24 Nisan 2004 Referandumunun üzerinden bir yıl geçmesine rağmen Avrupa Birliğinin Kıbrıs Türkünün uluslararası siyasal haklarını yok saymaya devam etmesi kaygı vericidir.
Uluslarası hukukun temel bir ihlaline taraf olma pahasına Güney Kıbrıs Rum Yönetimini (GKRY) tüm Kıbrıs adına tam üyeliğe kabul eden AB şimdi de bu hukuksuzluğa Anavatan Türkiyenin tarihi itiraz ve veto hakkını sıfırlamak üzere 1963 Ankara Antlaşmasının AB ne yeni 10 üye yanında GKRY ne de geçerli kılınmasını TC – AB müzakere sürecinin önşartı olarak benimsetmek istemektedir.
Bunun yanısıra AB Güvenlik ve Savunma Politikası çerçevesinde Nato – AB ilişkilerinde Kıbrısın yer alamayacağı hususu Nato-AB protokollerinde yer almasına rağmen GKRY nin bu ilişkilerde de boy göstermek istemesi, Kıbrıs Türkünün ululuslararası hak ve statüsünü ve Rum Halkına eşit siyasal kimliğini sona erdirmeye ve Türkiyenin Kıbrıstaki askeri varlığını tartışmaya açmaya yöneliktir. Türk Hükümeti ve Türk Ulusu bu oyunları boşa çıkarmakta geç kalmamalıdır. TC-AB tam üyelik müzakerelerinin hukuksuz bir AB üyesi eline verilen yeni AB silahının namlusunda başlayamayacağını AB üye ülkeleri önemle idrak etmelidir.
TC-AB müzakere sürecini Lozanın rövanşına dönüştürmek ve Kıbrıs ve Akdenizde 1960 antlaşmaları ile tesis edilen Türk –Yunan dengesini bozmak isteyenlere karşı ulusal kararlılığımızı sergilemekte geç kalmamalıyız.
Kıbrıs Türkü uluslararası haklarını ilelebet kaybetmenin eşiğine getirilmek istenmektedir. Tanıma anlamına gelmeyen ancak işlevsel düzeyde Ankara Gümrük Birliği Antlaşmasını GKRY ye teşmil edilmesi, salt teknik bir işlem olarak algılanmamalıdır. Bu geriye dönüşü olmayan hukuki bir adımdır.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimine tüm Kıbrıs adına tanınan AB tam üyelik hak ve keyfiyetine karşı tarihsel veto ve itiraz hakkımız, sözkonusu adımla resmen ortadan kalkmaktadır. Kıbrıs Türküne karşı uygulanmakta olan ambargo ve izolasyon kalkmadan, uluslararası hukukun bir gereği olarak Kıbrıstaki Türk ve Rum Halklarına eşit uluslararası siyasal hak ve statü güvence altına alınmadan sözkonusu haklarımızdan AB önünde feragat etmek vahim ve tarihsel bir hatadır.
AB, 16 Nisan 2004 de, Kıbrıs Türkünü yok sayan ve uluslararası hukuk ve antlaşmaları temelden ihlal eden bir adım atarak GKRY yi tüm Kıbrıs adına tam üyeliğe kabul etmiştir. Bu hukuk dışı üyeliğe en büyük itiraz hakkı olan Türkiye ve Kıbrıs Türkü, Referandum sonuçlarına rağmen daha büyük bedeller ödemeye zorlanmaktadır. Türk Ulusunun Kıbrıs ve Akdenizdeki stratejik varlığı ve güvenliğinin atar damarlarlarını kendi elimizle kesmemiz ve beş asırlık tarihi varlığımızı feda etmemiz öngörülmektedir. AKP Hükümetinin bu tarihsel hataya düşmeyeceğine inanıyorum.
AB dayatmaları karşısında Anavatandaki tüm siyasal partilerin, sivil toplum örgütleri, basın yayın organları ve akademik kuruluşlarımız TC-KKTC Hükümetlerine güç katacak, ışık tutacak toplumsal hareketi ve ulusal kararlılığı yansıtmakta geç kalmamalıdır. TC-KKTC Parlamentoları 24 Nisan 2004 Referandum yıldönümünü, özel bir kararla, AB nin Türk Ulusuna Dünya ve tarih önünde verdiği söz ve taahütleri boşa çıkardığı gün olarak tescil etmeli ve gerekirse bu tarihi ihanet her yıl anımsanmalıdır. Ulusal Egemenlik Bayramı ile bütünleşen barışcı ve dev mitinglerle AB’yi kararlılıkla uyarma zamanı geçmektedir.
KKTC ESKİ BAKANI ve EMEKLİ BÜYÜKELÇİ TANSEL FİKRİ, [email protected]