AVUSTURYA’DAN… Viyana’dan Çavez geçti…

Latin Amerika ve Avrupa Birligi zirvesinin sonunda Çavez, Che’nin kızını da yanına alarak bizlere hitap edecekmiş. Çavez, hergün Viyana’ya gelmiyor ya,kendimi gitmek zorunda hissediyorum.

Çavez’i görmek ve onu dinlemek heyacanı ile toplantının yapılacağı yere doğru yola çıkıyorum. Toplantı Arenadymış.

Pek de bilmediğim bir yer. Alternatif  çevrecilerin işgal ettiği bir yermiş. Bu yer için işgalcilerle polisler arasında uzun süre kavgalar yaşanmış. Sonunda polis, daha doğrusu Viyana Belediyesi pes etmiş, o yeri alternatif çevrecilere bırakmış. Bugünlerde önemli yatırımlar ve harcamalar yapılacağı, Arena denilen bu yerin bir kültür merkezine dönüştürüleceği daha önce basında dile getirilmişti de gazetelerde okumuştum.

Binanın yanına yaklaştıkça akın akın gençlerin bir yöne doğru gittiklerini gördüm. Tamam dedim,sanrım bu saatte sokakların çok da tenha olduğu bir şehirde o kadar kalabalık insanın gruplar halinde bir yöne gitmeleri pek alışılmış bir durum değildir. Mutlaka Arena’ya Çavez’i görmeye gidiyorlardır.

Arena denilen yerin önüne gelince içeri girmek için 150, 200 metre uzunluğunda kuyruk olduğunu görüyorum. Kuyruğa girip yavaş yavaş içeriye girmeye çalışıyorum. Bir müddet sonra bir güvenlik görevlisi yaklaşıyor yanımıza ve ilerde de bir giriş kapısının daha olduğunu ve oradaki kuyruğun daha kısa olduğunu iletiyor.  Kuyruğun arkasındaki bir grup bulundukları yerden ayrılıp, öbür kuyruğa doğru gidiyoruz.

Belli bir süre bekledikten sonra içeri girmek şansını bulmuş oluyorum. İçeri girip de sağıma soluma bakınırken, yanıma 15 yıldır görmediğim eski bir dost yaklaşıyor. Sen de mi buradasın sohbetinden sonra durumu anlamaya çalışıyorum.

Önümüz dolu, beş adımdan sonra ileri gitmek mümkün değil.  Bir müddet sonra  bir kaç eski arkadaşla daha karşılaşıp, sohbet ediyoruz. Türkler, eskiden siyasi etkinliklerde hep ön saflarda yer alıyorlardı, şimdi Avusturya’da sesleri solukları pek çıkmayan insanlar haline gelmişler. Ya sosyal demokratlarla ya da  Yeşillerle siyasi çalışmalar içinde bulunuyorlar.  Çavez, üzerimizde  ne etki bırakır acaba, Avusturya’da estireceği rüzgardan etkilenecek miyiz diye soruluyor. Cevabım yok.
 
Girdiğimiz yer bir avlunun içi. Oldukça geniş, büyük bir avlu. Avlunun arka tarafında bir de 500 kişilik salon varmış. Varmış diyorum, çünkü avluyu dolduran binlerce insandan oralara ulaşmak mümkün değil. Çavez’le toplantının yapılacağı yer salonmuş; salona ise sadece bileti olanlar alınacakmış.
İyi de bağış karşılığı biletsiz giriş deniyordu ilanlarda. Basit, gösterişten uzak ucuz afişler asılmıştı sokaklara. Hem de izinsiz asılmış afişlerdi.

Peki bileti nereden bulacağız? Bilet kalmamış, bulunacak bir yer de yokmuş. Ne olacak peki! Çavez Viyana’ya gelmiş. Göremeyecek miyiz onu yani! Hem olur mu bu kadar uzun yoldan gelen Hugo Çavez bize darılmaz mı!


Bunları kendi kendime düşünürken,tanıdık bir sesle daha irkiliyorum. Şuradan buradan konuşurken hatırlıyoruz birbirimizi. 15 yıldan fazla oldu görüşmeyeli. İlk tanıştığımızda Avusturya’da bir komite oluşturup, siyasi çalışma yapmak isteyen bir avuç insan olan bizden birisiydi. Avusturya’da örgüt arayışı içindeydik. Sonra dağıldık, gittik. İşte Çavez buluşturdu tekrar bizi.

Avusturya’nın Graz şehrinden gelmişler. Daha öncede orada ikamet ediyorlardı.
 
Arena’nın içinde binlerce insan, üç bin mi beş bin mi bilinmesi mümkün değil. Toplantı başlamadan bile içerisi kapasitesini çoktan aşmış, polis içeriye kimseyi bırakmıyormuş artık. Avusturyalı arkadaşla beraberiz, sohbet ediyoruz.  Avusturyalı arkadaşım birisini bekliyor. “Hint’li bir arkadaş gelecek” diyor. İçeri o da giremiyor. Bir müddet sonra arkadaşın zirvede görev yapmış kızı geliyor yanımıza. Kızından yardım istiyor, Hintli tanıdıklarını belki tanıdığı birileri aracalığıyla içeri alınmasında yardım edebilir diye düşünüyor. 
İçeride saatlerce ayakta bekleyen, çim ve beton üstünde oturarak Çavez’i ve diğer misafirleri bekleyenlere bakıyorum.

Yaş ortalaması 25.  Bu yaş ortalamasını yaşı 45 ile elli arasında bulunan bizler yükseltiyoruz. Çoğunluk genç. Lise, üniversite öğrencisi veya genç işçi. Oğlum “ben de gitmek istiyordum baba” diyor, “ama çalışmam vardı”.  Avusturyalılar çoğunlukta,Türk de çok. Her ulustan, her renkten insan var. Afrikalı, Güney Amerikalı, Asyalı…

Çavez’in içerde kapalı salonda konuşacağını bilmelerine rağmen sayıları üç, beş bin olan izleyiciler dışarda bekliyorlar. “Çıkıp bize de bir selam verir mutlaka” diyoruz ve sadece bir selam için bekliyoruz saatlerce.  Programın saat yedide başlaması gerekiyordu. İki saatlik, üç saatlik gecikme Latin Amerikalı birisi için ne ki diyoruz. Avusturyalı arkadaşla ve eşiyle konuşuyoruz. Peru’ya gitmişler, orada taksi ısmarlamışlar. Taksinin yola çıkıp çıkmadığını ögrenmek için dört defa telefon etmişler. İki saat, üç saat gecikme de ne ki Çavez için.

Sahnede bir hareketlilik görülüyor, masalar getiriliyor, sandalyeler konuluyor. Umudumuz artıyor, Çavez, içeride biletli 500 kişiye hitap edeceğine, dışarıdaki beş bin kişiye hitap eder diye kendimizi avutuyoruz.  
Ben, on beş yirmi yıldır bu kadar çok bayrağı bir arada görmemiştim diyor Hubert. Gözleri doluyor. Kırmızı zemin üzerinde Che’nin resimleri, gene kırmızı zeminde sarı yıldızlı bayraklar dalgalanıyor Arena’da. Küba, Venezuella bayrakları da dalgalanan bayraklar arasında.

Saat gece ona doğru görevliler mikrofonla ses denemesi yapıyorlar. Tamam artık diyoruz konuşmalar burada yapılacak.
İnsanlar gülümsüyorlar, ancak mutlu değiller, suratlarda pırıltı yok. Hüzünlü bir gençlik. Hubert’in öğretmen eşi ile bu konuyu konuşuyoruz. Nedenlerini kendimizce yorumlamaya çalışıyoruz. Sistemin,insanların posasını çıkarttığı gibi gençlerin de posasını çıkardığını söylüyoruz.

İspanyolca sloganlar atılmaya başlıyor. İspanyolca atılan sloganların  aslında Çavez’e bir davetiye  olduğunu öğreniyorum, “Çavez bize gel”. İspanyolca çağrıyı daha serbest çevirisem “Çavez buraya” olur.
Bir gün önce de Avusturya Başbakanı Wolfgang Schüssel’in Cumhurbaşkanlığı Sarayında Devlet Başkanlarının  onuruna verilen yemek varmış. “Çavez bize gel” çağrısına uyan Çavez, yemeğe katılma yerine bir tartışma toplantısına katılmış. Avusturya’nın eski Dışişleri Bakanlarından Erwin Lanc, açış konuşması yapıp, konuşmacıları tanıttıktan  sonra sözü Venceramos (kazanacağız) dedikten sonra Çavez’e vermiş. O da tamı tamına iki saat konuşmuş. Susmamış hiç.

Gazeteler hergün Çavez’le doluydu. Bu toplantıdan alıntılar vardı.  Çavez,konuşmasında “bir tanrıya, bir de Che’ye” inandığını ve ABD’nin “korkulu rüyası” olduğunu anlatmış.”İnançlarımızla ABD’yi yeneceğiz” demiş.
 
Arene’daki toplantı günü de Avusturya Cumhurbaşkanı Dr. Heinz Fischer devlet adamlarını Schönbrunn denilen tarihi saraya davet etmiş. Çavez oraya da gitmemiş. Gazeteler ertesi gün “Çavez, taraftarlarını Cumhurbaşkanımıza tercih etti” diye duyurdular.

Sloganlar devam ediyor, Çavez buraya. Çavez buraya!
 
Saat ona doğru sahnede bir hareketlilik. Evet Çavez’in zirveye katılan Bakanları geliyorlar önden,  Che’nin kızı Aleida Guevara, Venezula INT sendikasının başkanı ve Çavez geliyor.

Hasret giderir gibi seyirciler ve Latin Amerikalı misafirler arasında el sallamalarla geçen yaklaşık on dakikalık süre.
Herhangi bir taşkınlık yok. Sadece bayraklar daha bir nazlı sallanıyor. Hava da nefis, akşamın serinliği rahatlatıyor insanları. Hubert’e bakıyorum, gözleri dolmuş, benim de öyle. 

Daha sonra konuşmacılar teker teker mikrofona geliyorlar ve beklenen konuşmalarını yapıyorlar. İspanyolca’dan anında Almanca’ya çevriliyor. Önce Che’nin kızı Aleida Guevara mikrofona geliyor. Ses düzeni çok kötü anlaşılmıyor. Hubert bu tür işleri bir türlü beceremiyoruz diyor. Organizasyondan sorumlular biraz özen gösterip, ses ayarını düzenlemiyorlar.  Aslında bu durum kimseyi de rahatsız etmiyor, herhangi bir tepki de yok. Galiba orada bulunmak önemli..

Üç dört gün boyunca basında Çavez ve Evo Morales vardı. Önemli olan kahramanlarımızı yalnız bırakmamaktı. Aslında ne Hugo Çavez, ne de Evo Morales yalnız kaldı. Gittikleri her yerde yüzlerce insanın arasında kaldılar ve insanlar onları hep onurlandırdılar. Bağırlarına bastılar. Çavez’in genç kadınları alınlarından öpmesi basını bile kıskandırdı.   Her söyledikleri ve her davranışları haber oldu. Hem de solcu gazetenin olmadığı Avusturya’nın bütün gazetelerinde.
 
Blair’ler, Chirac’lar, Merkel’ler, Prodi’ler Avusturya basınında tesadüfen yer buldular kendilerine. Sambacı bir kadının zirveye katılanların topluca resmi çekilirken bikinili bir şekilde protesto eylemi yapmamış olsaydı, basında Tony Blair protestocu hanımla aynı karede yer alamayacaktı. Tony Blair’in zirveye katılmış olduğundan ancak protestocu hanımın çekilen resminde yer aldığında haberimiz oldu. Bir de daha sonra kendisi ile yapılan söyleşide protestocu hanım “Blair’in pis pis gülmesinin” kendisini rahatsız ettiğini söylemesinden, Blair’in de Zirve’ye katılan liderler arasında olduğunu öğrenmiş olduk.

Aynı durum Chirac için de geçerli. Çavez’in fotografını çeken fotoğrafçının karesine Çavez’den dolayı takılmış. Bütün o büyük devlet adamları. Hükümet liderleri Çavez’in Morales ve hatta protestocu hanımın gölgesine bile ulaşamadılar.
 
Sahnede konuşulanlar anlaşılır gibi değil. Yoğun dikkat gerektiriyor, yoğun dikkat de çok zor. Birbirlerinden bağımsız tek tek kelimeler havada uçuyor.
 
Aleida Guevara’dan sonra mikrofona Venezuella ‘ lı sendikacı Stalin Perez Borges geliyor. Durum aynı, ses düzensizliğinden dolayı anlaşılmıyor. Ancak insanlar buna rağmen izliyorlar. Anlayanlar da var. Zaman zaman çılgınca alkışlar, zaman zaman sevinç çığlıkları, ve ıslıkları toplantının yapıldığı avludan Viyana üzerinde dağılıyor. Konuşmalar da öyle. Esen hafif bir rüzgar onları Viyana şehrinin üstüne dağıtıyor.

Sonunda Çavez mikrofona geliyor. Dinleyiciler arasında bir dalgalanma. Dinleyiciler onu ön adıyla çağırıyorlar. Bir devlet başkanı değil de sanki komşuları veya kendilerinden birisi..

Çavez’in konuşmasını anlamak için Hubert’le kendimizi zorluyoruz. Tek tek kelimelerin dışında anlaşılır gibi değil. İçerde bir lokal var, orada çok net ve güzel anlaşılıyor diyor Hubert. Fakat yerimizden ayrılmaya niyetimiz yok. Sonra önümüzde binlerce kişiden oluşmuş, Çavez’li bayraklı resmi kaçırırız. 

Tek tek kelimeler ve cümleleri yakalıyoruz.

Emperyalizmi yenecegiz!
 
Emperyalizm yok olacak, emperyalizm domuzunun da kesildiği an gelecek diyor. 

Artık Amerika’nın sömürgesi olmayacağız.
 
Kendi tarihinin bilincinde olamayanlar gelecekte de varolamazlar.
 
Latin Amerika’da yeni bir süreç başlamıştır. 
Bizim bu güzelliğimizi saklamak isteyenler, bizleri populistlikle değerlendiriyorlar.

Biz halkın sesiyiz.

Yeni liberalizm dağılma sürecine girmiş ve sonu gelecektir.

Tarih bize hiç bir emperyalist gücün sürekli olmayacağını öğretmiştir.

Bu yüzyılda Kuzey Amerikadaki  emperyalizmi mezara gömeceğiz.

Arada sırada Castro ile telefon görüşmeleri yapıyorum ve ona New York’ta da  bir zirve düzenleyelim teklifinde bulunuyorum, varsın bizim sesimizi kıssınlar. Onları böyle çileden çıkartırız.

Emperyalizme direnen halkları teker teker sayıyor.

Rusya, Filistin,  Çin, Bolivya, Venezuella diyor.
 
Rosa Luxemburg’un o meşhur sözünü tekrar tekrar çevirmenine çevirttirtmek zorunda bırakıyor. “Ya barbarlık ya sosyalizm” diyor. Birlikten ve  beraber olmaktan başka çarenin olmadığını anlatıyor.  Şarkı soylüyor, çevirmen çeviremiyor, şarkıya sesi de iyi gidiyor.

Konuşma devam ediyor saate bakıyorum, bir saatten fazla bir süredir konuşuyor. Bacaklarım kasılmış,  akşam saat yediden gece yarısı 12’e kadar ayaktayım, yorgun olduğumu hissediyor, arkadaşlarla vedalaşıp evin yolunu tutuyorum.

Kapıdan çıkarken iki Türk arkadaşla karşılaşıyor, metroya doğru birlikte gidiyoruz. Lambadan karşıdan karşıya geçerken bir cipin geçtiğini görüyoruz. Cipin önüne ABD bayrağı asılmış. Ah şimdi Türkiye’de olacaktık ki diyor arkadaşlardan birisi.

Çavez, bir rüzgar estirdi Viyana’da. Bakalım bu rüzgarın etkisi ne kadar sürecek..

ZİRVENİN DİĞER YILDIZI EVO MORALES

 
Zirvenin diğer bir yıldızı daha vardı: Evo Morales.

Çavez, olmasaydı hiç kuşkusuz Evo Moarles zirvenin bir numaralı yıldızı olurdu. Çavez ve Morales birbirlerinden farklı davranmadılar, her ikisi de bulundukları her yerde kapitalizmi eleştirdiler. Birbirlerinin eksikliklerini tamamladılar.

Daha iyi bir dünyanın karşılıklı saygı ve dayanışmayla mümkün olduğunu vurguladılar. Ve hatta bunu birlikte dile getirdiler.

Evo Morales’in  düzenlemiş olduğu basın toplantısının girişinde sözlerine “Bu zirvede halkın sesi duyurulmalıdır. Bürokratik sorunlar arasında halkın talepleri kaynamamalı” diyerek başlamış.
 
Evo Morales’i bu toplantıda basın köşeye sıkıştırmaya çalışmış. Kokain eken ailenin  çocuğu diyerek lanse edilen Morales,  devletleştirme programı ve Bolivyalılar neden Kokain yetiştiriyorlarmış gibi sorularla karşı karşıya kalmış. Bu konudaki düşünceleri nelermiş!

Zirvenin olduğu hafta,  haftalık bir haber magazin dergisi olan News, Avusturya’nın en meşhur şarkıcılarından olan Rainhard Fendrich’in  kokain kullandığına ait haberini hem de kapaktan veriyordu.

Evo Morales önceden bigilendirilmiş olacak ki, “O şarkıcı kokain kullanmamış olsaydı, Bolivya’da da kokain sorunu olmayacaktı” demiş. Evo Morales, News dergisinin kapaktan vermiş olduğu kokain kullanan pop şarkıcı hakkındaki haberi böylece değerlendirmiş oluyordu.

Diğer taraftan devletleştirme programını savunurken, kendi ülkelerinin efendileri olmak istediklerinin altını çizerek, Avrupalıların kendilerini “Hala kafalarına telek takan insanlar olarak görüyorlar, biz de sizler gibi normal insanlarız” derken Avrupa’nın aşağılayıcı tavrını inceden inceye eleştiriyordu.

1 Mayıs tarihinde yürürlüğe konulan enerji kaynaklarının devletleşirme programına yönelik sorulara cevap verirken de, ülkede yürüttükleri devletleştirmeyi savunuyor ve “Bolivya’nın gerçek sahiplerinin yerli kızılderililerdir” diyordu. Devletleştirmenin sadece enerji alanında da sınırlı kalmayacağını, ayrıca tarımda da devletleştirmeye gideceklerini ve böylece büyük toprak sahiplerinin, özellikle yabancı toprak ağalarının topraklarına da el koyacaklarını Evo Morales Viyana’da açıklamış oluyor.
 
Ayrıca,devletleştirme programını yaparken  Brezilya Başkanı Lula’yı bilgilendirmediği şeklindeki suçlamaları redederken, uluslararası petrol ve gaz firmalarını yasalara uygun olmayan sözleşmeler yapan haydutlar olarak değerlendiriyordu. Evo Morales’n basın toplantısında tekrar tekrar kullanmış olduğu “Haydutlar” sözcüğünün çevirmenler tarafından çevrilmediğini Der Standard gazetesi 12 Mayıs tarihli sayısında yazmıştır. 

Ayrıca, Avrupalılara,  ülkelerinin Amerika tarafından sömürgeleştirilmesinde kızılderililerin yok edilmesinde katkılarını hatırlatarak  “Karanlık tarihinizi değerlendirin” çağrısında bulundu.
 
Evo Morales’in  11 Mayıs tarihinde yapmış olduğu basın toplantısı sırasında, Morales’in basın toplantısının yapıldığı salonda  Zirve Başkanı Avusturya Dışişleri Bakanı Ursula Plassnik’in de basın toplantısı düzenlediği haberi duyrulur. Buna rağmen, Morales’in basın toplantısını sadece üç gazeteci terk edip, AB Dışişleri Komiseri Betina Ferrore Waldner’in de bulunacağı Ursula Plassnik’in basın toplantısına gider. Diğer gazeteciler Evo Morales’in basın toplantısını izlemeye devam ederler.

Gazetelerde Evo Morales’in kendinden emin, güvenli konuşması özellikle Avusturya basınının dikkatini çeker. Basın toplantılarında sürekli giymiş olduğu kazağını çıkartıp,  takım elbise giymesi de gazetelerde ön plana çıkartıldı. Bir de Evo Moarales’in konuşurken sağ elinin işaret parmağını sık sık kullanmış olması da dikkat çeken başka bir özellik olarak basında yer aldı.

Yazımı, Evo Morales’in Avrupa’ya olan ilişkisini anlatan güzel bir anekdotla bitireyim:
 
Evo Morales, İspanya’ya gelir. Uçaktan indikten sonra gümrük memurları kendisine 500 dolarının olup olmadığını sorarlar.
O da boş cüzdanını çıkartır ve memurlara gösterir ve der ki, siz, bizi 500 yıl sömürdüğünüzden dolayı 500 dolarım bile yok,der. Bu sözden sonra içeri geçer.
 
Evet Viyana’dan iki lider geçti, kalpler kazandılar, kalpler kırdılar. Üstlerinde güneşin batmadığı ülkelerin liderleri de oaradaydılar, o liderler hem Moales’in hem de Çavez’in  gölgesinde kaldılar…

 

1596980cookie-checkAVUSTURYA’DAN… Viyana’dan Çavez geçti…

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.