Ayrıca birkaç yıl evvel kalp kriziyle aniden yaşama veda eden, eski Başkanlardan kocasının kız kardeşi Alicia Krichner’i de Arjantin’in en önemli eyaleti Santa Cruz Valisi seçtirmek için uğraşıyor. Dul bayan Başkan Cristina’nın hem aile üyeleri arasından birçoklarını devlet yönetimine yerleştirmesi, hem de partizan bir kadro kurması öteden beri yoğun eleştiri alıyordu.
Muhalifler arasında, Cristina’nın ¨Ben var oldukça, Arjantin’i Size Bırakmam!¨ diye ortaya çıktığı ve ¨Ben demek Arjantin demektir!¨ biçiminde bir siyasî psikolojiye ait görünen egoizmini kanıtladığı düşüncesi de hâkim bulunuyor.
Arjantin’in ikinci Eva Peron’u diye adlandırılan, muhterîs siyasetçi Cristina şu günlerde Başkanlık Sarayından çıkıp alanlarda, mitinglerde görünmeye başladı.
Bir siyasî parti lideri gibi toplantılarda konuşması, muhaliflerine çatması ve seçimlerde yanlı-taraflı davrandığıysa uluslararası gözlemciler tarafından dikkatle değerlendirildi ve ayrıca dünya basınına da haber ve yorum malzemesi oldu.
Oğlu Máximo’nun Başkan seçilmesi durumunda, tıpkı Rusya’da Putin’in Başkanlığı adamı Medvedev’e devredip sonra tekrar Kremlin’in başına geçmesi gibi, muhalifler şimdi Kirchner ailesinin Arjantin’in uzun dönem için başağrısı olacağına emin bulunuyor. Annesinin sözünden çıkmayan ve siyasî geleceği belirsiz Máximo’nun yönetime gelirse ne yapacağını da annesi kararlaştıracak, diye muhalifler konuşuyor ama anketler muhaliflerden yana ibreyi göstermiyor.
Bizans ve Roma siyasî ayak oyunlarının bugünkü versiyonlarını Buenos Aires’de çeviren Cristina’nın başarılı olup olmayacağı, elbette seçimlerin demokratik biçimde tamamlanmasına ve Arjantin halkının sağduyusuna bağlı. Fakat hem devlet kadrolarında kendi parti üyelerini konuşlandırması yetmiyor gibi, en yakın ve uzak akrabalarını göreve getirmekle bir bakıma ülkeyi Kircher’leştirdiği iddiası, 62 yaşındaki bakımlı, birçokları için güzel ve alımlı başkan hanımın siyasî hırsına uygun düşüyor.
