Çocuklara avucunu açıp “Buraya bir kuş konmuş”la başlayan tekerlemeyi bilirsiniz. Cüce parmaktan başlanır sayılmaya, “Bu görmüş, bu tutmuş, bu pişirmiş, bu yemiş ve bu da ‘hani bana hani bana’ demiş” diye sürer… Parmaklardan birisi kuşa özgürlüğünü verelim, bırakalım demez… Her biri suça katılır. Baş parmak suça fiili olarak katılmasa da ‘hani bana’ ile aynı yolun yolcusu olduğunu anlatır.
Geçen hafta NTV iyi bir gazetecilk örneği ile Sayın Süleyman Demirel ile “derin” bir sohbet yaptı… Basın Odası programında Murat Birsel ile gazeteci Yavuz Donat’ın sorularını yanıtlayan Demirel, “Ufak bir zorlukla karşılaşınca sivil devlet devreden çıkıyor, derin devlet devreye giriyor” diyor ve ekliyor:
“Devletin tekliği esastır, iki devlet olmaz. Bizim ülkemizde iki devlet var. Bir derin devlet var, bir devlet var. Asıl olması gereken devlet yedek, yedek olması gereken devlet asıldır…”
Derin devlet denilen şeyin devletin kurum ve kuruluşlarının köşe başlarındaki etten ve kemikten oluşan insanlar olduğunu tahmin ediyoruz. Ve bu derin devletin halkın iradesini hiçe saydığı ve kendi başına buyruk eylemler yaparak halk suçu işlediğini biliyoruz. Zaten var olan yerçekiminin keşfedilişi gibi Sayın Demirel bir tarih sonrasında derin devletin varlığını açıklıyor…
“Adam ne yapsın derin devlete karşı güçsüz olabilir ama” diye aklınıza bir soru gelebilir tabii. Sayın Demirel’e siyasete girmeyi düşündüğü sorulduğunda da “Siyasete girme niyetinde olsam bu başka türlü olur. Ortalığı silkelerim” diye yanıtlıyor. Ortalığı silkeleme gücünü kendinde görüyor. Satır altı okunduğunda demek ki derin devlet ile alıp veremediği yok eski siyasetçinin. Derin devleti silkeleme işini bize bırakıyor…
Biz de Sayın Demirel’e bakarak parmak hesabı yapıyoruz işte. Bu görmüş, bu tutmuş… Siz hangi parmaksınız? Sanırım siz kuşu “tutmuş” olmalısınız? Ama 12 Eylül sonrasında devletin cumhurbaşkanlığı gibi devletin en üst makamındaydınız. O zaman ” bu da yemiş” parmağı siz olmalısınız…
***
Demirel ile ‘derin’ sohbet hemen bitmiyor. Bu arada Demirel derin devletle ilgili görüşlerini anlatırken gazeteci Yavuz Donat, Kenan Evren’le ilgili bir anekdotu anlatıyor.
Donat, Evren’e Demirel’in derin devletle ilgili söylediklerini aktardığını, Evren’in de “Sayın Demirel doğru söylüyor. Derin devlet biziz. Devlet zaafa uğradığına el koyarız. 1980’de Demirel’in suçu yoktu. Daha yeni gelmişti, ne yapalım onun dönemine rastlamıştı” dediğini aktarıyor.
Evren iyi bir halt etmiş gibi “derin devlet biziz” diyor. Zaten, “Demirel’in suçu yoktu” derken ortada bir suç olduğunu da itiraf etmiş.
Cunta lideri parmaklardan “Bu da kesmiş” olanı olsa gerek… Evet bu kuşu siz kestiniz Mr Evren. En suçlu parmak sizsiniz… Zaten parmaklar sayılırken kesme eylemi yok. Bu eylem derinden yapılmış olmalı…
***
DSP’nin eski Genel Başkanı ve eski Başbakan Bülent Ecevit de, Şemdinli’deki olayları değerlendirirken, ”Güneydoğu’daki olaylar maalesef çok ciddi boyutlara vardığını, bu olayları devletin de izleyemediğinin görüldüğünü” söylemiş.
Ecevit, “Türkiye’de bir derin devlet olayı var. Yıllardan beri oluşan ama bugünkü hükümet döneminde artık ertelenemez hâle gelen bir olay. Bunun üzerinde mutlaka durmak gerekir. Ama bugünkü hükümet döneminde bu ne kadar olur, olabilir, bunu bilemiyorum” diye de eklemiş…
Sayın Ecevit, siz ne yaptınız derin devlete karşı diye sormazlar mı şimdi? Siz hangi parmaksınız? Siz de derin devleti “bu da içine sindirmiş” parmağı olmalısınız. Ama böyle bir parmak yok. Siz de “Bu da pişirmiş” ya da “Bu da yemiş” parmağı olmalısınız… Söyleyin hangisisiniz? Yoksa ikisi mi?
***
Derin muhabbet İngiltere’de olsa yer yerinden oynardı. Türkiye’de herkesin üstüne ölü toprağı örtülmüş gibi. Özellikle ses çıkarması beklenirken susan sendika, sivil toplum kuruluşları, partiler hatta öğrenci dernekleri… Sizi gidi “hani bana”cı başparmaklar sizi… Çiğnediğiniz topraklar demokrasinin ilk kurulduğu topraklardı. Haybeye toprak çiğnemişsiniz.
Yazıklar olsun!