AKP anayasası bir geçiş anayasasıdır (II)

Darbeci generallerin yüz yıl için hazırladıkları anayasa yamalı bir bohçaya döndü ve işlevini tamamladı.  Küresel sistemin ekonomik ve politik ihtiyaçlarına yanıt veren bir anayasa zorunlu olarak gündeme gelmiş bulunuyor. Türkiye’nin gündeminde olan ve ‘yeni’ olarak tanımlanan anayasa tartışmaları iç toplumsal dinamikler sonucu meydana gelmiş değil.  Bu nedenle AKP tarafından hazırlatılan ve kamuoyunun gündemine sunulan ‘ anayasa ‘ taslağını ‘sivil’ olarak değerlendirme mümkün değildir. Sivil ve sivilleşme kelimeleri Fransızcadan ‘civil-civilisation’ uygar ve uygarlaşmanın karşılığı olarak kullanılır. Uygarlıktan, toplumların demokratikleşmesi algılanıyorsa, tartışmaya açılan anayasanın ‘sivil’ bir içeriğe sahip olmadığını çok açık olarak görebiliriz.

Bugünkü anayasa taslağı ile darbecilerin anayasası arasında nitelik bir farkı yok. Başlangıç ilkeleri ve ilk dört maddenin içerikleri aynıdır. Anayasa’nın başlangıç ilkeleri ve ilk 4 madde devletin ideolojik-politik yapısını ve sınıfsal karakterini ortaya koyar. Taslağın 3.maddesinde ‘Türkiye Cumhuriyeti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür’ olarak ifade edilen tanım, anayasanın politik içeriğini bütünlüklü olarak ortaya koymaktadır. Ayrıca Türklük tanımı yapılırken de “Türkiye Cumhuriyetine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkese, din ve ırk farkı gözetilmeksizin Türk denir.”  Bu tanımlama ırkçı, şovenist ve inkârcı politikanın bütünlüklü devam ettiğini gösteriyor. Diğer bütün maddeler de bu bakış açısına göre düzenlenmiştir.  Taslağın tamamı incelendiğinde ‘burjuva demokratik bir anayasa’ içeriğine dahi sahip olmadığı gibi tersine Milli Güvenlik Anayasası’nın özelliklerini yansıtmaktadır.

Madde 19- “özel hayatın ve aile hayatının gizliliği esastır.”  Madde 21- “ Kimsenin konutuna dokunulamaz”.  Madde 22-  “Herkes haberleşme hürriyetine sahiptir”. Madde 30- “Herkes, önceden izin almaksızın dernek kurma, bunlara üye olma ve üyelikten ayrılma hürriyetine sahiptir”. Madde 31- “ Herkes, önceden izin almadan, silâhsız ve saldırısız toplantı, gösteri ve yürüyüş düzenleme hürriyetine sahiptir” biçiminde formüle edilen hakların tamamı “millî güvenliğin ve kamu düzeninin korunması” gerekçesiyle istenildiği zaman ortadan kaldırılıyor.

Gerek toplumun gerekse bireylerin hak ve özgürlüklerinin sınırı yanı çarpacağı duvar ‘ülkenin bölünmez bütünlüğü’ olarak belirlenmiş. Örneğin madde 13– (1)’de  “Anayasada yer alan temel hak ve hürriyetlerden hiçbiri, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmaya ve insan haklarına dayanan demokratik ve lâik Cumhuriyeti ortadan kaldırmaya yönelik eylemler biçiminde kullanılamaz” olarak tanımlanmış. AKP Anayasasının diğer bir anlamı şudur: “Ben Kürt’üm, Çerkez’im Boşnak’ım” demek ‘ülkenin bölünmez bütünlüğü’ ile çeliştiği için suç kapsamına giriyor. Ya da yazdığınız her hangi bir makalede devletin politikalarını eleştirdiğiniz zaman ‘ülkenin bölünmez bütünlüğüne’ zarar verdiğiniz iddiası ile tutuklanabilirsiniz. Bir yürüyüşü, bir grevi ‘ülkenin milli güvenliği’ gerekçesiyle ‘yasadışı’ ilan edilebilinir. AKP kurumları tarafından onaylanan taslakta ‘burjuva demokratik’ sürecin işletilmesi söz konusu olmadığı gibi bazı bölümler 12 Eylül anayasasının gerisinde bulunmaktadır.

Devletin iç iktidar yapısında Kemalist rejimin temsilcileri ile ılımlı İslamcı güçler arasında stratejik bir denge oluşmuş durumda. Oluşan dengenin resmileştirilmesi ve güvenceye alınmasının somutlaştığı alan anayasa olacaktır. Anayasa taslağına dikkat edildiğinde, ılımlı İslamcı güçlerin gelişmesinin önünde engel olan yasalar özellikle kaldırılmaktadır. YÖK’ün değiştirilmesi, Türban ile eğitimin resmileştirilmesi, İmam Hatip Liseleri için yeni bir düzenlenmenin yapılması, ‘din ve vicdan özgürlüğü’ adı altında tarikat faaliyetlerinin yasal güvenceye alınması, devletin stratejik kurumlarında örgütlenme sürecini tamamlamak için İslamcı kadrolaşmanın önündeki engellerin kaldırılması için gerekli değişikliklerin tamamı anayasa kapsamı içine alınmış.

Tartışmaya açılan söz konusu taslak, klasik Kemalist rejimden ılımlı İslam rejimine geçişte denge anayasasıdır. Ilımlı İslami çizginin etkinliğinin artmasını isteyen en önemli küresel güçler ABD ve AB’dir. Onların Ortadoğu coğrafyası için düşündükleri model Türkiye’nin ılımlı İslam çizgisidir.  Bu çizgiyi temsil edecek bir devlet şekillenmesini doğal olarak tercih edeceklerdir. Küresel güçlerin bu yönelim AKP için bir avantaj, generaller için nispeten bir dezavantaj oluşturmaktadır.
Kamuoyunda tartışılan anayasa taslağında:

– Türk İslam sentezinin bütün öğeleri bulunmaktadır.
– Bugüne kadar hiçbir dönem uygulanmamış olan laiklik fiilen yok sayılmış
– Ilımlı İslam politikası taslağa damgasını vurmaktadır
– Irkçı şovenist ve asimilasyoncu politika üzerinde şekillenmektedir.
– Kürtlerin ve diğer ulusal azınlıkların yok sayılması taslağın en belirgin yanıdır.
– Demokratik hak ve özgürlükler, ‘milli güvenlik’ korkusuyla fiilen ortadan kaldırılmaktadır.

Yani devletin ‘Milli Güvenlik Siyaseti’ni belirleyen strateji etkisini belirgin olarak yansıtmaktadır. Bu nedenle hazırlanan anayasa taslağında Kürtlerin, Alevilerin, işçilerin, emekçilerin hiçbir talebine yanıt verilmemektedir. Küresel sermayenin bölgesel ihtiyaçlarına yanıt vermek için hazırlanan bu anayasaya ret oyu vermek insani bir sorumluluktur.

 

1606040cookie-checkAKP anayasası bir geçiş anayasasıdır (II)

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.