Amazontalığımı itiraftır

Bilge Kocaefe ve Ayça Şen bir yıldır bu radyo programını yapıyorlar. Program tutunca Bilge Kocaefe “Amazontalığın” kitabını yazdı. Kelebek Yayınlarından geçen ay çıkan kitap 120 sayfa ve bir çırpıda okunabilecek kadar eğlenceli. Neden dinlemez ve neden okumaz olaydım, söyleyeyim. Teşhisimi koydum, ben de bir Amazontayım…


Hastalığın belirtileri bazen farklı olsa da müzmin semptomları aynı be kardeşim, resmî de gayrı resmî de itiraf ediyorum, zapta geçilsin. Ben-bir-Amazonta-yım, işte o kadar!…
Pıtrak gibi dökülecek hatunlar, nice köşe yazarları ben de, ben de diyecekler; duyar gibi oluyorum. Yağma yok, önce ben itiraf ettim. Yazılı olmayan basın kurallarına göre önce benim Amazontalığım tescillenecek, dillere pelesenk olacak, sakız gibi çiğnenecek, içi boşaltılacak, hop diye gündeme oturacak, köşe yazarları AB’yi, icraatı, mafyaları ve dahi her bir bilmem neyi unutup ben Amazonta mıyım değil miyim ona takacak, Hıncal Uluç “Bence de o bir Amazonta” deyip son sözü söyleyecek ve olay kapanacak. Ondan sonra istediğiniz kadar Amazontayım diye bağırın nafile…


Önce Amazontalığın tarifini verelim, sonra da uygulamada ve pratikte şahsımıza nasıl uyuyormuş bir bakalım! Bilmeyeniniz azdır, kadın savaşçılara “Amazon” denir, kabalığı düstur edinmiş zatlara da “Zonta”. Peki ya Amazonta? Şudur efenim: “ Rahat davranan, çevreye kendini olduğu gibi dayatan kadın. İyice kıvamına gelmiş bir Amazonta için karşısındakini küplere bindirmek çocuk oyuncağı. Amazontalar genelde bakımsız giyinmeye meyillidirler ama dikkat çekmesinler diye çok da bakımsız gezmezler. Yaşama alanı olarak konforlu yerleri tercih ederler ama konforlu yerler pek onları tercih etmez. Amazonta olunmaz, doğulur, okulu da yoktur. Amazontalar da fal baktırır, parfümcüye gider, diyet yapar, kendini yüceltmez, sıradan kadınlık ne gerektiriyorsa onu yapan kimselerdir. Fazla bilgi vermeyeceğim; okuyunuz kitabı, çözünüz olayı…


Gelelim “Bir Amazonta’nın Hayat Hikayesi”ne… Bu köşeyi tapulu malı gibi kullanan, gelene gidene bir senedir ahkâm kesen bu kadın “Amazontanın” ağa anasıdır. Yok canım diyenlere el cevap: “İnan ki öyle ayol!” Gizledim, ettim ama işte bu kitapla kokusu çıktı, aslanım Bilge ellerine sağlık. Hiç sevmem kendimden bahsetmeyi(!?) ama, yazmak istiyorum. 10 sene öncesiydi, beynimde hafiften karıncalanmalar hissetmeye başladığım o gün Gabriel Garcia Marquez’in “Kırmızı Pazartesi”sini on bin iki yüzüncü kez okuma ritüelimi henüz yerine getirmiş idim. “Yaz” diyordu beynimi kurcalayan kaba saba ses, “yazsana kızım ne duruyorsun?” Balık çıktı kavağa, sen daha yayıl… Ezici baskı altındaydım, beynimdeki o ses kağıda kaleme sarılmasaydım, küfürlü konuşmaya da başlamıştı. Yazdım ama nasıl yazdım? Ben yazmadım, içimdeki o protest, o zonta, o kafese kapatılması şart, o pervasız, o rahatın da rahatı, o çakaralmaz, o cadı, o lafı gediğine zınk diye oturtan, o enteli dantel sanan, okumayı ayin yapan kızın yumruklarıyla yazdırıldım. İlkin çok direndim, beni kalıplara sokmaya çalışan yayın sahipleri oldu, acayip kastım düzgün bir şeyleri, çiçekleri böcekleri yazayım diye … Anacım olmuyor, o sesten ne zaman uzaklaşsam kendimi inkar ediyorum, zorlama kelimelerde boğuluyorum, her tarafımı kurdeşen basıyor. Yok yapamıyorum ve kendimi içimdeki, etiketini yeni yapıştırdığım “Amazontalığımın” ellerine terk ediyorum. İster inanın ister inanmayın, amazontalığımı salıverdiğim gün o gündür. Bilgilerinize…



  
      
 


 



 

685880cookie-checkAmazontalığımı itiraftır

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.