Beyaz Rusya’ta muhalefetin geçen haftaki cumhurbaşkanlığı seçimi sonuçları aleyhindeki eylemleri sürüyor. Batı basını Beyaz Rusya’nın Castro’su diye de tanımlanan Lukaşenko’nun seçim zaferini sayfalarında yorumlamaya devam ediyor.
The Guardian’da yazan Neil Clark “Ciddi olamazsınız” başlığıyla “Beyaz Rusya’ta yaşananlar batının insan hakları ve demokrasiye desteğinin ne denli boş olduğunu gösteriyor. Batı ne zaman bir seçimin adil olmadığını düşünüyor? Yanıt, dış politikasını Brüksel veya Washington ekseninde yönlendirmeyi reddeden bir yönetim zafer kazandığında” değerlendirmesini yaptı.
“Pekçokları Beyaz Rusya’a yaptırımların haklı olduğunu düşünebilir. Ama buradaki demokratik eksiklikler başka yerlerdekilerin yanında önemsiz kalıyor. Kimse muhalefet adaylarını sıkı kısıtlamalara tabi tutan Mısır’a yaptırımdan söz etmiyor. Türkmenistan’a da…” diyen yazar şöyle devam etti:
“Lukaşenko’ya verilen yüzde 83’lük desteğin ciddi olamayacak kadar yüksek olduğundan söz ediliyor. Ama kimse Gürcistan’da Mihail Saakaşvili oyların yüzde 97’sini aldığında ses çıkarmamıştı. Demokrasiyi yayma sözlerine rağmen, bağımsız insanların istedikleri toplumsal ve ekonomik yapıyı seçmesi batının istediği son şey…”
“ANAHTAR ASLINDA RUSYA’DA”
İspanya’da El Mundo “Olaylarda kan dökülmeden ve muhalefete baskı daha da ağırlaşmadan Brüksel ve Washington’un Avrupa’nın son diktatörü üzerinde seçimleri yenilemesi için baskıyı artırması gerek” diye yazdı.
Çek Cumhuriyeti’nden Prava ise burada anahtarın Rusya’nın elinde olduğunu belirtti. Gazete, “Avrupa demokrasileri muhalefete yardımcı olmak istiyorsa baskıyı sadece Lukaşenko’ya değil, Putin’e yönlendirmeliler ama bu çok daha zor” yorumunu yaptı.
The Independent başyazısında “Brüksel Rusya’ya uzun vadede Avrupa ile ilişkilerin Lukaşenko’dan daha değerli olduğunu anımsatmalı” yorumunu yaptı.
