Allah sonumuzu hayreylesin…

Geçen yıl Los Angeles-L.A cihetine yaptığım bir haftalık otomobil gezisinde karayoluna dikilmiş, sürücülerin dikkatini çeken bir sürü tabela görmüştüm; epeyi eğlenerek direksiyon sallamıştım:
¨Dünyanın sonu 21 Mayıs 2011’de geliyor! Daha ne duruyorsunuz? Kurtarıcınız İsa Peygamber’dir, ona sarılın, ona inanın, kurtuluşunuz İsa Hazretlerindedir…¨
Bu ve buna benzer Hıristiyanlığa ait inanışları tekrarlayan şeylerdi.
Gerçi o sıralarda, orman yangınları, sel ve seylâp felaketleri, depremler ve tsunami beklentisi, Kuzey Kore’nin nükleer bombayı Amerika üzerine sallaması, önüne geçilemeyen Los Angeles cinayetleri, Vali Arnold ‘un sonradan ortaya çıkan çapkınlıkları, hatta Ermeni asıllı Kim Kardashian ‘ın kocasıyla, Lindsay Lohan ‘ın ise orada burada çıkarttığı skandal biçimi rezaletlerin hepsi Kaliforniya Eyaleti’ni ve dahi ABD’yi, elbette durum böyle olunca tüm dünyayı meşgul ediyordu; birçokları bunların tümünü kıyamet belirtisi sayıyordu.
Hani, bizde, bina ve zina artınca kıyamet olacak lafı vardır ya, tıpkı ona benzeyen bir batıl inançla bu haberleri halk izliyor, izliyor, izliyordu…
Ama herkesin, bütün bunlar bir yana, geçen yıl Mayıs ayı gelince kutsal kitap İncil’de yazılı olduğu savlanacak bir son beklentisi vardı ki Allah muhafaza etsin, dünyanın sonu geliyordu.
L.A.’dan Meksika sınırındaki San Diego’ya kadar araç sürerken yol boyu, bunu garantileyen tabelalar bizi karşılamaktaydı: ¨İncil kesinlikle emrediyor, 11 Mayıs dünyanın sonudur, kıyamet yaklaştı, herkes İsa’ya inansın!¨
¨Olur, başüstüne!¨ , diyesi geliyordu insanın…
Mayıs’ın 12’si sabahı huzur içinde uyandık; gerçi dünyanın her yerinde patlama ve çatlama, harp ve sulh, tabî felaketler ve sükûnet devam ediyordu, biz kulak asmıyorduk…
Ali Nâzım‘la beraber otelin kahvaltı salonuna indik, bir güzel ben tıkındım, bol bol kahve içtim; oğlum Ali her zamanki gibi yemek söz konusu olunca, nazlandı, iştahsızlandı… Yedi yaşının bilinen sorunları, işte!

İsa’ya kendimizi teslim etmeye gerek kalmadı, Dünya hâlen Güneş çevresindeki 365 günlük turunu atmaya fiyakayla devam ediyor…
Şimdi de Maya Takvimi diye adlandırılan, eski bir Latin uygarlığın bakla falına takılmış insanlık…
Şu sıralarda ABD ve Kanada’da harıl harıl son güne hazırlanılıyor.
Az zaman kaldı, haberiniz olsun! Nihaî hazırlıklarınızı yapın, diyorlar…
Latin Amerika’nın yerli halkı Mayaların fal ve kehânete dayanan takvimlerine bakılırsa, 21 Aralık 2012 günü kıyamet kopacak, Yecüc ve Mecüc ortaya çıkacak, Deccal ve Duh’an görünecek, Güneş Batı’dan doğacak, kutsal metinlerden okuyup hayâl ettiğimce dev bir hayvan olduğunu zannettiğim Dâbbet-ül Arz denilen canavar sokaklara dökülecek, önüne geleni çiğneyip yutacak, bu arada İsa Peygamber de öteki peygamberler bu işe karışmazken gelip kendisine inananlara el uzatacaktır.
İslam peygamberi Muhammed’e göre, müminlerin ve iyi insanların bu felaket senaryolarından rahatsız olmasına gerek yoktur, zira onların ruhları Cennet’e gönderilecek, kıyamet sadece kötü, fitne fücür, ahlaksız, şerefsiz, namussuz, sahtekâr, hilebaz, üçkâğıtçı adamların üzerinde kendisini gösterecektir; bunu duyunca rahatlarız.
Biz iyi tarifesindeniz ya!
Lakin, Maya halkının takvimi, Hazreti Muhammed ‘den daha karamsardır; onlar İslamiyet henüz o vakitler ortada olmadığından, din olarak kendilerine totem dini seçmişler, tabi ki bu yüzden, herhalde böyle kederli ve kasvetli kalmışlardır.
Öyle ya da böyle, inanç denilen şeyin tarifi zordur, ârif olan dahi bazen anlayamaz , anlaşılamaz!
Nitekim, Maya falcılarının ve takvim yapıcılarının binlerce yıl evvel kestirdiğine göre 2012 yılında, tam da Aralık ayının 21.günü kıyamet kopacak demesini ciddiye alanların bindiği terazinin kefesi ağır basınca, ABD Federal Hükümeti, yani bildiğinizce Washington’daki Beyaz Saray resmî bir açıklama yayımlamak zorunda kaldı.
Bir batıl inanca karşı resmen açıklama yapmak zorunda kalıyor olmanın, dünyada bu kadar dert varken, komik düştüğünü görmesi zor değildir.
Beyaz Saray, Obama hükümeti, ¨Korkmayın, bütün bunlar hurafedir, batıldır, aklın yolu birdir!¨ diye halkı teskin olmaya çağırıyor, telaşeye mâhal kalmadığını belirtiyordu.
Uzay Araştırma Enstitüsü NASA da boş durmadı, ¨Vallahi billahi, dünyamızı uzaydan tehdit eden bir şey yok, en ufak kuyruklu yıldız dahi yakınımızdan geçmeyecek bu aralarda, içiniz rahat olsun, mışıl mışıl uyuyun!¨ dedi.
ABD böyle deyince Kanada, İngiltere ve dost müttefik ülkelerin hükümetleri de benzer açıklamaları yaptılar, halkı sükûnete davet ettiler. Dünyamızın perdövites , âniden, birden bire durup, kıyamete yuvarlanması bilimsel olarak bir türlü açıklanamıyordu.
Ama ben bu yazıyı Londra’daki Açık Gazete merkezine postalarken henüz daha önümüzde kıyamete 1 hafta olduğundan, artık sonrasında yalancı mı çıkarım, yoksa Doğrucu Davut mu, işte bunu kestiremiyorum; Ahrette görüşürüz!
Unutmayınız ki yalana ihtiyaç duyan bir zekâ, önce kapalı gözleri, uyuyan zihinleri seçer…
Önemli konularda meseleyi birgün ertelemek daima iyidir, diyordu rahmetli İsmet Paşa…
Bana kalırsa, siz de bu tedirgin edici meseleyi erteleyiniz, mesela 22 Aralık günü sabahına kadar…
Zaten olursa olur, olmazsa lakırdı icadına gerek yoktur!
Veleddalin Amin…

1592930cookie-checkAllah sonumuzu hayreylesin…

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.