Açılım dedikleri

Ben bir Kürdüm… Türkiyeliyim… Bu iki kimliğimden de vazgeçmeye niyetim yok. Zaten vazgeçirmeye çalışmak da yalnız benim değil, insan haklarına tecavüzdür…

Türkiye’de “açılım” adına bir kavga ve kavram gargaşası yaşanıyor ki sormayın gitsin… Birinin “ak” dediğine diğeri inadından “kara” diyor. En kötüsü de belki Anadolu deyimiyle “essahtan” bir iş yapılmış gibi kuru gürültü koparılıyor…

İktidar ve muhalefet belki de işin özünü görmemezlikten gelmek için böylesi bir oyununda…

“Peki olması gerekenler nedir?” diye sorarsanız, dilimin döndüğünce özetleyeyim:

– Açılımın adı “Demokratik açılım” olmalı. 12 Eylül “anti demokratik” Anayasası baştan ele alınıp düzenlenmeli. Öncelikle seçim sistemi değiştirilerek herkesin gücü oranında temsil hakkı yaratılmalı, partiler sistemi değiştirilerek “demokratik” kurum olması gereken partilerdeki derebeylik sistemi sona ermeli.

– “Hukukun üstünlüğü ve herkesin hukuk karşısında eşitlik” ilkesi hayata geçirilmeli. Sosyal hukuk devleti ilkeleri herkesi kucaklamalı. Sistem mozayikteki renginden övünç duyması gereken farklı etnik ya da inançlara eşit yaklaşılmalı. Bu anayasada yapılan her değişim eklektik olacaktır. Yani yamalı bir bohça bir süre sonra yine işgörmez hale gelecektir.

– Kürtlerin kendi dil ve kültürlerini özgürce sürdürebilmeleri ve geliştirmek için kurumlarını oluşturabilmeleri sağlanmalıdır. Unutmamak gerekir ki zaten bu bir temel haktır ve tartışılmadan hayata geçirilmesi ve güvence altına alınması gerekir. Bunu bir “açılım” gibi sunmak bir yanıltmacadır. Bu aldatmacayla ve Ali Cengiz oyunlarıyla bir yol alınmaz…

– Türkler ve Kürtler Kurtuluş Savaşı’nda birlikte savaşıp, ülkeyi yeniden birlikte inşaa ettiler. Benim Diyarbakır’da ne kadar hakkım varsa İstanbul’da da o kadar hakkım var. Üstelik dünya birleşmeye giderken öyle eski İngiliz oyunuyla bölünüp parçalanmaya da hiç niyetim yok.

– Unutmamalı ki “Her PKK’lı Kürt, Her Kürt de PKK’lı değildir…” Çözüm arayışında bu gerçek unutulmamalı.

– Türkler ve Kürtler öyle içiçe geçmiş ki batıdaki ücra bir köyden devletin çeşitli kademelerine kadar bunu görmeniz mümkün. Devletin bu nedenle Kürt sorunu için “muhatap” aramak yerine, halkın sesine kulak vererek ve herkesin içine sinecek biçimde çözüm aramalı. Bu sorunu bir içişleri olarak görmeli ve başta ABD olmak üzere dış dünyayı karıştırmamalı.

Sonuç olarak Türkiye’de yaşayan etnik kökeni ve inancı ne olursa olsun herkesin el birliği ile mücadele etmesi gereken hedef kapitalizm, emperyalizm ve küreselleşmedir. İşsiz ve geleceği belirsiz gençler, direnmeye çalışan küçük esnaf ve açlık sınırındaki yaşayan halk için gerçek demokratik açılım üretim araçlarına sahip olmaktan ve yönetime katılmaktan geçtiğini unutmamalıdır.

_________________

* London Capital Markets Yönetim Kurulu Başkanı ve Türk İngiliz Sanayi ve Ticaret Odası´nın Avrupa – Türkiye İlişkilerinden Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi olan Akşahin¸ aynı zamanda Türk İşadamları Dernekleri Avrupa Federasyonu 3´ncü Başkanı ve İngiltere¸ Türkiye ve Türki Cumhuriyetler Sorumlusu. Aynı zamanda da Açık Gazete Danışma Kurulu üyesi…

1600530cookie-checkAçılım dedikleri

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.