Kışkırtılan milliyetçi duyguların vardığı noktanın “Türkiye’yi bir uçurumun kenarına” getirdiğini Trabzon’da gündeme gelen “linç girişimi” gözler önüne serdi.
Trabzon Emniyet Müdürü Ramazan Akyürek emrindeki güçleri ustaca kullanarak belki de bir “insanlık ayıbını, bir vahşeti” engelledi.
Yıllardır Türkiye ve AB ilişkileri çerçevesi içinde “karınca kararınca” çabalayan bir birey olarak ben de kendisine bu satırlar aracılığı ile teşekkür ediyorum.
Eğer Trabzon’da o kışkırtılan ve ne yazıkki kışkırtılmaya da müsait olduğunu maalesef tespit etmiş olduğumuz “cahil” topluluk kovaladıkları ikisi kız, dört genci linç etselerdi “bugün Türkiye artık AB yolunda değildi” demek yanlış olmazdı.
Ancak bir gerçeği de unutmamak ta fayda var: Trabzon sorumluluğunun bilincinde devlet görevlileri sayesinde engellendi.
Ya diğer muhtemel kışkırtmalar ne olacak ?
TAYAD isimli derneği ve onun üyelerinin ideolojilerini ve politik fikirlerini yayma metotlarını tasvip etmiyor olabiliriz.
Hatta bu kişilerin yanlış yolda gittiklerinden de emin olabiliriz.
Ama onların bu konumu kimseye onlara şiddet uygulama hakkı vermez bir hukuk devletinde!
Aynı şekilde “bayrak yakılmasını” şiddetle kınasak ta ve bu tarz eylemleri “provakasyon” olarak tanımlasak ta bu bakış hiç kimseye bu tarz eylemleri yaptığı iddia edilenleri “linç etme” gibi bir ortaçağ uygulamasını gerçekleştirme hakkı vermez.
“Vatan haini” diye tanımlansalar da kimse bir hukuk devletinde sokak ortasında dövülemez ve katledilemez.
Bunu yapanlar hukuk devletlerinde “sanık sandelyesinde” otururlar ve işledikleri ağır suçun hesabını verirler.
Ve bir hukuk devletinde DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar gibi bir parti başkanı çıkıp ta “Milliyetçilik korkulacak bir kavram değil. Bırakalım milletin böyle bir doğal refleksi olsun” dediğinde kendisini “aşırılar” diye tanımlanan sistem dışı partiler arasında buluverir.
Evet bir siyasi parti lideri ancak bu derece “sorumsuz” bir açıklama yapabilir.
Tarihte “milletin serbest bırakılan doğal reflekslerinin ne acılara neden olduğunu” sorumluluk taşıyan bir siyasi parti başkanı bilmiyorsa artık çok geç öğrenemez de.
Mehmet Ağar gibi bir politikacının bu sözlerinden sonra onun iktidarda olabileceği bir Türkiye’nin AB içinde yeri olmayacağını da tahmin etmek zor olmasa gerek.
Evet bu gidişle daha fazla “Trabzonlar” olmasın diye “dua edeceğiz” galiba. Çünkü her seferinde “kötü son” engellenemeyebilir.
***
Türk Lejyonerler Kuzey Irak’ta…
Türkiye’de ilginç gelişmeler oluyor.
Sadece Hitler’in “Kavgam” kitabının “en çok satılan kitap olmasına” şaşırmayalım.
Hatta herkesin her boş bulduğu köşeye iki bayrak daha astığı ve yurtseverliğin “bayrak asma kıstası” ile ölçülür hale geldiği Türkiye’de “pek sevilmediği iddia edilen ABD için lejyoner aranıp ta bulunuyor!”.
3 Nisan 2005 tarihli Akşam Gazetesi’nin haberine göre “Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın izniyle yayınlanan ilanda “Kuzey Irak’taki ABD üslerinde görevlendirilmek üzere İngilizce bilen, silahlı kuvvetler, Emniyet veya özel güvenlik teşkilatlarında çalışmış güvenlik yöneticileri ve Arapça veya İngilizce bilen, silahlı kuvvetler, Emniyet, özel güvenlik teşkilatlarında çalışmış güvenlik elemanları aranmaktadır” denildi. İlanda, taşeron şirket aracılığı ile Türk vatandaşları arasından seçilecek ve Kuzey Irak’ta görev alacak güvenlik yöneticilerine 3 bin ila 6 bin 500 YTL, güvenlik elemanlarına da 2 bin ila 4 bin YTL net ücret verileceği belirtildi….İlanın yayınlanmasının ardından henüz iki hafta geçmişken, Türkiye’den 4 bin kişi, ABD adına Kuzey Irak’ta görev yapmak için başvuruda bulundu ve proje hakkında bilgi aldı.”
Evet aynen böyle! Benim başvuranlara önerim Kuzey Irak’tan “istemeden dönmek” durumunda gündeme gelecek masraflar konusunda da pazarlık yapmaları. Özellikle ailelerine yük olmamaları için.
***
Bir de güzel gelişme: TÜGİAD AB projeleri için ekip kuruyor…
Türkiye ve Brüksel’de kendilerini “AB uzmanı” olarak tanıtanların “ceplerini doldurmada” oldukça başarılı oldukları bir dönemde Türkiye Genç İşadamları Derneği (TÜGİAD) AB hibelerini daha iyi değerlendirmek amacıyla kendi bünyesinde “Proje Hazırlama ve Yönetme Ekibi” oluşturma kararı almış.
Kendilerini bu doğru kararları nedeniyle kutlarım.
Geçenlerde gene üzülerek dinlemekteydim. Bir arkadaşım, kendisinin özel sektörde çalışan bir arkadaşının ona anlattıklarını aktarıyordu. Anlattığına göre Türkiye’den şu sıralar medyada çok sık konu olan bir özel sektör kurumu AB Komisyonu Raporu’ndaki olumsuz konumunu değiştirebilmek amacıyla Brüksel’de görevlendirmek istediği şirkete aylık ödenmek üzere öyle bir meblağ sunmuşki şirket bile bu “cömertliğe” şaşırmış.
Ben duyduğum meblağı hala kulaklarıma inanamadığım için yazmayacağım. Ancak böylesine inanılmaz rakamlar söz konusu olduğunda da “acaba kimler gene ne dolaplar çeviriyorlar” diye sormadan da edemiyorum.
İşte bu nedenle TÜGİAD’ın kararına çok sevindim.
Özellikle proje hazırlama eğitimine katılacak kişilerin üniversitelerin son sınıflarında eğitim gören, yeni mezunlar, emekliler gibi çalışmayan ama iyi bir eğitime sahip, Avrupa dillerini bilen, sivil toplum örgütünde çalışmış, proje hazırlama ve projelerde görev alabilme yetilerine sahip kişiler olacak olmaları beni umutlandırdı.
Çünkü bu alanda “ben bu işi bilirim” diyenlerin aslında en iyi bildiği iş “fatura yazmak” olduğundan TÜGİAD’ın bu adımının Türkiye için çok yararlı olacağından en ufak bir şüphem yok.
Dilerim özellikle önümüzdeki dönemde AB’nin 7 Çerçeve Programı kapsamında TÜBİTAK ile iyi bir işbirliğini gerçekleştirerek çok sayıda projeye imza atarlar.
***
Elime çok güzel iki dergi geçti: VOTE ve Diplomatik Forum
Geçen hafta sonu İstanbul’da iki dergiyi inceleme olanağı buldum.
Bazı şeyler vardır övmeye gerek olmaz. İşte VOTE (İngilizce) ve Diplomatik Forum (Türkçe) onlardan ikisi.
AB konusunda ciddi bir dergi eksikliğini duyan herkese bu iki dergiyi iç rahatlığı ile önerebilirim. Profesyonel bir ekibin hazırladığı bu ürünler sanırım gelecekte tanıtılmaya ihtiyaç duymayacaklar.
