Ana-Yavru söylemi bitiyor mu?

Geçtiğimiz Cumartesi günü Türkiye’den KKTC’ye su taşınması projesi çerçevesinde gerçekleştirilen KKTC Deniz Geçiş İsale Hattı ile Türkiye Tarafı Kara Yapılarının temel atma töreni için Anamur’a gittik.
Tarihi bir ana tanıklık etmek güzel. Hele hele böyle önemli bir projenin her aşamasında bulunmak…
Proje Türkiye’deki birçok siyasinin hayaliymiş ancak o dönemki teknik eksiklikler-belki de vizyon eksikliği- nedeniyle hayata geçirilememiş. Zira TC Devlet eski Bakanlarından Orhan Kilercioğlu bir röportajımızda “Kıbrıs’a borularla su götürme benim hayalimdi. Dönemin Başbakanı Süleyman Demirel’e ilettim bu fikrimi. Demirel olumlu buldu, BOTAŞ’a görev verdi. BOTAŞ gerekli incelemeyi yaptıktan sonra ‘efendim, Ada ile TC arasındaki derinlik çok fazla. 2100 metre. Mevcut teknoloji bu boruları döşeme imkanı vermiyor’ dedi. Dolayısıyla yapamadık…” demiş ve bu projeyi hayata geçiren AK Partiyi kutlamıştı.
Geçen zaman içinde teknolojinin çok aşama kaydettiği su götürmez bir gerçek fakat (deniz altından götürmenin örnekleri olsa da) askıda olması özelliği bu projeyi tek ve özel yapıyor.
Tören haberleştirildiği için fazla detaya girmeye gerek yok. Burada beni ilgilendiren kısım Türkiye Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın söyledikleri ve bu sözlerin Güney komşumuzu ne kadar rahatsız ettiği.
“Kıbrıs Türkü’nün özgürlük mücadelesini yeni bir aşamaya taşıyacak asrın projesinde bugün dev bir adım daha atıyoruz” diyerek sözlerine başlayan Atalay’ın konuşmasındaki en önemli detay KKTC’yi komşuluk ilişkileri içinde değerlendirmesi oldu.
Atalay, Kıbrıs adasını “Türkiye’nin coğrafi ve ekonomik yakın komşusu” olarak nitelendirirken, bu projenin Kıbrıslı Türklerle Anavatan arasındaki bağı perçinlediğini söyledi.
Bunlar onca lafın arasında küçük birer ayrıntı olarak kalsa da, birçok kesimin muzdarip olduğu konu olmasından dolayı büyük önem arz ediyor.
Başbakanımız İrsen Küçük’ün de söylediği gibi KKTC artık ayakları üzerinde durmak istiyor, Türkiye de bu fikre sıcak bakıyor.
Sanırım anavatan, mali desteğini esirgemediği KKTC’yi ayakları üzerinde duran bir yapıya kavuşturup, Kıbrıs müzakerelerinde daha güçlü bir konuma getirme hedefinde.
Su ve ardından gelecek olan elektrik adanın tamamına yetecek kapasitede olduğundan Kıbrıs Türkü için önemli bir koz. Dolayısıyla adanın geleceğinde Kıbrıs Türklerinin ne denli söz sahibi olacağı aşikar.
“Biz Kıbrıslı kardeşlerimizi kendimizden ayrı görmüyoruz. Bilgimiz, tecrübemiz, gücümüz ve imkanlarımız neyse paylaşmaya kararlıyız. Dünya ölçeğinde Kıbrıslı kardeşlerimizin haklarını savunmak için yoğun mücadele veriyoruz. BM’de, AB’de, İslam İşbirliği Teşkilatı ve Ekonomik İşbirliği Teşkilatında Kıbrıs Türkü’nün haklı davasının her zaman takipçisiyiz. Her türlü ikili ilişkimizde Kıbrıs Türkü’nün önünü açmak ve uygulanan izolasyonları bertaraf etmek için çalışıyoruz” diyen Atalay’ın suyun gelmesiyle ekonomik, sosyal ve siyasi hayatın yeni bir döneme gireceğini müjdelemesi de sadece tören konuşması değil, AK Partinin yeni Kıbrıs politikası.
Ayrıca Atalay’ın “Yarın bugüne göre daha iyi olacaktır. İster müzakerelerde çözüme gidilerek adaletli bir anlaşmaya varılsın, ister varılmasın. Yarın Kıbrıs Türklerinin durumu daha iyi olacaktır. Gelecekle ilgili hiçbir endişeye asla mahal yoktur” demesi ve buna benzer sözlerin Başmüzakereci Egemen Bağış tarafından dile getirilmesi AK Partinin Kıbrıs politikasında farklı bir raya girdiğini göstermekte ki; Bu yol ayrımı Rum kesimini de panikletmiş durumda. Su ve elektrik getirme gibi son derece önemli bir kalkınma faaliyetini “Kıbrıs’ın tamamını Türkiye’ye daimi ve kopmaz şekilde bağlayacak bir göbek bağı” olarak nitelendiren Rumlar, ‘fakir Kıbrıslı Türkleri satın alacaktık, şimdi Türkiye hepimizi satın alacak’ ifadeleriyle korkularını açıkça ifade ediyorlar.

1620730cookie-checkAna-Yavru söylemi bitiyor mu?

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.