinden birkaç taneyi örnek göstermeyin, genele bakın! Çocuğu olup da, çocuğu ile birlikte 1 Mayıs meydanında omuz omuza yürüyen kaç kişi vardır? 1 Mayıs Meydanı yaşlılar için tehlikeli diyelim, başka alanlarda ve zamanlarda?

68 demek devrimci demek değildir elbette, onların içinden sağcılarda çıkmıştır, Müslümanlarda. Karşı gruptan olanlar, sol öğrencilerin üzerine bomba atmışlardır, bıçakla saldırmışlardır. 68 kuşağı, sadece ABD askerleri ile karşı karşıya gelmedi, kimler ile geldiğini ölenlere bakarak rahatlıkla söyleyebiliriz. 68 kuşağı içinde olup, orada kendisini ifade edenlerin küçük bir kesimi bugün ilkelerini korumakta ve yaşamaya çalışmaktadırlar. Benim sözüm bu küçük grup için değildir.

Genelde 68’lilere karşı hoşgörüm yoktur, çünkü onlar kendilerinin yaşadıklarını kendi çocuklarına yaşatmadılar, çocuklarını izole ettiler. O yüzden 68’lilerin günahları boldur ve sevmem. Benim babam köy enstitülüdür ve bizlerin babaları aptal mıydı da, onların çocukları genelde aydın ve devrimci oldu?

68 kuşağı neden bu kadar korktu da içine kapandı, kapanmakla kalmadılar çocuklarının geleceğini ipotek altına aldılar?

Yaşadıkları göreceli özgürlük onlara devlet baskısı olarak döndü, onların önder kadroları öldürüldü. Onların üzerinden sadece 12 Eylül silindiri geçmedi, 12 Mart silindiri de geçti. Onlar 74 – 80 sürecinin kanlı kulvarında yaşadılar. O kulvar içinde 78 kuşağının vermiş olduğu mücadeleye şahit oldular. 78 kuşağı durduk yere bu kadar kan ile tanışmadı, onları kanlar içinde bırakanlar, 12 Eylül darbesini yapanlar olduğu yıllar içinde anlaşıldı. Sokaklar kan gölüne dönderildi, bunda 78 kuşağının hiçbir günahı yoktur, çünkü onlar olayları tam algılayamadan bir kavganın ortasına düştüler. Onlardan onlarcası darağacında, işkencede, sokakta düştü. Onların acıları 68’den daha fazladır, onların birikim yapacak zamanları da yoktu. Öyle bir kavganın içinde düşürüldüler ki, ne olduğunu anlayamadan, darağaçları ile buluşturlar, Ziverbey köşkünden daha ağır işkencelerin yapıldığı zindanlar ile tanıştılar. Onlar bu kadar acının içinde kendilerine yeni yollar açmak için uğraşırken, 68 kuşağı kendi çocuklarını izole bir yaşam içinde büyüttüler. Kendilerini destanlaştırdılar.

Anma toplantıları genelde 68 kuşağı üzerine olur. Onların kahramanlıkları yeni kuşağa anlatılır. 78 yoktur ortada, çünkü 78 kuşağının ağzı laf yapanları, 68 kuşağı yanında sessizdir, çünkü 68 ilk kıvılcımdır ve onların söyleyecek sözleri var kabul edilir. Saygı vardır, fakat bu saygının da bir sınırı vardır. Çünkü yaşayan 68 kuşağı, bugün yaşananlardan sorumludurlar. Bugün ne kadar olumsuzluk yaşanıyorsa onların eseridir. Bugün bu kadar dağınıklık varsa eğer, onların toplum önünde vermiş oldukları başarısız sınavlarıdır. Onlar geçmişin destanlarını anlatırken, kendi çocuklarının ne yaptığının gündeme gelmesini istemezler. Bunu görmek için onların sözlerine değil, yavrularının ne yaptığına bakmak gereklidir. Eğer bir kişi kendi çocuğunu savunduğu doğrular yönünde yetiştirememişse, topluma vereceği hiçbir mesajı yoktur.

68 kuşağı kişileri anar, andıklarının fotoğrafları ve filmleri ile her toplantıda yeniden gösterilir, belki bir iki şey içine katılır. Bir ticari araç gibi algılanır ve gelenek yerini bulsun gibidir. Bu anma şekli devletin bile ilgisini çekmez, bırak ansınlar derler, yeter ki yeni Mahir’ler veya Deniz’ler ortaya çıkmasın. Her anma sanki bir korkuyu ileriye taşır gibidir. Çünkü ilgi duyan bir genç şunu düşünür, bunlara katılırsam ölürüm. Ölüm var sanki bunlarda. Ölüm olgusu güçlendirilir ve ölenler kutsallaştırılır. Kimse onlar üzerine olumsuz şeyler söyleyemezler, onlar dokunulmaz kutsal kişilik verilir. Onları ananlarda, bir anlamda kutsallaştırırlar kendilerini. Çünkü onlar ile yaşamışlardır, onlar ile aynı havayı solumuşlardır. Ayrıcalık koyarlar kendilerine. Ayrıcalık koyarken, bugün çocukları ve ailesi ile ilişkileri gözler önüne gelmez. Çünkü aile değil, bireydir öne çıkan!

Anmalar yerine kendi yaşamalarını ortaya koymaya kalktıklarında ise, büyük bir hayal kırıklığı ortada durur. Bugün örnek gösterilecek bir yaşam biçimi ve ilişkisi gösterilemiyorsa bunun nedenleri, nerde aranacağı bellidir. Mahir yoldaşları için yazdığı şiiri, bugün kim aynı duygu ile yazabilmektedir? Onlar yaşamaları ile kuşağına örnek olmuştur, bugün örnek ilişki kaldı mı?

Bugün, yanlış anlayışların temelinde, 68 kuşağının izi vardır. Ölenler onurumuzdur, fakat yaşayanları onurumuz olarak görüyorum. Bu genel söylem içinde olmayanlarda vardır, onurlu yaşayan 68’liler bile kuşağının onurunu kurtarmaya yetmemektedir…

Elbette, 68 içinde sadece Mahir, Deniz yoktu! Onun karşı düşüncesinde olanlarda vardı! Ya da hippi kıyafetleri ile geleneksel yaşama itaat etmeyenlerde vardı, fakat şimdi hepsi itaatkardırlar…

Bugün yaşanan tüm sorunlar, yaşlıların gençlere bıraktığı çöplüklerdir.

Bugün 68’li biri kendi çocuğu ile övünür, eğer bir başarı sağlamış ise, eğer başarı sağlayamamışsa yokmuş gibi davranır. Övünmek toplumsal bir hastalıktır, övünmek, yapılacak olanları yok saymaktır.

http://www.cemoezkan.de
http://cemoezkan.blogcu.com

1584540cookie-check68 kuşağı!

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.