Alakır o kadar yeşildi ki…

Türkiye’nin en önemli tarım merkezlerinden olan Kumluca ovası susuz kalmak üzere. Neredeyse Türkiye’nin bütün su kaynaklarının kullanım hakkını özel şirketlere devretmeye başlayan AKP’nin uygulamaları sonunda köylüleri isyan ettirdi. Bütün Türkiye’den yükselen HES çığlığının sonuncusu Antalya’daki gizli cennet Alakır vadisinde yankılandı.

İşte 100 binden fazla insanın su kaynağı olan Alakır’daki HES isyanı…

Alakır vadisi, Türkiye’nin sebze ve narenciye bahçesi olarak bilinen Antalya’nın Kumluca ve Finike ovalarını sulayan Alakır Çayını da içine alan bir gizli cennet. Aynı zamanda bölgedeki 100 binden fazla nüfusun tek içme su kaynağı. Türkiye’nin sebze ihtiyacının neredeyse yarısını tek başına karşılayan Kumluca ovasından, Beydağlarına doğru uzanan 60 kilometrelik bir alanı kapsayan Alakır vadisini dünyanın en güzel nar ve limon bahçeleri süslüyor.

Alakır Çayı’nda, mübadele öncesi vadiyi şenlendiren Rum değirmencilerden kalan kadim çarkların yerinde bugün dozerlerin paletleri dönüyor.

AKP’nin ülkenin neredeyse hareket eden her su kaynağına ateş ettiği bir dönemden geçiyoruz.

52 HES’E 615 BAŞVURU!

Ülke genelindeki akarsuların üzerinde 1700 tane HES (Hidro Elektrik santrali) projesine onay veren hükümet, Karadeniz’den, Köyceğiz’den, Yuvarlakçay’dan, Manavgat’tan yükselen çığlıklara kulağını tıkıyor. İştah kabartan su kaynaklarının üzerinde 5 bine yakın HES projesinin varlığından söz ediliyor. Daha geçtiğimiz hafta ÖİB (Özelleştirme İdaresi Başkanlığı) açıkladı, özeleştirme tahtasına konulan 52 HES’e 615 başvuru yapılmış.

Türkiye Ergenekon tartışmaları ve yargı krizine kilitlenmişken Anadolu dağlarında Cumhuriyet tarihinin en büyük doğa ve tarım katliamı yaşanıyor. İşte bu tartışmaların ortasında Antalya/ Kumluca’dan yükselen HES isyanına yerinde tanıklık etmek için yoldayız.
Türkiye Su Meclisi ve diğer çevre örgütlerinin temsilcileri, Anadolu’nun can damarları yağmalanmasın diye canını dişine takan Hediye Gündüz başta, partili partisiz sıradan yurttaşlar, ev hanımları, öğrenciler ve en önemlisi Elmalılı motosiklet tamircisi Yakup usta da orada. “Elmalı Avlan gölünü yıllar önce elimizle kuruttuk, Alakır’ı kurutturmayacağız!” diyor, Yakup usta.

BİZ SAHİP ÇIKMAZSAK KİM…

Vadinin merkezi konumundaki Karacaören köyündeyiz. Antalya Isparta ve Burdur Dereler Gönlünce Aksın Platformu üyeleri, Alakır’daki köylülerin su savaşına destek olmak için oradalar. Bölgedeki sekiz köyü bir araya getirip bir toplantı düzenleyen köylülerin sözcüsü Mehmet Başar, Alakır vadisindeki su kaynaklarının bölge halkı için yaşamsal öneme sahip olduğunu belirterek hukuk mücadelesi başlatacaklarını söylüyor. “Biz sahip çıkmazsak kim sahip çıkacak bu topraklara” diyor.

Mehmet Başar’ın rehberliğinde Alakır’ın kuzeyine doğru yol alıyoruz. Yollar köstebek yuvası. Dev kamyonlar, iş makineleri, siyah cipler, vadide açılan dev oyuklardan içeri girip çıkan vahşi karıncalar gibiler.

Yaklaşık 30 kilometrelik bir yolculuktan sonra inşaatı devam eden HES’lerden birinin bulunduğu bölgeye ulaşıyoruz. Otobüsten inen herkes gördüğü manzara karşısında öfkesini tutamıyor. Devrilen asırlık kızılçamlar, kesilen ağaçlar, inşaatın neden olduğu toprak kaymaları ve en önemlisi gözle görülemeyecek narinlikteki bitkilerin çığlığı!

Köylülerin sözcüsü Mehmet Başar, Alakır’da bunun gibi sekiz tane HES projesi olduğunu söylüyor. İki yeni inşaatın daha başladığı vadide gergin bir bekleyiş gözleniyor. Birazdan köy kahvesinde bu gergin bekleyişin nasıl umuda dönüştürülebileceği tartışılacak. Telefonlar susmuyor, bölgedeki çok sayıdaki köyün muhtarıyla ve köylülerle tek tek konuşan Mehmet Başar, buluşma saatini ayarlıyor.

Alakır vadisinin tam ortasındaki köy kahvesindeyiz. Bizi bile şaşırtan bir katılım var buluşmaya. Genç yaşlı, kırçıl sakallı, pala bıyıklı köylüler dolduruyor bu büyük kahveyi.

SUYUN BELGESİNİ GETİRİN(!)

Önce köylüler konuşuyor. Büyükalan köyü Muhtarı Zeki Kahraman, bölgedeki su kaynaklarının 1930’lu yıllardan bu yana kullandıklarını ancak HES projelerinin uygulanmaya başlanmasıyla kadim hakları olan su kaynaklarının kullanımına izin verilmediğini anlatıyor. Suyla ilgili taleplerini DSİ yetkililerine ilettiklerinde de, “suyun kullanım hakkının size ait olduğunu gösteren belgeniz var mı?” yanıtını aldıklarını söylüyor. Diğer yedi köyün muhtarlarının anlattıkları da bundan farksız. HES inşaatı başlamadan önce Alakır’da DSİ’ye ait bir baraj olduğunu, bu barajın amacının da taşkınları önlemek ve sulama suyu sağlamak olduğunu söylüyorlar. Oysa HES projelerinden sonra köylerinin su ihtiyacı için yetkililere başvurduklarında hep aynı yanıtı alıyorlar: “olmaz, veremeyiz!”

HALK MECLİSİ GİBİ KÖY KAHVESİ

Türkiye’nin en güzel yaylalarından birine sahip olan Gömbe’nin Belediye Başkanı da orada. “Bizim sularımız da projelendirilmiş. Gelsinler bir hele. Çivi bile çaktırmayacağız!” diyor, Alakır’daki manzarayı gördükten sonra. Alakır vadisinin ortasındaki bu mütevazı köy kahvesi, adeta küçük bir halk meclisine dönüşüyor. Türkiye Ormancılar Derneği’nden Gürel Şirin, Orman Kooperatifleri Birliği’nden Hikmet Yılmaz, CHP Kumluca İlçe Başkanı Dilek Aydın, eski meclis üyesi Aydın Özer, meslek odalarının temsilcileri ve başka siyasi yüzler…

İstanbul’dan gelip Alakır vadisini yaşam alanı olarak seçen doğa tutkunları da buradalar. Birhan Erkutlu ve Tuğba Günal, bir yıldır HES’lere karşı mücadele ediyorlar. “Alakır Kardeşliği” adıyla bir araya gelip bölgenin sıkıntılarını dosta düşmana duyuruyorlar. “Bir kısa film yaptık, Altın Portakal Film Festivalinde gösterdik. İmza topladık, şarkılar yaptık” diyor Tuğba Günal. Ancak dertlerini anlatmak için başvurdukları yetkililerden hiçbir olumlu yanıt alamadıklarını söylüyor.

Herkesin birleştiği tek bir nokta var, ülkenin can damarları siyasi iktidar eliyle kurutuluyor, sermayeye peşkeş çekiliyor. Türkiye Su Meclisi Yürütme Kurulu Üyesi ve TTKD Antalya Şube Başkanı Hediye Gündüz söz alıyor. Tane tane, adım adım su kaynaklarının nasıl yağmalandığını anlatıyor. Ülke genelinde 1700 HES’in projelendirildiğini, bunun 59’unun Antalya, 56’sının Isparta ve yaklaşık 20 civarının da Burdur’da olduğunu söylüyor. Bu manzarayı gördükten sonra, Antalya, Isparta ve Burdur Dereler Gönlünce Aksın Platformu adıyla bir araya geldiklerini ve Alakır, Gömbe ve Manavgat Gençler köyünü pilot bölgeler olarak belirlediklerini anlatıyor. Türkiye’nin su fakiri ülkeler arasında bulunduğu uyarısında bulunduğu konuşmasını, yakın gelecekte bölgenin su kaynaklarının yalnızca fotoğraflarda görülebileceğini söyleyen Gündüz’ün sözleri, köylüler tarafından sık sık “çok doğru”, “evet” gibi onaylarla kesiliyor…

VADİDEKİ ZAMBAK YOK OLURSA…

Alakır vadisinin Batı Toroslar’daki en önemli endemik bölgesi olduğunu söyleyen Gündüz, “bu önemli doğa mirası hepimize sorumluluk yüklüyor. Bu vadideki bir zambak türü yok olursa Brezilya’daki insan etkilenecek. Bu bitkilerimizin adlarını çocuğumuzun adını ezberlediğimiz gibi ezberlememiz gerekiyor” diyor.

HES’lerin dünyanın çoktan terk ettiği bir enerji seçeneği olduğunu vurgulayan Gündüz, sistemin bazı bankalar tarafından finanse edildiğini ve su kaynaklarının kar amacına kurban edildiğini söylediğinde köylüler hep bir ağızdan hukuki mücadele kararı veriyor. “Ne pahasına olursa olsun suyumuza sahip çıkacağız” diyorlar.

Yarın Karacaören köyü başta olmak üzere Alakır vadisindeki bütün köyle için önemli bir dönüm noktası olacak. Yetkililere duyuramadıkları seslerini bütün Türkiye’ye duyurmak için yola çıkacaklar. Eylem, yürüyüş, imza kampanyası… Bıkmadan usanmadan Alakır’ı korumak için yolları açındıracaklar.

Karacaören Köyü Turizm ve Tanıtma Derneği Başkanı Mehmet Başar, yaklaşık 60 kilometrelik bir alan boyunca uzanan Alakır vadisini korumak için kararlı olduklarını belirtiyor. Bölgede nesli tehlikede olduğu için koruma altına alınan Kırmızı Benekli Alabalık ve çok sayıda endemik bitkinin bir doğa mirası olduğunun da farkında artık köylüler. Ama en önemlisi önce ekmek. Önce su. Önce hayat!

Alakır’ı HES’ler yok etmeden önce herkesin yapabileceği bir şey mutlaka vardır.

İşte gerekli iletişim numarası:

Mehmet Başar- 0535 695 78 04

İLGİLİ HABER VE FOTOĞRAFLAR İÇİN TIKLAYINIZ: Alakır’da HES isyanı!

1195970cookie-checkAlakır o kadar yeşildi ki…
Önceki haberAK Parti Kimi Destekliyor?
Sonraki haberMaç tatil edildi
YUSUF YAVUZ
YUSUF YAVUZ (GAZETECİ-YAZAR) Isparta, Sütçüler'de doğdu. 1990’da edebiyatla ilgilenmeye başladı. Deneme ve inceleme tarzındaki ilk yazıları 1996 yılında 'Atatürkçü Ses' Dergisi’nde yayımlandı. Aynı yıl yerel ölçekte yayın yapan kanallarda 'Dönence' başlıklı radyo ve televizyon programları hazırlayıp sundu. 1999 yılında Antalya'da kurulan Müdafaa-i Hukuk Dergisi’nde yazmaya başladı. 2001’de Gazete Müdafaa-i Hukuk’ta Muhabir-Temsilci olarak görev aldı. Daha sonra adı 'Yeniden Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk' olan dergiyle bağını temsilci-yazar olarak sürdürdü. 2001-2007 yılları arasında Kaş Kitap Şenliğini organize ederek başta çocuklar ve gençler olmak üzere yöre insanının kültür, sanat ve edebiyat çevreleriyle buluşmasını sağladı. 2005 yılında Muğla ve Antalya arasındaki sahil bandında yaşanan yabancılara toprak satışına ilişkin yaptığı araştırmalar önemli etkiler yarattı. Deneme, inceleme, röportaj, düz yazı, haber ve yorumları; Cumhuriyet Akdeniz, Odatv, Yeni Harman, Edebiyat ve Eleştiri, Yolculuk, Evrensel, Atlas, Magma, Aydınlık, Birgün, Açık Gazete gibi dergi ve gazetelerde yayımlandı. Antalya merkezli VTV Televizyonunda, Pelin Gel Ağan'la birlikte 'İki Ağaç İçin' adıyla 16 bölümden oluşan bir program hazırlayıp ve sundu. Kanal V Televizyonunda, Biyomühendis Çağlar İnce ile birlikte, Yörük kültürünü ve tarihsel köklerini ele alan 'Islak Çarıklar' adlı belgesel haber programı hazırlayıp sundu. Araştırma yazılarından bazıları, 'Yer Bize Çimen Verdi' ve 'Darağacına Takılan Düşler' adıyla belgesel filmlere de konu olan Yavuz, şu sıralar 'Islak Çarıklar' adlı bir belgesel haber programı için çalışmalarını sürdürüyor. Ağırlıklı olarak arkeoloji, çevre, kentsel dönüşüm ve tarım konularını ele alan çalışmalar yapmayı yazılı ve görsel medyada sürdüren Yavuz, yıkım politikalarıyla tarımdan hayvancılığa, kültürden mimariye kırsal yaşamın dönüşümünü ele alan araştırma yazılarıyla tanınıyor. Ziraat Mühendisleri Odası Basın Ödülü, Çağdaş Gazeteciler Derneği Belgesel ödülü, Türkiye Ziraatçılar Derneği Tarım ödülü, Kubaba Derneği kültür hizmeti ödülü'nün yanı sıra Türkiye Ormancılar Derneği gibi çeşitli meslek odası, kurum ve kuruluşlar tarafından ödüle layık görülen Gazeteci Yusuf Yavuz, Likya'dan Teke yöresine uzanan coğrafyadaki su kültürüne ilişkin uluslararası bir sanat projesinin de danışmanlığını ve metin yazarlığını üstleniyor.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.