Amerikan Silahlı Kuvvetler dergisinde (American Armed Forces Journal) emekli Albay Ralph Peters’in bir makalesi yayınlandı. Emekli albay oldukça cüretkar ifadelerle “Tarih bize, yapay sınırların her zaman istikrarsızlığa yol açtığını ve aradan binlerce yıl geçse de etnik temele dayanan sınırların tercih edildiğini gösterdi. Eğer sınırlar etnik köken ve din ekseninde yeniden çizilmezse bölgedeki istikrarsızlığın sonu gelmez” diyor makalesinde.
Birol Ertan dostumuzun “emekli ABD’li ahmak mı akıllı mı” sorusuna ben “oldukça cüretkar” cevabını vereceğim. Gerçi Birol Ertan iyi bir siyaset bilimci olarak kendi sorusunun cevabını veriyor yazısında.
Bence bu makale bir deli saçması değil. Ben yazıyı da, yazıyı yazan kişi de ciddiye alıyorum. Çünkü ABD’de devir onların devri. Amerikanın yeni muhafazakarlarının beyin takımından kabul edilen Ralph Peters, Washington’un 11 Eylül’den sonra hayata geçirmeye başladığı Büyük Ortadoğu Projesi’ne boyut kazandıran bir strateji uzmanı. Ralph Peters ayrıca neo-con’ların en önemli düşünce kuruluşlarından biri olan Washington Enterprise Enstitüsü’nde görev yapıyor.
Bu neo-con’ların düşünce üstadı emekli albay “Blood borders” (Kanlı sınırlar) adlı makalesinde Ortadoğu’daki sınırların henüz kesinleşmediğini söylüyor ve Churchill’in mirası olarak görülen mevcut sınırların bu bölgede yaşayan azınlıkları mutsuz ettiğini ve yeni sınırların azınlıklar göz önüne alınarak çizilmesi gerektiğini vurguluyor.
Örneğin bağımsız bir Kürt devletinin kurulması, Ermenistan’a içinde Ağrı Dağı’nın da bulunduğu kabul edilen tarihi topraklarının yeniden verilmesi öngörülüyor makalede. Ayrıca bölgenin istikrarı açısından Irak’ın Sünni ve Şiiler arasında bölünmesinin gerekliliği savunuluyor. Üstelik bu kadarla da yetinilmiyor; Suudi Arabistan’ın Mekke ve Medine üzerindeki etkisinin azaltılması isteniyor. Mekke ve Medine Suudi kontrolünden alınıp, bölgenin bütün Müslüman gruplarını barındıran bir konsey tarafından yönetilirse ve burada Vatikan benzeri bir devlet kurulursa, İslamiyet’in radikal etkisinin azalacağı iddia ediliyor.
Kısacası Albay Peters, sınırların tarih boyunca hep değiştiğini, bugün de değişmesi gerektiğini söylüyor ve hazırladığı yeni harita sayesinde Ortadoğu’nun rahata kavuşacağını iddia ediyor.
Haritada Ağrı ve Artvin Türkiye’den koparılmış. Böylece bölgede kurulacak olan sözde bağımsız Kürdistan denizle buluşturulmuş olacak.
Amerikan çıkarları -en azından bazı Amerikan gruplarının çıkarları- petrol bölgelerinin bir kısmında egemen olan Kürdistan’ın denize açılması gerekliliğini dile getiriyor zaten. Aşağıdan ta Mersin’e ulaşmak zor olacağı için, onun yerine denize açılmak için şimdiye kadar Kürtlerden hiç bahsedilmeyen, başbakanımızın deyimiyle “alt kimlik” meselesine bakarsak Laz ve Gürcülerin bulunduğu bir bölge olan Artvin’den olacak anlaşılan. Ralph Peters’in anladığı azınlıkları mutlu edecek sınır bu kadar olur tabii…
Aslında bu haritada ufak bir eksiklik var. Türklerin yüzlerce yıldır layık görülmediği Boğazlar hala Türkiye’nin elinde. Emekli albayın gözleri yorulmasaydı ve haritaya birazcık daha bakabilseydi ve oraları da birilerine verseydi daha şık olmaz mıydı? Tabii o zaman İzmir’i de Yunanlılara vermek lazım gelirdi. Türkler mi? “Onlar da nereden geldiyse oraya gitsinler ya da kendileri için kurduğumuz rezerv bölgelerinde yaşasınlar.” Kızılderililere yaptıkları için bu rezerv bölgesi kurma olayını iyi bilir Amerikalılar.
Böylece ABD’nin neden hala Türk sınırlarını onaylamadığı da ortaya çıkıyor. ABD, Lozan’ı tanımıyor. Bildiğim kadarıyla sadece Lozan’a değil, Boğazları düzenleyen Montrö’ye de imza atmamıştır ABD.
Biz Teksas ve komşularını güney konfederasyonu diye ayıran bir harita yapsak Amerikalılar ne der acaba? Malum hiç belli etmiyor ama onların da böyle bir derdi var.
Acaba ortak vizyon belgesinde bunlar da konuşuldu mu? Ortak vizyondan anladıkları bu mu olacak yoksa?
Detaylı bilgi için: http://www.armedforcesjournal.com/2006/06/1833899
