İnsan Avustralya’da bazen gördüğüne, duyduğuna inanamıyor.
Bundan 5-6 yıl önce, o meşhur direniş sırasında liman işçileri Canberra’da parlamento binasına dayandığında, adını şu anda hatırlamadığım zamanın İşyeri İlişkileri Bakanı “bunlar ihtilal yapmaya gelmiş, komünizmi özlüyor” manasına gelecek ifadeler kullanmıştı. Çalışmadığı saatlerini publarda kafa çekerek geçiren ve üstsüz garson kızlara takılmaktan başka hiç bir “siyasi” eylemi olmayan bu işçilere “komünist” yaftası vurmak, olsa olsa dünyadan haberi olmamanın göstergesi olabilirdi. Galiba komünizm tehlike olmaktan çıktı çıkalı, kapitalistler o umacının ne olduğunu iyice unuttu, neyi öcü olarak göstereceklerini şaşırır hale geldi, bir o kadar da pervasızlaştı.
Şu manzaraya bir bakın:
Başbakan Howard, işçileri tam anlamıyla “köleliğe” mahkum edeceği aşikar olan yeni Endüsriyel İlişkiler yasasının başlıca noktalarını açıklamak için Canberra’da toplantı düzenliyor ve bu toplantıya sadece işveren temsilcilerini çağırıyor!
Bu kadar kör, kör parmağım gözüne olmaz!
Howard’a en hoşgörülü yazarlar bile bu tutumu (haklı olarak) hemen “yaltakçılık” olarak damgalayıverdi tabii.
***
Kendinize avukat bulun
Anlaşılan yeni endüstriyel İlişkiler Yasası’nın uygulamaya girmesine az kaldı. Eğer bu güne kadar patronun sizi işten atmasını yasaların engellediğini düşünüyorsanız, o günler yakında geride kalacak. Kendinize iyi bir avukat aramaya başlasanız iyi olur.
Bu arada yeni endüstriyel ilişkiler yasasının en çok avukatlara yarayacağını da bu arada kayda geçirmiş olalım.
***
Taksiciler sıkı çalıştı
Melbournelu okurlarım bilir, bu kentteki taksi sektörü Hindistan, Pakistan ve Türklerden sorulur. Bu üç ulustan taksicileri piyasadan çekin, sektör çöker.
Geçen hafta sonunda Hindistan, Pakistan ve Afganistan’da meydana gelen ve şimdilik 20,000 kadar can kaybına neden olan deprem dolayısıyla Melbourne taksi sektörü epey bir tökezledi. Hint ve Pakistanlı taksiciler aileleriyle ilişki kurmaya çalıştıkları için işe çıkmadı. Bütün yük bizimkilerin üzerine bindi. Gececiler gündüz de işe çıktı, 12 saatlik şift yapanlar 24 saat çalıştı. Kimi aradıysam, “şimdi meşgulüm, sonra ara” yanıtı aldım.
***
Ursula da kebap seviyor
Geçtiğimiz haftalarda kebap meselesinde ciddi bir anti propaganda başladığını yazmıştım, hatırlarsınız. Münasebetsiz bir sakız firması, kebap yedikten sonra kızları öpmenin mümkün olmadığını ima ediyordu. Bizim kebapçılar önerimi ciddiye alıp, karşı kampanya başlatmadı. Ama neyse ki konuya kebapsever ecnebi bir hanım dolaylı olarak el koydu da, kebabın namusu kurtuldu.
Bu hanım, en son akla gelebilecek kişi: Avrupa Birliği meselesinde Türkiye’ye soğuk terler döktüren Avusturya Dışişleri Bakanı Ursula Plassnik.
Ursula, Milliyet Gazetesi’nde çıkan habere göre sık sık kebapçı dükkanına gidip kebap yediğini söylemiş. Hemen e mail çekip kendisini kutladım ve bir resmini göndermesini istedim. Bana, Mısır’da 2001 yılında havuz başında ar-kadaşlarıyla çektirdiği mayolu resmini gönderdi (önde), nedense… (Resim: Ursula)
HAFTANIN KÖŞE YAZARI
The Australian yazarı Alan Wood, “Yüksek benzin fiyatlarının ağırlığını hisseden Howard ve Costello, kamuoyunun benzinden alınan verginin düşürülmesi ya da geçici olarak GST alınamaması çağrılarını dikkate almamakta haklı. Ama her ikisi de, benzine etanol katarak petrol sorunumuzun uzun ya da kısa dönemde çözüleceğini sanıyorlarsa rüya görüyorlar” diyor.
Yazar, yüksek benzin fiyatlarının ekonomi üzerinde önemli bir fonksiyonu olduğunu kaydediyor ve bu fonksiyonu “arz ve talebi tekrar dengeye oturtmak” olarak açıklıyor. Wood, Başbakan’ın petrol konusuyla bir yandan “dikkatle” oynarken, bir yandan da Ulusal Parti’yi bu konuda üzmemeye çalıştığına dikkat çekiyor. Yazar, benzine etanol karıştırarak fiyatların düşeceği hayalini, sadece Ulusal Parti’yi uyutmaya yönelik bir taktik olarak değerlendiriyor.
