Aydın ve demokrasi mücadelesi masaya yatırıldı…

Londra’da DAY MER’in 28’nci Sanat ve Kültür Festivali kapsamında “Kültür sanatın ve aydınların demokrasi mücadelesindeki rolü” tartışıldı.

DAY MER’in Tottenham’daki Kuzey Londra Toplum Merkezi’nde 30 Haziran saat 18’de yapılan panele yazar Aydın Çubukçu, sanatçı Mehmet Ali Alabora ve akademisyen Prof. Dr. Naif Bezwan konuşmacı olarak katıldı. Oyuncu Füsun Demirel’in vize sorunu nedeyle katılamadığı paneli sinema yönetmeni Suat Eroğlu yönetti. Paneli yaklaşık 200 katılımcı izledi.

Konuşmacılar kültür ve sanatın muhalif bir kimliği olduğu görüşünde birleşerek, sanatçıların aydın kimliği ile halkın demokrasi ve özgürlük mücadelesine sahip çıktıkları süreçte ürettiklerinin işlevsel bir sanat olacağını savundular.

Katılımcıların konuşmaları özetle şöyle:

“DEVLET AKADEMİSYENLERİ MEMURU GÖRÜYOR”

Prof. Dr. Naif Bezwan: Türkiye hiç bir zaman akademisyenlerin özgürce resmi ideolojiyi eleştirdiği bir ülke olmadı fakat son bir yıldır akademisyenlere yönelik baskılar arttı. Akademisyenlerin son yıllarda hedef tahtasında olmasının nedeni de Kürdistan’da savaş katliamlara ve şehirlerin yok edilmesine karşı “Biz bu suça ortak olmayacağız” açıklamasına bağlanabilir. Devlet akademisyenleri memur gibi görüyor. Hukuk güvencesinde olmayan akademisyenlerin işten atılma süreci devam edecektir. Yeni akademisyen kuşak derin bir yerellik ve evrensel bir kültür bilgisine sahip olarak farklı okumalar yapabiliyor, olup biteni derinlemesine sorgulayabiliyor. Akademisyenlerin atılması son söz değildir…

“TÜRKİYE’NİN SİCİLİ ÇOK İYİ AMA…”

Mehmet Ali Alabora: Kültür ve sanat istisnaları dışında genel olarak egemen sınıfın tarafından yönetilmiş. ABD’deli aydın Noam Chomsky’nin Türkiye’deki sanatçıların muhalefetini överek onlardan ders çıkarmalıyız sözü önemlidir. 19’ncu yüzyıldan bu yana sanatçı ve gazeteciler susturulmaya çalışılmış, yurt dışına sürülmüş. Bu konuda Türkiye’nin sicili çok iyi. Devletin değil sanatçıların sicilinden söz ediyorum… Sanatçılar kendileri Paşa torunu olan Nazım Hikmet örneğindeki gibi üst sınıftan olmalarına karşın halkın demokrasi ve özgürlük mücadelesine sahip çıkmışlar. Peki, “demokrasi mücadelesine duyarlı insanların kültür, sanat ve aydınlarla ilişkisi nasıl?” diye tersten sorulan sorunun da yanıta da bakmalıyız. Estetik bir fenomen olan sanatın mutlaka ideolojik bir angajman olması gerekmez. Britanya’daki gözlemime dayanarak dünyanın ilk işçi örgütlenmesi ve en uzun grevine sahne olan Galler’de bile sanata olan ilgisizlik şaşırtıcı doğdusu… (Soru üzerine) Türkiye’de devam eden bir davam yok. Üç dört yıl önce belki farklı yanıtlardım ama kendimi bu ülkede sürgün hissetmiyorum.

BİR AYDININ ÜÇ ÖZELLİĞİ…

Aydın Çubukçu: Aydının özelliği karşılık beklemeden bedel ödemeyi göze alabilmesidir. Aydında üç önemli özellikten söz edebiliriz. İlki görebilmesidir, ikinci olarak gördüğünü ifade edebilmesi aktarabilmesidir. Üçüncü olarak da yön verebilmesi ve biçim kazandırmasıdır. Bu son özellik aydınlar için önemlidir. Fransız Devrimi’nden, büyük Ekim Devrimi’ne, İttihat Terakki’nin Abdülhamit’e karşı mücadelesinden Cumhuriyet devrimlerine aydınların etkisi söz konusudur. Günümüzde de halkın özgürlük ve demokrasi mücadelesinde halkın taleplerine yön vermeye çalışmaktalar. Barış Akademisyenleri’nin hareketi bu açıdan önemlidir. Toplumsal muhalefetin önüne geçmeyi başardılar. Fabrikadaki işçiden Kürt köylünün taleplerine sahip çıktılar. AKP’nin biz iktidarda olmamıza karşın kültürel iktidarımızı kuramadık sözüne gelirsek, sanatçı  muhaliftir. Sanatçı iktidara yalakalık ettiği süreçte üretimi de sanat değildir. Bir muhalif hareketiyle birleşen sanat “işlevsel” bir sanattır. Sanatçının düşüncesi iktidara gelse bile sanatçının devrimci dinamizmi sürdüğü süreçte sanatı da o bağlamda değerini koruyacaktır.

2102900cookie-checkAydın ve demokrasi mücadelesi masaya yatırıldı…

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.