Geçtiğimiz hafta Başmüzakereci Egemen Bağış Atina ve Berlin’e yaptığı ziyaretlerde son günlerde sürekli değinmeye özen gösterdiği Kıbrıs Konusu ile ilgili görüşlerini açıklamaktan kaçınmadı. Alman Dış İşleri Bakanı Guido Westerwelle ile de iki saatlik bir görüşme yapan Bağış, Berlin’de MÜSİAD tarafından gerçekleştirilen bir basın toplantısında Almanya’nın Kıbrıs’ta çözüme yönelik çabaları desteklediğinin altını çizdi. Atina’da da aynı konuya değinen Egemen Bağış son günlerde KKTC’de yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı Seçimi sonrası seçilecek adayın “çözüm yanlısı olup, olmaması” konusunda Türkiye’nin hassasiyetini sürekli hatırlatma ihtiyacı duyuyor. Avrupa Medyası da bu açıklamayı dikkatle takip etmekte ve cümle aralarından özenle çıkarıp “Başmüzakereci’nin kaygılanması için bir neden mi var?’ diye sormakta. Oldukça başarılı bir çalışma içinde olan Egemen Bağış ve deneyimli ekibinin AB ile ilgili tüm görüşmelerde “çözüm” kelimesine gösterdikleri özen Türkiye’nin bu konuda ne kadar samimi olduğunu da kanıtlamakta.
Almanya bu hafta “Doğusuyla Batısının Birleşmesini” görkemli ve uluslararası bir şekilde kutlarken Alman sosyal demokratları da hafta sonu Dresden’de yapılacak kurultaylarının son detayları ile meşguller. Oldukça renkli bir yönetim kadrosunun seçilmesi beklenen kurultayda eski Federal Çevre Bakanı Sigmar Gabriel, Parti Başkanı rolüne ısınmaya başladı ve ilk ropörtajlarında da SPD’yi “geniş kesimlere yeterince açılamamakla ve Sol Parti ile koalisyon konusuna gereksiz takılmakla” suçladı. Halkın SPD’nin neyi savunup, savunmadığını anlamakta zorlandığını eski yönetime eleştiri olarak dile getirdi. Sigmar Gabriel, Genel Sekreter olarak SPD’nin en “solundaki” Andrea Nahles’i, başkan yardımcıları olarak Mecklenburg-Vorpommern’in genç ve güzel sarışın bakanı Manuela Schwesig’i, partinin en sağından eski Çalışma Bakanı Olaf Scholz’u, homoseksüel olduğunu seçim kampanyasında açıklayarak Almanya’da bir ilki gerçekleştiren Berlin Başbakanı Klaus Wowereit’i ve Avrupa Danışmanı olarak Martin Schulz’u ekibine dahil ederek oldukça renkli bir kadro oluşturdu. Bakalım Alman seçmenler bu “rengarenk” SPD Yönetimi’ne nasıl bakacaklar?
Dresden’de gerçekleşecek olan kurultaya Türkiye’den AK Parti’yi temsilen milletvekili Mustafa Ünal katılacak. CHP’nin temsil edilip edilmeyeceği ya da kim tarafından temsil edileceği düne kadar Berlin’de bilinmiyordu. DTP ve SHP’de Sosyalist Enternasyonal protokol listesi kapsamında davet edildiler. KKTC’den CTP’yi Meclis Başkan Yardımcısı milletvekili Mustafa Yektaoğlu ve uluslarası alanda başarılı olmasına rağmen “sanki seçimi kaybeden tek oymuşcasına garip bir şekilde tekrardan MYK’ya seçilmeyen” Ünal Fındık temsil edecek.
Bu satırları kaleme alırken Ankara’dan İstanbul’a uçtuğum için bu akşam Alman Büyükelciliği’ndeki bir kokteyle katılamıyorum. Hessen Başbakanı ve Sarıyer Belediye Başkanı arasındaki tercihimi Şükrü Genç’ten yana yaptım. Yarın onunla birlikte Brüksel’de Alman SPD milletvekilleriyle görüşeceğiz. Sarıyer geçen hafta Weilburg’ta çok değerli işbirliği anlaşmalarına imza attı. Weilburg Turizm Okulu Sarıyer Turizmi için kolları sıvıyor artık. Bu arada Hessen Başbakanı ise sanırım yanlış danışmanlar nedeniyle Ankara’da” tepki toplamakla” meşgul. Hessen kendine Türkiye’de “Partner” Bölge arıyor. Çukurova, İzmir ve Ankara’da görücüye çıktı. Yalnız Hessen’in her şeye rağmen Türkiye’den “küçük” olduğunu çabuk unutuyor “bizim” hristiyandemokratlar ve liberaller! Hessen’in Türkiye’ye ihtiyacı olabilir. Türkiye’nin ise böyle bir sorunu yok. Ankara Bölgesi Hessen için ideal bir “Partner” olabilir. Kızılcahamam ve Weilburg kardeşler. Ankara Büyükşehir Belediyesi Almanya’ya sıcak bakmakta. Ancak Hessen’deki yöneticiler “fazla havalanıp da” beklerlerse galiba onlar “havayı” alacaklar.
İşte böyle Almanya ve Türkiye arasındaki ilişkinin artık “aynı göz hizasında” olduğu günümüzde her iki taraftaki (buna KKTC’de dahil) dostluk ve işbirliği yanlılarının daha aktif ve özenle çaba vermelerinde yarar var.
Ben siz okurlarımı bu konuda sürekli en aktüel seviyede tutacağım.
