Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle başlayan krizde hepimiz bir sınav verdik. Solundan sağına, işçisinden işadamına…
Geney Kurmay Başkanlığı’nın darbe kokan muhtırasısı kendilerine Atatürkçü ya da ulusalcı denilen kesim tarafından “yerinde” bulundu. Radikal ya da devrimci sol “kaş yaparken göz çıkarmak” olarak algıladı ve anti demokratik olduğu gerekçesiyle metne karşı çıktı. Çağlayan mitinginde takunya karşıtlığına postal da eklendi… AB ve ABD’den de askerin bu çıkışını onaylamayan açıklamalar yapıldı. Genel Kurmay sonuçta muhtıradan umduğu desteği bulamadı…
Açık Gazete, Genel Kurmay’ın bildirisini ilk okurlarına duyuran ve ilk tepki gösteren gazetelerdendi. Ne yazık ki okurlarımızdan gelen bazı yorumlarda, Açık Gazete’nin anti demokratik bildiriye karşı çıkması AK Parti’nin ekmeğine yağ sürdüğü gerekcesiyle eleştirildi. Bu düz mantığa göre biz böylece AK Parti’yi desteklemiş olduk…
Oysa askerin bu tavrını destekleyenler AK Parti’nin ekmeğine yağ sürdüler. Çok uzun değil 12 Eylül döneminin işaret ettiği Orgeneral Turgut Sunalp başkanlığındaki Milliyetçi Demokrasi Partisi hezimete uğramıştı. Devlet-hükümet çekişmesinde AK Parti sopa gösterilerek mağdur duruma düşürüldü ve karşımıza AB ve ABD’den desteğini artırmış demokrasi havarisi bir parti olarak çıktı. Eğer seçimlerden AK Parti oy kaybetmeden çıkarsa bunun nedeni de Genel Kurmay’ın o muhtırası ve o muhtırayı destekleyenlerdir… Üstelik bu kez takiyyeci AK Parti’nin daha arsız ve kinci bir politika izleyeceğini de söyleyebiliriz…
HERKESE DÜŞÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜ
Gelelim bu dönemdeki bizim sınavımıza… Herşeyden önce Türkiye’de herkesin düşüncesini özgürce ifade edebilmesi ortak paydasında birleşmeliyiz. İşimize gelsin gelmesin iktidara talip çıkan islamcılar, ayrılma taraftarı Kürtler ya da “Osmanlı soykırım yaptı” diyen Ermeniler, komünistler, eşcinseller herkes ama herkes düşüncesini, şiddete dökmeden, şiddeti savunmadan ifade edebilmeli. Bu ifade özgürlüğü sağlanmakla kalmamalı, güvence altına da alınmalı. Düşünceye karşı yapılan her türlü taciz, anti demokratik uyarı ya da saldırılar ciddi bir şekilde cezalandırılmalı. Ancak bu ortamda herkes kendi yolunu savunup, tartışabilir… Ama önce herkese ama herkese düşünce özgürlüğü…
Ne yazık ki yaşamın pratiği Türkiye’nin bu olgunluktan çok uzakta olduğunu düşündürüyor. En acı gelen ise kendisine solcu diyen, demokrat diyen bazı kesimlerin kendilerine yakıştırdıkları bu tanımlardan çok uzakta kalmaları…
Dostumuz Hrant Dink alçakca öldürüldüğünde atılan “Hepimiz Ermeniyiz” sloganına karşı çıkan gruplar arasında yer alan faşistleri anlıyorum ama sloganın felsefesini görmemezlikten gelen bu sözünü ettiğim kesimi anlamakta gerçekten güçlük çekiyorum.
Rus şair Yevgini Yevtuşenko “Kanımda yahudi kanı yok ama çürüten nefreti karşısında antisemitlerin, ben bir yahudiyim… İşte o yüzden de kendime gerçek bir Rus diyebiliyorum” demişti. Gazeteci Hrant Dink’e karşı yapılan alçakca suikasta karşı çıkanlar da, aynı felsefeyle “Ben Hrantım! Ben Ermeniyim!” sloganı atmışlardı…
Danimarka’da bir papaz Yahudilerin kendilerini ifade haklarını savunmak amacıyla dev bir İsrail bayrağı ile Filistinliler’in yoğun olduğu bir Müslüman mahallesinde protesto gösterisi yapmıştı.
Yevtuşenko ve papaz örneği gerçek bir demokratlık dersi… Düşünce özgürlüğünün sınırlarını genişletmek istiyorsak öncelikle o sınırın dışında kalanların haklarına sahip çıkarak çemberi genişletmeliyiz. Bu yalnız devrimcilerin değil herkesin görevi… Yalnızca kendi düşüncesinin özgürlüğüne sahip çıkmak ise ikiyüzlülükten başka bir şey değildir. Üstelik sahtekarlıktır. Herkesin düşünce özgürlüğünü savunuyor gibi görünmek ise takiyyeciliktir…
Genç ömrümde garip “demokrat”lara tanık oldum. İdamlara karşı bir toplantıda faşistlerin idam edilmesine taraf olanları gördüm. Başörtüsü için mücadele ederken göbeği açık kadın gazeteciyi patronuna şikayet eden Müslüman işadamını duydum. Son olarak da hep birlikte AK Parti’ye karşı askerden umut bekleyenleri izledik…
Muhtıraya karşı her demokratın alması gereken tavrı gösterdik. Bir tarih sonrasında geriye dönüp özeleştiri verecek durumda olmadığımızı düşünüyorum…