1998’di… 12 Eylül karanlığında, uğruna savrulduğum memlekete geri dönmüştüm. Kocaman bir gazetede çalışıyordum içinde ‘kocaman sessizlik’ olan… Adam kayırma, rüşvet, hediye safari gezileri, yalakalık, manipule haber, tetikçi yazarlar, sansür, vergi kaçakcılığı, karapara, borsada küçük yatırımcıyı silkeleme velhasılı herşeye tanık olmuştum kısa zamanda. Hiç birinden ürkmedim, o kocaman sessizlikten ürktüğüm kadar…
Sonrasında krize tanık olundu… Türkiye’nin en iyi gazetecileri kriz bahanesiyle öncelikle kovuldular… Hiç görmemişti gözlerim o güne kadar, çoluk çocuk açlıkla tanışan, mum ışığında kitabını okuyan, cenazeye iş aramak için katılan gazetecileri…
İşte o kahrolası kocaman duyarsız ve umarsız sessizlikti o günlerdeki gazetecilerin omzunu çökerten…
***
Irak’ta ABD ve işgalci güçler akbaba gibi geldi oturdu. ABD’li sivil toplum örgütlerinin öldürülen sivilin 100 bini geçtiği öngörüsünü Açık Gazete’de aktarmıştık. İşgalciler yanıbaşımızdaki 1001 gece masallarının ülkesinde öldürüyor, işkenceye çekiyor, tecavüz ediyor…
ABD Savunma Bakanı Donald Rumsfeld, yaralandığı açıklanan Irak El Kaide örgütünün lideri Ebu Musab El Zerkavi’ye tıbbi destek vermemeleri için Irak’a komşu ülkeleri uyarıyor… ABD’nin Ankara Büyükelçisi Eric Edelman, ‘Mallarımızı boykot edenlerle, ABD aleyhtarlarının başları ezilmeli’ diye patavatsızca konuşuyor…
ABD Kongresi BM’de Nükleer Silansızlanma toplantısı yapılırken nükleer sığınakları delebilen silaha onay veriyor. Türkiye’de 90 nükleer başlıklı füze duymamazlıktan gelinirken İran’a ‘nükleer’ kelimesini yasaklanmaya çalışılıyor…
Kocaman ve aşağılık o sessizlik var ya, işte o sessizlik yine sessizce ve sinsice izliyor olup biteni.
***
Biz Açık Gazete olarak ortağı olmamaya çalışıyoruz o kocaman sessizliğin. Sesimizi sesinize ulayıp, sesini çıkanlarla birleştirmek istiyoruz. Tek istediğimiz: Ses verin!