Anadolu toprağına ‘Terminatör’ tohumlar ekilecek!

Ziraat Mühendisleri Odası Genel Başkanı Dr. Gökhan Günaydın, Genetiği Değiştirilmiş Organizma’lı (GDO) tohumların Türkiye’de ekiminin önünü açacak olan biyogüvenlik tasarısının yasalaşması halinde toplum sağlığının ciddi tehdit altında olacağını söyledi. Ulusal Biyogüvenlik Kanun Tasarısı Taslağı başlığıyla imzaya açılan tasarının derhal geri çekilmesi gerektiğini vurgulayan Günaydın, Terminatör teknolojisiyle üreme yeteneği alınmış tohumların üreticinin tohum ayırma hakkını da elinden aldığını savundu. Günaydın, anormal doğumlar, alerjik reaksiyon ve kısırlık gibi tehlikelerin de kapıda olduğunu söyledi.

GDO’LU TOHUMLARIN EKİMİNE SERBESTLİK GETİRİLİYOR

GDO’ya Hayır Platformu’nun, Ziraat Mühendisleri Odası Mehmet Yüceler Eğitim Salonu’nda düzenlediği basın toplantısında konuşan Günaydın, dünyada ilk kez 1994 yılında ticari olarak piyasaya sürülen GDO’lu ürünlerin, 1998 yılından bu yana, hiçbir denetime tabii tutulmadan Türkiye’ye girdiğini belirtti. Son yılda iki milyon ton düzeyinde GDO’lu mısır ve soyadan üretilen işlenmiş ürünün 800’den fazla çeşitle tüketicinin sofrasına ulaştığını anlatan Günaydın, hiçbir etiketleme yapılmadan satışa sunulan bu ürünlerin, halk sağlığını ciddi biçimde tehdit ettiğini savundu. Bu durumun tüketicinin bilgilenme hakkını ihlal ederek halk sağlığını hiçe saydığını dile getiren Günaydın, “ Hükümet sözcüsü, konuyla ilgili konuşmasında, zaten ithalatı serbest olan ve tüketilen bu ürünlerin Türkiye’de ekimine de serbestlik getirileceğini ifade etti. Anlaşılıyor ki, şimdi sıra, GDO’lu tohumları Türkiye’nin temiz topraklarına ekmeye geldi” şeklinde konuştu.

TOHUMLUK AYIRMA TARİHE KARIŞACAK

Kamuoyundan sır gibi saklandığını iddia ettiği tasarının yasalaşması durumunda GDO’ların üretimi ve tüketimine izin verileceğini ve bu ürünlerin risk değerlendirmesinin şirketlerin kontrolünde olacağını söyleyen Günaydın ortaya çıkacak vahim tabloyu şöyle özetledi: “GDO’lu ürünlerden zarar gören çiftçiler ve tüketiciler zararlarını ispat etmek zorunda bırakılacak, bu ürünlerin zararlı olmadığının ispatı şirketlerin üzerinde olmayacak. Bu ürünleri ülkemize sokan veya üreten şirketlerin cezai sorumlulukları oldukça düşük olacak. Zarara uğradığını iddia eden çiftçiler zamanaşımı tehdidi ile karşı karşıya kalacak. Risk denetimine tabi bu ürünlerle ilgili bilgiler kamuoyuna açıklanmayacak, şirket sırrı olarak korunacak. Tüketicilerin sağlıklı gıda tüketme hakları, küçük çocuklarla sınırlandırılacak, sadece küçük çocuk ürünlerinde GDO kullanılmayacak. Ülkenin tüm genetik varlıkları şirketlerin kontrolü altına bırakılacak. Çiftçiler, tohumluk ayırma haklarını yitirecek; tozlaşma vb. yollarla ürünlerine GDO bulaşmışsa şirketlere tazminat ödemek zorunda kalabilecekler. Bu ürünlerin denetimi konusunda çiftçi, tüketici, ekoloji örgütlerinin; bağımsız bilimsel kurumların, meslek odalarının herhangi bir söz ve karar yetkisi olmayacak.”

TOPRAKLARIMIZ KAR ARACI HALİNE GELECEK!

GDO’lu tohum ve pestisitleri (zirai mücadele ilacı) üreten şirketler arasında yapılan evliliklerin, üreticiyi bu şirketlere daha çok ödeme yapmak zorunda bırakacağını savunan Günaydın, yatay gen kaçışlarıyla doğada geri dönüşümü mümkün olmayan bir sürecin başlayacağına işaret etti. Günaydın, Türkiye’nin biyoçeşitliliği ve çevresel değerlerinin tahrip olacağını belirterek, “Böylece tüm dünyada konvansiyonel ürünlere göre daha verimli olmadığı ve daha çok pestisit tükettiği kanıtlanmış olan GDO’lu tohumlar, temiz topraklarımızı ve üreticimizi, çokuluslu şirketlerin kar aracı haline getirecektir” şeklinde konuştu.

AB ÜLKELERİ KISITLAMA GETİRİYOR

AB ülkelerinde toprakların %1’inden azında ve yalnızca bir GDO’lu mısır türünün ekimine izin verildiğini anımsatan Gökhan Günaydın, Avusturya, Macaristan, Yunanistan, Almanya ve Fransa gibi ülkelerde GDO’lu ekim alanlarının 165 bin hektardan 105 bin hektara daraltıldığını belirtti. Avrupa Birliği’nde, içeriğinde % 0.9’dan fazla GDO’lu hammadde bulunan ürünlerin ancak etiketlenerek satışına izin verilmekte olduğunu söyleyen Günaydın, “Halk sağlığı yanında, Türkiye’nin kendine özgü kültür ve inanç yapısına saygı gösterilme gereği duyulmadan, GDO’lu gıdaların serbestçe satışı gerçekleştirilmektedir. Şimdi soruyoruz; bu Tasarı Taslağı kime hizmet etmektedir? Halkın GDO’lu ürünlere hiçbir talebi yokken, halkın örgütlerinden gizlenerek, hangi amaç ve nedenlerle bu düzenleme gündeme getirilmektedir?”

GENETİK KİRLENMENİN ÖNÜNE GEÇİN

Çiftçiler ve tüketicilerin, meslek odaları ve sivil toplum örgütleriyle birlikte tasarıya karşı örgütlenmesinin en temel hakları olduğunu vurgulayan Günaydın, “Ülkemizi açlık ile terbiye etmeye girişenlere karşı, bu yasansın meclis gündemine gelmeden geri çekilmesini talep ediyoruz. Bu ülkenin genetik varlıklarını, biyolojik çeşitliliğini, tohumlarını korumak, toplumsal barışın, adaletin olmazsa olmaz ön koşullarıdır. Bu doğrultuda, hemen hiç vakit kaybetmeden, toplum olarak vekil ettiklerimize bir kez daha sesleniyoruz, şirketlerin geleceğini değil, doğa ve toplum için biyolojik geleceğimizi koruyun. Bir an önce biyogüvenlik altyapısını oluşturun, bu konuda bütçeden bir pay ayırarak ülkemizde genetik kirlenmenin önünü alın. Çiftçilerin daha nitelikli ve sağlıklı üretim yapmasına yönelik örgütlenmeleri geliştirin. Tüketici ve ekoloji örgütleriyle, doğru ve açık bir bilgi paylaşım sürecini başlatın. Toplumun onayını almadan, apar topar hazırladığınız bu yasaya, bu ülkenin gerçek sahipleri olan bizler direneceğiz. Yok oluşumuzu seyretmektense, kendi kaderimizi belirlemeyi tercih edeceğiz” şeklinde konuştu.

1073720cookie-checkAnadolu toprağına ‘Terminatör’ tohumlar ekilecek!

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.