Nefeslerimizi tuttuk… Cumhurbaşkanlığı seçimlerini izliyoruz… Türkiye’de AK Parti, kendilerine yabancı olsa da bir sahada top koşturuyor ve sahanın da kurallarına uyuyor…
AK Parti’nin demokrasi anlayışının evrensel demokrasi anlayışının gerisinde olduğuna inananlardanım. Top koşturulan sahada kurallar daha önce belirlenmiş… Yalnız hakem değil milyorlarca seyirci izliyor… Olası bir hata, yalnızca hakemin düdüğüne bağlı değil artık… Anayasa Mahkemesi var… Seçim sandığı, seçmen tepkisi var… Olmadı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi var… Velhasılı iyi kötü demokratik süreç neyi gerektiriyorsa o var…
Bir de bakıyorsunuz ki sahaya dışarıdan bir garip müdahale… Genel Kurmay “muhtıra” veriyor… Türkiye’nin birlik ve beraberliğini korumak, ülkeyi dış düşmana karşı kollamakla görevli bir kurum 2007’de bir açıklama yapıyor ki evlere şenlik…
Türkiye’nin göz bebeği olarak bilinen bir kurum stratejik bir hata yapıyor bence… Bu muhtıra dönemi herşeyden önce geçen yüzyılda kaldı… Açık Gazete editörü olarak Genelkurmay Başkanlığı’ndan yapılan açıklamayı talihsiz olarak yorumluyorum. Türkiye’de demokratik süreç işlerken böylesine sert bir açıklama, 1960’dan başlayarak 1980’de doruğa çıkan kötü bir geleneğin hala süregittiğini gösteriyor.
Öncelikle Genelkurmay Başkanlığı bu açıklamayla, açıklamanın yapıldığı adresi demokrasi havarisi yapacaktır. İkinci olarak demokratikleşme sürecindeki Türkiye’yi uluslararası alanda da zor durumda bırakacaktır…
TANKLARIN ALTINA YATARIZ!
12 Eylül 1980 darbesinde 22 yaşında ve Üniversite’yi henüz bitirmiştim. Sokağa çıkma yasağına karşın Akşehir’de Anıt Parkı’nda siyasi arkadaşlarımla gizlice toplanmış ve darbeyi değerlendirmiştik…
Benim önerim “gerekçesi ne olursa olsun” askeri bir darbeye, en azından bir demokrat olarak karşı çıkılması üzerineydi… Heryerde askerin kaynadığı o dönemde bunu nasıl yapmalıydık? Öneri yine benden geldi. İlk öğrenci bursumdan aldığım otomatik teyibimi feda edecektim. Kasede okuyacağımız bildiriyi Selçuklulardan kalma Ulu Cami’nin (tembel müezzinin ezanı okuduğu) minaredeki merdiven altı hoporlörüne yerleştirecektik… Arkadaşlarım itiraz etti. “Beklemeliyiz!” dediler, “Belki bu demokrat bir harekettir… Üstelik siyaset yakında değerlendirir, yapılması gerekeni söyler…”
“Çizmenin demokratı mı olurdu?” diye tartıştım… “Hemen insiyatif kullanmalıyız” diye ısrar ettim… Çoğunluk “Beklemeyiz!” de karar kıldı…
Yıllar sonra o arkadaşlarımla nerede karşılaşsam hepsi benden özür dilediler… Minareden “Bu darbe faşizan bir darbedir. Kanmayınız ey Akşehir halkı!” desek kendimizi yakmaktan başka ne yazardı? Ama biz bir demokratlık sınavındaydık… Devrim yapmaya soyunmuş gençler yenilsek de bu sınavı geçmiş olacaktık… Hep kendime kızdım, “Salaklara laf anlatmak yerine bu eylemi neden kendim yapmadım!” diye…
YELTSİN’İ SAYGIYLA ANIYORUM…
Geçen hafta Rusya’nın anti komünist lideri Boris Yeltsin öldü. Yeltsin’in öldüğü haberi ajanslara düştüğünde içim cızzzz etti. Yeltsin’in dünya görüşlerine, yaşam biçimine katılmam mümkün değil. Ama Yeltsin, Rusya’da 1991’de üstelik siyasi olarak bana daha yakın birilerinin darbe girişiminde tankın üstüne çıkma cesareti gösterdi…
Çin’de Pekin Tiananmen Meydanı’nda 1989’da askerlerin tankının altına yatanlara da tanık olduk… Yine aynı biçimde protestocular eli kanlı Bush’un şimdi övgülerle adlarını yadedeceği eylemcilerdi… Ve ben gururla Londra Piccadilly’deki Çin mahallesinde siyasi renklerini hiç de önemsemeden Çinlilerle bu kanlı askeri hareketi protesto ettim…
Şimdi küreselleşme tehditine ve (12 Eylül’den farklı bir konumdaki) toplumsal bilincin düzeyine aldırmayan belki de farkında bile olmayan Türk Silahlı Kuvvetleri, 2007 Nisan’ında bir garip “muhtıra” yayınlıyor… Satır altından okunduğunda “Yoksa darbe yaparız haaa!” diyor… İnanmak istemiyorum ama bir gerçek… Üstelik medyadaki aydın bozuntuları “muhtıra”yı haklı gösteren laflar söylüyorlar…
Bütün bunlar tek yanlı beslenen şöven ve milliyetçi duyguların yansıması… Bütün bunlar 12 Eylül ile hesaplaşamamanın faturası! Bütün bunlar benim laf anlatamadığım yoldaşlarımın hatası…
Gerekçeniz ne olursa olsun 1980’i Türkiye’de asla ama asla yaşatmayacağız. Tankın altına yatacak onbinler olası bir darbeyi tersine çevirecektir! !
Bu garip muhtıraya söyleyek tek sözüm var: O tanklarınız var ya o tanklarınız! Biz altına yatarız, siz ezilirsiniz!