ALMANYA’DAN… Konuşmak yetmez!

Konuşmak yetmez, tavır almak gerekiyor… Türkiye’de ırkçılığın vardığı boyut artık tavır almayı gerektiriyor.

Tavırdan kastım öyle bar, cafe ya da otel lobilerinde biraraya gelindiğinde “Durum feci, ben de mi yurtdışına çıksam…” tarzı gevezelikler değil. Üstelik yurtdışına kaçarak paçayı kurtarma planları yapanlara hemen hatırlatayım “Ogün Samast” gibilerinden çok sayıda var Avrupa’da.

Onlar da şu sıralarda yeniden dizi olarak piyasaya sürülecek “Kurtlar Vadisi’ni” defalarca izlediler. Yenisini bekliyorlar!

Evet sinema olarak belki bir “sıfır”. Başrolünde isim yapan şahsın oyunculuk adına hiç bir şey sunmaksızın “star” olduğu ve “kafatasçılık ile tarikatçılığın” sürekli göklere çıkarıldığı filmden söz etmekteyim.

Türkiye’de özellikle azınlıklara ve Kürtlere yönelik zaten yeterince var olan önyargıları ana malzeme olarak istismar eden bu filmin devamı sunulacakmış. Dizi olarak gene oturma odalarına ve çocukların tvlerine ulaşacakmış bizim “Susurluk Çetesi” benzeri “kahramanlarımız”.

Özgürlükler için kavga veren biri olmama rağmen bu filmin yeniden gösterime girmesi konusunda “katı kurallardan” ve gerektiğinde “yasaktan” yanayım.

Türkiye’de belli çevreler için bir “efsane” haline gelen bu film ırkçılığın daha da azmasına katkı sunmaya aday.

Dizinin bence dile getirmeye çalıştığı “derin devletin muhteşem gücü”, “vatansever gayrimeşru alem delikanlıları” ve “dini bütün silahşörlerin örf ve adetlere uygun bir şekilde insanları katletmeleri” gibi kendi başına hepsi skandallık konularda bile oldukça “dandik” senaryosu akşamları bu film için milyonların eve kapanıp “vur Polat, onu da öldür” diyerek “keyifle” seyretmesini başarabiliyorsa bu da Türkiye’nin içinde bulunduğu kültürel konumu belgelemekte maalesef.

Ogün Samast tarzı cebine 50 YTL koyulup, eline bir otobüs bileti ile silah verilerek “kutsal göreve” yollanan “yurdunu seven delikanlıların” filmini hem Türkiye’de hem de AB ülkelerinde hayranlıkla seyredenlerin sayısının artmasını sessizce izlemek ise ancak tarihten ders çıkarmayanların yapacağı bir iş olmalı.

Hrant Dink’in cenazesine katılıp “hepimiz Hrant’ız” diyen yığınların bu filmin gösterime girmesine ve girdikten sonra da devam etmesine karşı demokratik tüm protesto biçimlerini hayata geçirmesi gerekiyor bence.

Yazıları ya da kitapları nedeniyle haklarında dava açıp ardından onları “hain” olarak teşhir etmeyi “meslek edinmiş” Kerinçsiz gibilerin “kafatasçılığı” medyatik hale getirdiği bu ülkede bu filme karşı tüm hukuki yolları deneyecek demokratlar vardır diye umuyorum. Adalet sadece Hrant’a karşı dava açmak için yok bu ülkede.

Merak ediyorum örneğin benim de severek gittiğim bazı barlarda akşamları biraraya gelen sinemacılar acaba nasıl bir tavır alıyorlar “kafatasçı” film ve dizi çevirip yanlarına gelen arkadaşlarına?

Önce sinemacılar ama onlarla birlikte hepimiz tavır almalıyız “kafatasçı” film ve dizilere karşı.

Çünkü onlar akşamları her eve ulaşıyorlar ve de minicik beyinleri ustaca yıkıyorlar.

1615460cookie-checkALMANYA’DAN… Konuşmak yetmez!

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.