Geçen gün sokak röportajında bizim toplum üyelerinin 23 Haziran’daki AB referandumuna ilişkin görüşlerini sordum…
İlginç bir şekilde çoğu kendileri göçmen oldukları halde göçmenleri istemediklerini, AB’den çıkılırsa göçmen akışının duracağını söylediler. Hani “Misafir misafiri sevmez. ev sahibi ikisini de…” diye bir söz var ya, aynı o… Gerçi geçen ay Birleşik Krallık (BK), AB ile yaptığı özel anlaşma ile göçmen akışını engeledi ama bizim uşaklar pek gündemi takip etmiyorlar sanırım.
Şu Suriye’nin, Irak’ın haline bakın. Yürekler acısı. İnsanları yerinden yurdundan edenler göçmenlere de kapılarını açmalılar. Türkiye’nin 3 milyon Suriyeli’yi barındırdığı bir dünyada AB ve BK’nin, (üstelik kendilerinin neden olduğu) bu sorundan kaçması kabul edilemez…
“UK’in AB’den çıkmasının ucu bizim topluma dokunur mu?” diye sorarsanız, “Fiyat artışlarından esnaf ve tüketici olumsuz etkilenir. Ayrıca Ankara Anlaşması rafa kalkınca Türkiye’den gelerek önce çalışma sonrasında oturum almak isteyenler bu fırsatı yitirir” derim… 2002’den günümüze 5 bin Türkiyeli bu haktan yararlanmış. Hiç de azımsanacak bir rakam değil…
CTP Londra Dayanışma Derneği eski başkanı İlker Kılıç da BK’nin AB’Den çıkmasına karşı olduğunu belirterek gerekcesini de “En genel anlamda sosyalist mücaadele için en verimli ortam kapitalizm globalleştiği aşamadır. Yıllar alacak ama olsun. Bölgeselleşme bu sürecin bir parçasıdır diye düşünüyorum. İkinci konu da BK, AB den ayrılırsa Kıbrıs da ayrılmak zorunda kalacak (tarihi bağlar öyle gerektiriyor). O da Kıbrısı bir o kadar daha tutsak kılar” diye anlattı.
BK’deki iş dünyası AB’den çıkılmasının çıkarlarıma ters olduğu yönünde açıklama yaptı, şimdi sıra işçi örgütlerinde… BK’deki iş yaşamına ilişkin yasaların AB’den geri olmasından dolayı sendikaların “AB’de kalalım, AB Anayasası’na uyalım” görüşünü savunacağını sanıyorum.
İşin ilginç yanı Muhafazakar Parti ve İşçi Partisi ağırlıklı olarak AB’de kalmaktan yana fakat seçmen partilerini takmıyor gibi, çünkü anketlerde iki görüş de at başı gidiyor. Siyasilere ve ABD’ye rağmen 23 Haziran’da AB’den çıkılabilir de…
“DOKTOR” KENAN ATEŞ’İN ARDINDAN
Pazar sabahı arkadaşım Dr. Kenan Ateş’in henüz 58’inde İstanbul’da kalp krizinden vefat ettiğini öğrendim. Ailesine, dost ve yoldaşlarına başsağlığı diliyorum.
Doktor Londra’ya ilk geldiği günlerde beni ziyaret etmiş ve “toplum için neler yapılabilir”i tartışmıştı. 1995’de bİr kaç sanatçı arkadaşımızı da yanımıza alarak Londra’da Rainbow Art Centre’i kurmuştuk. Rainbow’un amaçlarından biri Türkiye’deki nitelikli sanat ve kültürel etkinlikleri Londra’ya taşımaktı. Rainbow olarak Müşfik Kenter “Bir Garip Orhan Veli” oyunuyla, Timur Selçuk unutulmaz bir konserle toplumla buluşmuştu. Bu özverili organizasyonda “Amaç para kazanmak değil, aman bilet ücretlerini çok düşük tutulalım” derken terazininin şirazesini fazla kaçırmış zarar etmiştik.
Doktor, Londra’ya iç savaştaki Eritre’den gelmişti… 16 yıl yaşadığı Londra’dan İstanbul’a döndükten sonra sosyalist mücadele ve yazma serüvenini sürdürdü. Çapa Tıp Fakültesi’nde genetik ile ilgili bir bilim heyetinin içinde çalışmaya başladı.
En verimli yaşında yorgun kalbi durdu. Devrimciler ölmekten korkmazlar. Hatta devrim için ölüme gözlerini kırpmadan giderler. Yalnızca o bir ömür boyu uğruna uğraştıkları devrimi görmeden ölmek istemezler. Arkadaşım “Doktor” da keşke biraz daha dayansaydı…