ALMANYA’DAN… Bugün Sevgililer Günü

14 Şubat’ta kimileri hala delicesine sevdikleri sevgilileri ya da eşleri ile baş başa olmanın tadını çıkaracaklar. Ne mutlu onlara!

14 Şubat’ta bazıları sevgililerinden uzakta Sevgililer Günü’nde sevdiği ile birlikte olamamanın hüznünü tüm çıplaklığıyla yaşayacaklar.
 
Sevgililer Günü’nün o hain yalnızlığı onları kahredecek.

14 Şubat’ta kimileri ise birbirlerini sevmemelerine ve de sevgiye yönelik birbirlerinden sakladıkları tüm sırlarına rağmen birbirlerine yalan söylemeye devam edecekler ve belki de kadeh tokuşturacaklar.

Ama bu üç gruptan hangisi olursa olsun 14 Şubat’ta hep düşündükleri bir “sevgili” olacak.
 
Kiminin yanı başında, kiminin çok uzağında ve kimininse sahte bile olsa o gülüşünün ardında saklı bir yerde hep bir “sevgili” düşünülecek.

14 Şubat gününü “Sevgililer Günü” olarak hissedebilmek aslında yaşamakta olduğumuz dünyada güzel bir lüks.

14 Şubat sadece “Sevgililer Günü” değil Türkiye’nin sevenleri için.

14 Şubat 1911 yılında Türkiye daha doğrusu Anadolu elektrik ile tanışmış.
14 Şubat Türkiye’de hem aşkın hem de elektriğin günü yani.

Ve gazeteci bir dostumun söylediği gibi “elektrik ve aşk” aslında ne kadar da birbirlerine bağlılar.

İşte böyle bir 14 Şubat 1911’de elektriğe kavuşan Anadolu’nun insanları 14 Şubat 2006 Salı Günü ellerinde kırmızı güller ile sevdiklerini mutlu ediyorlarsa ne güzel bu Türkiye için.

Ancak 14 Şubat 2006 günü Türkiye’de ve dünyada kırmızı güller ile yüzleri gülen kadınlar olmayacak sadece.

Danimarka’da sorumsuzca gündeme gelen ‘Karikatür Skandalı’ 14 Şubat 2006 gününü bir çok kişi için göz yaşı dökülen bir güne çevirecek.

Bir yanda belki de haklı olarak eleştirmek istedikleri köktendinci yobaz kafalar ve genel olarak İslam Toplumu hakkındaki cahillikleri nedeniyle ortalığı karıştıran gazeteciler. Bu durum AB’nde sıkça gözlemlemek zorunda kaldığım bir zaaf.
Özellikle sol kesimlerin “kurtarmak ya da uyandırmak  istedikleri” hakkındaki cahillikleri de beraberinde yanlış anlamalara neden olan hataları getirmekte.
Diğer yanda “körün dileği tek göz Allah vermiş iki göz” misali bu karikatür olayını İslam Dini’ni kendi amaçlarına alet etmek isteyen yobazların kitlesel şiddete dönüştürme çabaları.

Hem de “tolerans” söz konusu olduğunda “gavur” diye tanımladıkları insanlara en ufak bir “acıma” duygusu olmayan “köktendinci yobazların” birden “kurban” rolüne bürünmeleri de işin bir başka yönü.

Kim açıklayabilir acaba, Danimarka’da bir avuç insanın okuduğu gazetede çıkan karikatürler nedeniyle haklı olarak rencide olan insanların çıkan karikatüre bedel olarak “insan canı ve kanı” talep ederek “şiddeti red eden bir din” adına yollara nasıl döküldüklerini ?

Ne kadar ilginç aslında. Sivas’ta Aziz Nesin ve yanındaki çoğunluğu alevi olan insanların “din düşmanı” olarak tanımlanıp bir otelde yakılmaya kalkışılması ile Suriye ya da Beyrut’ta yine aynı şekilde “din düşmanlarının” binalarının yakılmasının benzerliğine ne demeli ?

Dün Sivas’ta 37 insanın canına kıyanlar ile bugün Suriye’de, Beyrut’ta ya da Afganistan’da Talibanlar ya da benzerlerinin yöntemlerinin aynı olması ne kadar ürkütücü aslında.

İslam Dünyası’nda hep aynı yobaz kafalar az sayıda da olsa cahil insanları peşine takıp “dinimize küfretti” dedikleri hedefleri yakıp seyretmeye bayılıyorlar.
Diğer eylem türleri ise aynı Menemen’de de olduğu gibi “kelle uçurmak”.
Ondan sonra da geniş yığınları oluşturan masum müslümanlar “dert anlatmak” zorunda kalıyorlar.
 
Korkarım 14 Şubat 2006 günü de dünyada barış ve huzur isteyen geniş yığınlar üzgün olacaklar.

AB kamuoyu ise yobazların eylemleri nedeniyle her geçen gün daha fazla İslam Dini’nden ve İslam Toplumu’ndan korkar hale gelecek.

1614650cookie-checkALMANYA’DAN… Bugün Sevgililer Günü

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.