ALMANYA’DAN… Beliz’in kitabı…

Gazete ve kitap okunmayan bir toplumda yazmak….

Türkiye gibi iddialı bir ülkede genelde piyasaya sürülen kitapların ilk basımları bin kitap civarında. Nobel Edebiyat ödülü almaya en az iki romancısı ile aday olan ve bir yazarın hedefe ulaştığı, dünyaca ünlü şairler, yazarlar ve filmciler ülkesi Türkiye’nin gazeteleri de iyi habercilik ya da ciddi gazete oldukları için değil tam tersine “ciddiyetten uzaklaştıkça” ve “hediyeler dağıttıkça” daha fazla satılırlar.  Oysa Türkiye’nin genç toplumu dinamik yapısıyla çok daha fazlasını sunabilirdi. Türkiye’de yazarların kitaplarından yaşayamaması ve gazetelerin magazin sayesinde çok okunur olabilmesi elbette okurların suçu değil. Eğitim Sistemi bilinçli bir şekilde okumaya teşvik etmediği sürece bu durum kolay, kolay değişmeyeceğe benziyor.

Kuzey Kıbrıs’ta da durum pek iç açıcı değil. Adaya gelen tüm Alman politikacıların da hayretler içinde tespit ettiği gibi ülkede çok gazete var. Neredeyse her siyasi partinin bir gazetesi var. Almanya’da alışılmamış bir durum olduğundan Alman dostlar doğal olarak “kim okuyor bu gazeteleri?” diye soruyorlar. Adanın en çok satan gazetesinin en popüler sayfasının “ölüm ilanları” olduğu anlatıldığında iyice şaşırıyorlar. Diğer gazetelerin satış rakamları ise çok daha vahim. Bir siyasi partinin özellikle üyelerinin disiplinli olduğundan yola çıkarak en azından partililere binlerce sattığını sandığınız gazetesinin rakamlarını duyduğunuzda kulaklarınıza inanamıyorsunuz. Satışları 500 civarında olan gazeteler bazen farklı misyonlar peşinde koşmaktan başka alternatife sahip değiller. Elinizde tuttuğunuz ve genç bir ekip tarafından büyük bir özveri ile hazırlanan bu gazete de hak ettiği ilgiyi bulamıyor Kuzey Kıbrıs’ta. Henüz rakibine kıyasla çok daha “al benisi olan” bir alternatif ve de cazip “ölüm ilanları” sayfasını hayata geçirmediği için olabilir. Kuzey Kıbrıs’ta şöyle keyifle içinde kitaplar arasında kaybolacağınız, bir katında kahvenizi yudumlayıp pastanızı yerken kitabınızın ya da derginizin sayfalarını karıştırabileceğiniz bir tek kültür merkezi tarzı kitabevi-cafe yok. Demekki talep yok. Olsa “niçin sunulmasın” diye düşünüyorum. Girne’de bu tarz bir cafe-kitabevi mükemmel bir “entellektüel yuva” olabilirdi. Bazen yazarların eserlerinden okudukları, okullardan öğretmenlerin öğrencileri ile gelip kitaplar seçtikleri ve sevgililerin cafesini buluşma köşesi olarak tercih ettikleri bir “sıcacık” ortam.

İşte tüm bu olmayanları, yürümeyenleri ve teşvik edilmeyenleri üzülerek düşünürken elime bir kitap geçti. “Sevgili hikayelerim” adlı Beliz Koçyiğit’in kitabı! Beliz çok genç bir Türk yazarı. Belki de en genci!

“Şu an dokuz yaşındayım ve okuma yazmayı öğrendiğim günden bu yana yazıyorum.Dokuz yaşına bastığımda yazdığım bu yazıları, öyküleri yeniden düşündüm. Ve bunun kendi açımdan bir başarı olduğunu algıladım. Başarılarımı insanların görmesini istedim. Babama bu fikrimi söyleyince, babam bu öykülerimi kitap haline getirmemi önerdi. Ben de hemen hayallere daldım…” diyen Beliz bugün Türkiye’nin kitabı piyasaya çıkmış en genç yazarı konumunda. “Ama benim çok iyi bildiğim bir şey var: kimse, ama kimse bir çocuğun isteklerini, duygularını bir çocuktan  daha iyi bilemez…” derken haklı. “Sevgili Hikayelerim” 2008 Ekim ayında Bulut Yayın Dağıtım tarafından çıkarılmış. Çocuğunuza pahalı hediyeler alırken ona bir de kitap hediye etmeye ne dersiniz?

Beliz’i ve babasını kutluyorum.

1616680cookie-checkALMANYA’DAN… Beliz’in kitabı…

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.