Amerikalı senatörler Patara’da ne arıyor?

Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın, 29 Ekim’de Kaş’ta yaptığı konuşmada dile getirdiği, ‘ABD Senatosu’nda, Amerikan demokrasinin beşiği, kaynağı olarak Patara’yı gösterme konusunda bir grup senatörün özel çalışması var. Bunu TBMM’nin de özümsemesi gerekiyor.’ sözleri Patara- ABD tartışmasını yeniden alevlendirdi. Patara’da bulunan ve Amerikalı senatörlerin ‘özel’ olarak ilgilendiği Likya Meclisi binasının kazısına  TBMM’nin sponsor yapılacağı iddiası da gözleri meclise çevirdi. Eski TBMM  binasının restorasyonunun  Sabancı ortaklı Amerikan tütün şirketi Philip Morris tarafından yapıldığını anımsatan bölge halkı iddialara tepkili.

Peki bakan Günay’ın ‘özel çalışması var’ dediği Amerikalı senatörler kimler?

İşte Bakan Günay’ın açıklamasıyla alevlenen Patara- Amerika tartışmasının perde arkasında yaşananlar…

Dünyanın en uzun kumsallarından biri olarak kabul edilen ve arkeolojik zenginliğiyle  bilinen  Kaş’a bağlı Patara’da yirmi yıldır sürdürülen kazılar sonucu geçtiğimiz yıllarda  ortaya çıkarılan  ve Bulevterion adı verilen Likya Meclisi binasının yavaş yavaş açığa çıkmasıyla birlikte üç yıl önce yeni bir tartışma başladı: ‘Amerikan  Anayasasının kökleri Patara’da’ Tartışma bununla da kalmadı. Amerikan demokrasisinin kaynağının, ABD adının ve Capitol Hill binasının da ilham kaynağının Patara’da olduğuna kadar uzandı. Öyle ki Amerikan senato binasının oturma düzeninin bile Patara’daki Likya Meclisiyle aynı biçimde olduğu, planının senatonun inşaatı sırasında kullanıldığı bile iddia edildi. İddialar o hale geldi ki, Eski Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç, geçtiğimiz Temmuz ayında yaptığı  bir açıklamada, tarih yanlışlığına aldırmadan “Patara’da 2500 yıl önce kurulmuş Likya’nın ismi, Likya Birleşik Devletleri.  Amerikalılar, tarihi incelemeler sonucu kendilerine Likya’dan kaynaklanan ismi seçmişler…” deyiverdi. 

Senatörlerin ‘özel çalışması’

Patara çevresinde üç yıldır süren  Amerikan demokrasisinin kökleri tartışmaları geçtiğimiz hafta yeniden hararetlendi. 29. Ekim günü Kaş’ın Çukurbağ yarımadasında yaptırılan arıtma tesisinin açılışına katılan Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, burada yaptığı konuşmada Amerikalı bir grup senatörün, Amerikan demokrasinin kaynağı olarak Patara’yı gösterdiğini ve bu konuda özel bir çalışma olduğunu söyledi.

Önce Bakan Günay’ın konuşmasından kısa bir bölüm aktaralım:  “Likya, dünya üzerinde özel medeniyetlerden birisidir. 20 yıldır bu bölgeye tatile geliyorum, kendimi bir Likyalı gibi görüyorum. Kekova’yı, Kaş’ı görmediğim sene bana eksik geliyor. Bu ‘Işık ülkesi’ denen Likya gerçekten çok özel. Buranın bir özelliği var, burası tarihteki ilk demokrasilerden birisi. Atina demokrasisini tüm dünya biliyor. Ne yazık ki biz, kendi malını yeteri kadar pazarlayamayan bir milletiz. Bunu Amerikalılar keşfetti. ABD Senatosu’nda, Amerikan demokrasinin beşiği, kaynağı olarak Patara’yı gösterme konusunda bir grup senatörün özel çalışması var. Bunu TBMM’nin de özümsemesi gerekiyor. Demokrasinin kökünün Anadolu topraklarında olduğunun anlatılması, dünya açısından özel bir önem taşıyacaktır.”

Bakan Günay’a, Kaş ziyareti sırasında, Patara kazılarını yürüten Prof. Dr. Fahri Işık ve  Prof. Dr. Havva İşkan Işık tarafından Likya Federasyonu Meclisi ve Amerikan Anayasasının Likya Birliği’nden nasıl etkilendiği konusunda ‘basına kapalı’ bir brifing verildiğini de anımsatarak Patara kumsalında koparılan demokrasinin kökü fırtınasına dönelim. 

Ertuğrul Günay, yukarıdaki cümleleri tekrarlayan ne ilk ne de son bakan olacak. Atilla Koç, Bülent Arınç, Bülent Akarcalı ve onlarca bürokratın son üç yıldır dilinden düşürmediği ‘ABD Senatosu’nda, Amerikan demokrasinin beşiği, kaynağı olarak Patara’yı gösterme’ çabasının arkasındaki gelişmeleri dikkatle izlemekte yarar var. Bakan Günay’ın dile getirdiği ‘Ne yazık ki biz, kendi malını yeteri kadar pazarlayamayan bir milletiz.’ cümlelerini şimdilik bir kenara not edip, Amerikan anayasası ve demokrasisinin Patara kumlarının arasında aranması hikayesinin en başına dönelim. Bakan Günay’ın Patara’yla ilgili ‘özel çalışmaları’ bulunduğunu söylediği senatörlerin kimler olduğunu da anlamaya çalışalım.

Eski Kongre üyesinden Kalkan’da ‘federasyon manzaralı’ satılık villa!

ABD anayasasının kabulünün 220 yıldönümü kutlamalarının bir ayağının Patara’da yapılması için kongreye öneride bulunan eski ABD Kongresi üyesi ve Patara kazılarının ‘gayriresmi patronu’ olarak gösterilen Stephan Joshua Solarz’la New York Times’ın konuyla ilgili haberinin hemen ardından uzun bir söyleşi yapmıştık. 2005 yılının Ekim ayında yaptığımız söyleşide Solarz Patara’da ne yapmak istediklerini uzun uzun anlatmıştı.
Solarz’ın bize aktardıkları ve bu tartışmaya farklı bakan bilim adamlarının açıklamaları epeyce gürültü koparmış, konu Milliyet’in Washington muhabiri Yasemin Çongar’ın gündemine girecek kadar Türk- Amerikan ilişkilerine dahil olmuştu. Ancak tartışma bununla kalmadı. Patara’da köylüler arasında “Amerikalılar gelecek, dertler bitecek” türünden belirsiz ve düşük yoğunluklu bir hazırlık sürerken, Washington’a mutad ziyaretlerinden birini yapmaya hazırlanan TAİK ( Türk Amerikan İş Konseyi) üyelerinin ajandalarında Patara’nın Amerikan demokrasisinin kaynağı olduğu yönünde maddeler de bulunuyordu.

Öyle ki, TAİK başkan yardımcısı Şerif Egeli, Türk heyetinin Washignton ziyareti öncesi yaptıkları basın toplantısında; “Benjamin Franklin araştırmış ve tarihte ilk ‘senato’ kavramının Likya’nın başkenti Patara’da ortaya çıktığını bulmuş. Hatta oradaki amfitiyatronun orijinal çizimine uyarak ABD Senatosu’nun binasını yapmışlar. Türk dostu eski senatör Stephan Solarz da bir süre önce Kalkan’da ev yaptı ve bu konuya odaklandı…” diyecek kadar dersine çalışmıştı. (17 Mart 2006- Referans Gazetesi)

Mandarin Otel’de kalkan kadehler…

26-29  Mart 2006 tarihleri arasında Washington’da yapılan mutad Türk- Amerikan İş Konseyi toplantıları sırasında  dikkat çekici etkinliklerden biri de Patara adına düzenlenen gala yemeğiydi. Manidar biçimde  “Türk Emlak Piyasasında Fırsatlar”  başlıklı panelle aynı gün Washington’un gösterişli yeni otellerinden Mandarin Oriental’ da gerçekleşen Patara yemeğinde, kazılar için yardım toplanırken, Patara kazı ekibinden arkeolog  Gül Işın da üst düzey Amerikalılara Patara’yı ve Likya Federasyonunu anlatan bir sunum yapıyordu. Yine aynı toplantıların veda yemeğinde; ABD Genelkurmay Başkanı Peter Pace, Türkiye’nin Washington Büyükelçisi Nabi Şensoy, ABD’nin Ankara Büyükelçisi Ross Wilson, ABD Savunma Bakanlığının üç numaralı yetkilisi olan  ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi Eric Edelman,  Neo- Con’ların en önemli isimlerinden ‘karanlıklar prensi’  lakaplı Richard Perle ve Ankara’daki Amerikan Askeri Heyeti Başkanı General Sutton’un adları öne çıkıyor ve veda yemeğinin sonunda yapılan seremonide Türk ve Amerikan orduları ‘şerefine’ kadehler kaldırılıyordu. 

Washington’da müttefiklik ve kadim dostluk şerefine kadehler kaldırılırken Kalkan’da inşaat ve emlak işleriyle uğraşan girişimciler, ‘Amerikalı’ adı verilen ancak kimliği bir çoklarınca yeterince bilinmeyen yaşlı adamın girişimcilikteki başarısını gıptayla izliyorlardı. Kalkanlı girişimcilerin ilgiyle izlediği bu yaşlı Amerikalı Patara tartışmalarının odağındaki isimlerden biri olan Stephan J. Solarz’dan başkası değildi.  Kalkan’da yaptırdığı ultra-lüks villaları internet üzerinden satışa çıkaran Solarz’ın kendisi ve eşi Nina Solarz adına  satışa sunduğu  villaların 250 bin Sterlin gibi fiyatlara alıcılarını beklemesi, müşteri profilinin üst düzey insanlardan oluştuğunu gösteriyordu.
Dünyanın önde gelen emlak sitelerinde satışa sunulan villa ilanlarında, yönetim şekli federasyon olan Likya Birliği’nin başkenti Patara’ya da ayrıca  yer veriliyor ve ilanda şu bilgiler yer alıyordu:  “15 dakikalık kısa bir sürüş sizi Türkiye’nin en güzel  plajına götürür. Deniz kaplumbağaları için doğal bir koruma alanı olan Patara, binlerce yıllık antik tiyatrosu  ve parlamento binasıyla Likya Birliği’nin başkentidir.”

Resmi lobiciydi…
Türk devletinin  Amerika’daki Ermeni lobisine karşı resmi lobiciliğini üslenen ve bu çalışması karşılığında kendisine  Türk devleti tarafından 1. 800 milyon dolar ödenen  Solarz’ın, Kalkan’da adına kayıtlı  ve bu günkü değeri 2.5 milyon YTL’yi bulan toplam 6600 metrekare arsa bulunması ayrıca  Kalkanlıların “Beyaz Saray” adını verdiği büyük bir  villanın bulunması,  bölge halkına göre Amerikalıların Patara ilgisinin arkasındaki kuşkuları arttırıyor. Solarz’ın ‘derin’ kimliğini bir kenara not edip, Bakan Günay’ın adını açıklamadığı ve Patara’yla Amerikan demokrasisi arasında  ‘alaka’ kuran senatörlerden bir diğeri  olan Cumhuriyetçi Cliff Stearns’ın konuşmasına dönelim.

Patara kumsalından, Ortadoğu’ya…
Amerikan anayasasının kabulünün 220’nci yıldönümü kutlamalarının 2007 Ağustos’unda Patara’da yapılmasına ilişkin tartışmaların sürdüğü dönemde Washington’dan gelen haberler konuyu daha da derinleştiriyordu. Cumhuriyetçi Kongre Üyesi Florida milletvekili Cliff  Stearns, 16 Mayıs 2006’da Cumhuriyetçilere yönelik yaptığı konuşmada dile getirdiği;  “Amerikan Demokrasisinin kökeni, bin 800 yıl ve 7 bin mil uzakta, Patara’da” sözleri,  Patara tartışmasını yeniden hararetlendiriyor ve Irak’ta sürdürülen ‘demokratikleştirme’ operasyonuna Patara’nın kaynak gösterilmesi tepkilere neden oluyordu. 

Stearns’a göre Irak’a ve Orta Avrupa ülkelerine demokrasilerini geliştirmeleri konusunda öğütlerde bulunurken Likyalılardan esinleniyorlardı. Cliff Stearns,  konuşmasında Likyalıların  devlet üzerindeki yönetim şekline olan ilgisinin,  buluntularının  merkezini oluşturduğunu  dile getiriyor ve “…Atalarımızın bu düşünce ve görüşleri, şu an bize eski ve yabancı gelebilir. Ama biz bu kongrede her gün federalizm ile ilgili sorularla yüz yüze kalıyoruz. Bir ülkenin federalist sistemi, gücünü merkezi yetkinin ve anayasasının politik parçaları arasında paylaştırır. (…) Irak’a ve diğer Orta Avrupa ülkelerine demokratik bir sistem geliştirmeleri konusunda yardım ederken veya eski Sovyet ülkelerinin burjuva demokrasisine öğütlerde bulunurken, bir yandan da dünya üzerindeki demokrasinin doğası ve Likyalılar hakkında tartışıyoruz.”  diye sürdürüyordu, Washington’dan Patara kumlarına uzanan sözlerini. 
Batı demokrasisinin temeli Likya meclisinde!
Patara ve Amerikan demokrasisinin kökleri konusunda konuşan herkes adeta ağız birliği etmişçesine aynı cümleleri yineliyor, hepsi bir metni okuyormuş gibi bitiriyordu sözlerini. Eski  bakanlardan Bülent Akarcalı aracılığıyla tanıdığı Solarz’a, Amerikan demokrasisinin köklerinin Patara’da olduğunu anlatan Patara Kazı Başkanı Prof. Fahri Işık, 2007 Ocak ayının sonunda Kaş’ta toplanan Tarihi Kentler Birliği üyesi belediye başkanlarına Patara tiyatrosunda etkileyici bir konuşma yapıyor ve gerçekte Patara’yla ilgili amaçlarını hararetle anlatıyordu: “Amerika inandı buna… Amerikalı, tutunacak yani kendi kültürünü oluşturacak bir kök buldu burada ve buna sarıldı. Biz  şimdiye kadar yazdık da ne oldu? Bütün Türkiye’deki arkeologlar yazsa ne olacak? Derler ki, hayır canım en iyi demokrasi Atina Demokrasisi. Çünkü bunu herkes öyle biliyor… Amerikalılar Patara’da bir etkinlik yaparlarsa ve bütün dünya bunu öğrenirse, o zaman ben de şunu söyleyeceğim: ‘Hani Atina’ydı en iyi demokrasi! Hani bugünkü AB, ABD, hani bugünkü Batı demokratik yöntemini Atina’ya borçluydu!’ Bırakalım sanatını bırakalım kültürünü… Batı demokrasisinin temelinde bile şu mecliste toplanan insanların verdiği kararlar var. İşte budur bizim geleceğe yönelik turizm hedefimiz… Şurayı restore ettikten sonra herkese diyebilmeliyiz ki, bakın işte bu Montesquieu’nün sözü bakın bu Hamilton ve Madison’ın meclise yönelik tutanakları… Bakın bu Amerika anayasası ve bakın bu Likya ve burası Anadolu.”
Sıradaki ‘ilk’ ne olacak?
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın Patara’yla ilgili açıklamalarında “özel çalışma”  yapan Amerikalı senatörlerin şimdiye kadar yaptıkları ‘özel’ çalışmaların içeriği bölgeye pek bir şey kazandırmış görünmüyor. En azından Türkiye’de izlenebilenleri böyle. Ticari girişimlerden tutun da mülk yatırımcılığına kadar uzanan geniş nüfuzlu senatörlerin girişimlerinin önümüzdeki süreçte neler getireceği şimdilik en çok merak edilen konu. TBMM Patara’daki Likya meclisi binasının kazılarına sponsor olur mu bilmiyoruz ancak böyle bir çabanın ulusal kurtuluş savaşını vermiş olan birinci meclisin binasının Amerikan sigara şirketince restore edildiği anımsandığında oldukça tepki alacağı kesin. Kesin olan bir şey daha var ki, yakın gelecekte Patara kazılarından çıkarılacak arkeolojik kalıntılardan birinin daha  dünyanın hangi yeni bir ‘ilk’ine kaynaklık edeceği.
Şimdi hem bölge halkının  hem de bilim çevrelerinin merak ettiği soruları bakan Ertuğrul Günay’a sormak gerekiyor: Amerikan demokrasisinin kaynağı olarak Patara’yı gösterme konusunda yapılan ‘özel çalışma’ neleri kapsıyor ve TBMM’nin bu durumu özümsemesi hangi çerçevede olacak? Ve tabii bu konuda ‘özel’ çalışma yürüten senatörler kimler? Patara antik tiyatrosunun özel sektöre kiralanacak tiyatrolar arasında bulunmasının ve  Patara ÖÇK alanının geçtiğimiz Haziran ayında Bakanlar Kurulu kararıyla yeniden düzenlenmesinin bütün bu tartışmalarla bir ilgisi var mı?

Eğer bütün bunlar ‘devlet sırrı’ değilse kamuoyunun merak ettiği bu soruların yanıtını paylaşırsa sevineceğiz. Zira bölge halkı yanıtını bulamadığı soruların sıkıntısından patlamak üzere!

____________________

* Yusuf Yavuz-  [email protected]

1195660cookie-checkAmerikalı senatörler Patara’da ne arıyor?
Önceki haber‘Çocukların başarısı Türk okullarında’
Sonraki haberKöln’de PKK’yı protesto gösterisi
YUSUF YAVUZ
YUSUF YAVUZ (GAZETECİ-YAZAR) Isparta, Sütçüler'de doğdu. 1990’da edebiyatla ilgilenmeye başladı. Deneme ve inceleme tarzındaki ilk yazıları 1996 yılında 'Atatürkçü Ses' Dergisi’nde yayımlandı. Aynı yıl yerel ölçekte yayın yapan kanallarda 'Dönence' başlıklı radyo ve televizyon programları hazırlayıp sundu. 1999 yılında Antalya'da kurulan Müdafaa-i Hukuk Dergisi’nde yazmaya başladı. 2001’de Gazete Müdafaa-i Hukuk’ta Muhabir-Temsilci olarak görev aldı. Daha sonra adı 'Yeniden Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk' olan dergiyle bağını temsilci-yazar olarak sürdürdü. 2001-2007 yılları arasında Kaş Kitap Şenliğini organize ederek başta çocuklar ve gençler olmak üzere yöre insanının kültür, sanat ve edebiyat çevreleriyle buluşmasını sağladı. 2005 yılında Muğla ve Antalya arasındaki sahil bandında yaşanan yabancılara toprak satışına ilişkin yaptığı araştırmalar önemli etkiler yarattı. Deneme, inceleme, röportaj, düz yazı, haber ve yorumları; Cumhuriyet Akdeniz, Odatv, Yeni Harman, Edebiyat ve Eleştiri, Yolculuk, Evrensel, Atlas, Magma, Aydınlık, Birgün, Açık Gazete gibi dergi ve gazetelerde yayımlandı. Antalya merkezli VTV Televizyonunda, Pelin Gel Ağan'la birlikte 'İki Ağaç İçin' adıyla 16 bölümden oluşan bir program hazırlayıp ve sundu. Kanal V Televizyonunda, Biyomühendis Çağlar İnce ile birlikte, Yörük kültürünü ve tarihsel köklerini ele alan 'Islak Çarıklar' adlı belgesel haber programı hazırlayıp sundu. Araştırma yazılarından bazıları, 'Yer Bize Çimen Verdi' ve 'Darağacına Takılan Düşler' adıyla belgesel filmlere de konu olan Yavuz, şu sıralar 'Islak Çarıklar' adlı bir belgesel haber programı için çalışmalarını sürdürüyor. Ağırlıklı olarak arkeoloji, çevre, kentsel dönüşüm ve tarım konularını ele alan çalışmalar yapmayı yazılı ve görsel medyada sürdüren Yavuz, yıkım politikalarıyla tarımdan hayvancılığa, kültürden mimariye kırsal yaşamın dönüşümünü ele alan araştırma yazılarıyla tanınıyor. Ziraat Mühendisleri Odası Basın Ödülü, Çağdaş Gazeteciler Derneği Belgesel ödülü, Türkiye Ziraatçılar Derneği Tarım ödülü, Kubaba Derneği kültür hizmeti ödülü'nün yanı sıra Türkiye Ormancılar Derneği gibi çeşitli meslek odası, kurum ve kuruluşlar tarafından ödüle layık görülen Gazeteci Yusuf Yavuz, Likya'dan Teke yöresine uzanan coğrafyadaki su kültürüne ilişkin uluslararası bir sanat projesinin de danışmanlığını ve metin yazarlığını üstleniyor.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.