Ankara’nın da “öyküsü” var

Dile kolay, tam ondört yıl olmuş. Doğup büyüdükden sonra, çocukluğu aşıp, gençlik yıllarında ilerliyor. İlk yıllardaki coşku ve heyecanı anımsıyorum. Sonra biraz öyküden uzaklaştık mı ne, o heyecanı yenden duymağa başladım. “14.Uluslararası Ankara Öykü Günleri” çarşamba günü başladı ve dün sona erdi. Öykü yazarları, öykü sevenler, öykü üzerine konuştular. Öyküler, öykücüler değerlendirildi. Yeni öykülerin gün yüzüne çıkması, eski öykülerin yeniden hatırlanması ve gelecekde ki yeni öyküler gündemdeydi hep.

Bir çok öykü yazarı, öyküleri sevenlerle buluştu. Okudukları öykülerin kalemleri ile tanıştı okuyucuları. Öykü sevmenin birlikteliğini yaşadılar. Soluk aldılar, soluklandılar. Baharı ve kışı, güneşi ve yağmuru, beş gün dışarının karmaşası arasında, salonlar da, öykü tadın da günler geçirdiler.

Slogan da güzel di. “Dünyanın Öykücüleri Ankara’da!” Bu yıl öykü günü geçtiğimiz günlerde yitirdiğimiz, kitapları arasında, satırlarında, bazen buruk, bazen sevinçli tadlar duyarak dolaştığımız, “MARQUEZ ANISINA” adanmıştı. Güzel bir seçim ve de anlamlı bir seçim.

Ankara Üniversitesi’nin, öykü günlerine kapılarını açması, katılımı ve katkısı çok yerinde ve anlamlı bir girişim. Teknolojik oyuncaklardan bir an içinde olsa sıyrılarak, gençlerin öyküyüye yönelmesi, kitapları düşünmesi, onları yazanlarla tanışması, öykülerin gençlerle yaşayarak gelişmesine katkı sağlanması çok güzel. Ankara Üniversitesi’nin öykü günlerine sahip çıkmasını içtenlikle kutlamak istiyorum. Dilerim bu sahiplenme gelecek yıllarda da gelenekselleşerek sürer.

İlk gün, İnci Gürbüzatik’in yönettiği bir oturumu izledim. Nurhayat Bezgin, Selma Sancı, Sevgi Özel ve Ömer Adıgüzel, “Öykü’de Ankara / Ankara’da Öykü” üzerine konuştular. Öykülerle, öyküleriyle Ankara’dan geçtiler. İnci Gürbüzatik, güzel bir araştırma yapmış, hepsini aktaramadı ama bu çalışmasını belgeleyerek yayımlaması gerekir. Ankarayı anlatan, Ankaradan geçen öykücüleri belirlemiş.

Cumhuriyet ile birlikde gelişen Ankara. Ankara’da yetişen öykücüler ve öyküler. Esendal’dan günümüze uzanan, bir asıra yaklaşacak olan günler. Kurak, bozkır Ankara’da Cumhuriyet ile birlikte yeşerenler.

Bu yıl öykü günleri. Nacati Tosuner günleriydi. Bu yılın, bizlere yeniden okumamız gerekliğini hatırlattıkları bir öykü emekçisini ödüllendirdiler. Gündemi ona taşıdılar. İlk kitaplarını yeniden anımsadım. Yıllardır, inatla ve özenle yazı ustalığını sürdürüyor. Necati Tosuner’in yeni öykülerini beklerken, önceki öyküleri ve kitapları da yeniden gündeme geldi, yeni okuyucularını buldu.

Yurdumuzun değişik kentlerinden gelen öykücüler. Dünyanın değişik ülkelerinden “onur konuğu” olarak gelen öykücüler, “onur konuğu” olarak çağrılan bizim öykücülerimiz. Ankara’da öyküleri çoğalttılar.

Ankara Üniversitesi’nin Rektörlük binasında yapılan açılış da, “Uluslararası Ankara Öykü Günleri Derneği” Başkanı Özcan Karabulut, kısa, öz ve öyküye yaraşır bir tad da açış konuşmasında, günümüze ulaşan, gelişen çizgiyi aktardı.

Bu açılış da, yabancı konuklar, yazarlar, izleyiciler, rektör, öğretim üyeleri, açılışdan dakikalar öncesinde geldiler, izlemeğe gelenler, sıcak bir ortam vardı. Ancak tören, 20 dakika geç başlayabildi. Çankaya Belediye Başkanı da açılışda konuşacak diye, HALK seçtiği başkanı beklemek zorunda bırakıldı. Aynı başkana oy vermiş bir olarak, tedirginliğimi, burukluğumu ve utancımı yaşadım. Bu gecikme ve geciktirme tutumunu saygı sınırları ile bağdaştıramamanın tepkisini de, kendimce göstermek için, Başkanın konuşmaya çağrılmasıyla salondan ayrıldım. Daha dün bir, bu gün iki. Umarım bu davranış kalıbını bir an önce Çankaya Belediye Başkanı terkeder ve seçenlerine kürsüden konuşmak için bekletme yerine, onlarla onları bekletmeden sürekli diyolog yolunu seçer. Oylarımızın hakkını da verir.

Seneye, 15. öykü günlerine ulaşacağız. Yoğun bir program, ayrı ayrı salonlarda gerçekşen düzenlemelere yetişmeye çalışan insanlar. Okuyucuları ile bir araya gelen, öyküleri ile buluşanlarla, tanışanların birlikteliğiyle dolu dolu geçen günler.

14 Şubat Öykü Günü olarak da kabullenildi ve yaşam bulmaya çalıştı.

Daha önceki dergi girişimleri, öykü ve Ankara birliktelikleri de ivme kazanarak yeni bir başlangıç yaptı. Derneğin çıkarmaya başladığı ve ilk sayısı 14 Şubat’ta çıkan yeni dergi de ikinci sayısına ulaştı. Özenli bir seçim, özenli bir baskı ile sunuluyor. Dergi de, dolu dolu ve iki ay çantamızda bize arkadaş olacak. Yenisi çıkınca da, kitaplığımız da yerini alacak. Bu dergiye yazı verenleri, emek verenleri, bize ulaştıranları da buradan kutlamak gerekiyor.

Sadece bir kaç etkinlikle, bu sütunlara bu girişimi taşımaya çalıştım. Duymayan ve bilmeyenler içinde küçük bir farkındalık yaratmak amacım. Öykülerde buluşmak güzel. Gelecek yıl programınızda öykü günlerine de yer verin. Ankara’da öyküler var, öykü günleri var. Ankaralı öykücüler var. Ankara’nın da öyküleri var.

Sanata, sanatçılara ve sanat ürünlerine saygı duymamız gerekir. Onlar bizleri geliştirerek yarınlara taşıyacaklar. Sanatı, sanatçıları ve sanat ürünlerini küçümsemek, bizlere bir şey katmaz. Büyük de göstermez.

Bazen dile getirilen şu sözcükler, “oyunculuk yapıyorsun”, “artislik yapıyorsun”, “Caz’a geçti”, “tiyatro yapma”, “hikaye anlatma” gibi, küçümseyerek sanatı, sanatçıları ve de sanat ürünlerini algılayarak aktarma yaklaşımı, kişinin kendi aynasını yansıtır.

Öykü tadında günler geçirmeniz dileğiyle, yeni bir haftaya MERHABA:

_____________________

* Ankara. 12 Mayıs 2014. Pazartesi. [email protected]

1562860cookie-checkAnkara’nın da “öyküsü” var

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.