Londra’da yaz sakindir… Çoğumuz tatil diye Türkiye’ye aile ziyaretine gideriz… Asıl içimizi ısıtan güneş değil arkadaş, akraba, dost sohbetidir. Akdenizliliktir bu…
Londra’da Türkçe konuşan toplum gündemi de yazları sakin geçer. Bu haftanın gündeminde 20 Temmuz kutlamaları, İzmir’de Türk anne ve İngiliz babanın tek oğlu Alistair’in ölümüne neden olan magandaya verilen 35 yıl hapis cezası, Belçika’da bakan koltuğuna oturan Türk asıllı Emir Kır’ın haberleri önemliydi. Kır Avrupa’daki ilk Türk kökenli bakan sayılmıyor. Daha önce de Makedonya’da Türk asıllı bakanlar oldu.
Ulusal gündemde ise Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Paris’teki tangosu, İngiltere’de ise Başbakan’ın Irak savunması ve Irak’ta düşürülen İngiliz helikopteri yer aldı…
Irak’da azrail tatile çıkmak şöyle dursun fazla mesai yapıyor… Savaşı kolay kazanacaklarını sanan ABD ve İngiltere’nin bu işten nasıl sıyrılcaklarını merak ediyorum. Irak serüveninin kağıt üzerinde planlandığı gibi geçmeyeceği geç anlaşıldı. Fransa, Irak’taki işgale karşı seslerini yükseltmesini beklediğimiz Arap ülkelerinden daha çok muhalefet ediyor.
Irak savaşında hesap edilmeyen bir başka olgu da kültürler çatışmasını körüklemesi ve müslüman düşmanlığını artırması… http://www.haberindex.com/?newsid=1879&category=3 de okuyabileceğiniz gibi faşist BNP lideri Nick Griffin müslüman düşmanlığını açıkca itiraf ediyor… Fransa’da müslüman karşıtlığının kökeni İngiltere’den daha eski. Eski sömürgesi Cezayir’in bağımsızlık savaşında Cezayir halkının mücadeledeki ortak paydası ‘müslüman’lıktı. Fransız halkına sorsanız bu kanlı bağımsızlık savaşını Cezayir halkı değil de ‘müslümanlar kazandı’ der… (İşin acı yanı Türkiye BM’de Cezayir’in bağımsızlığına karşı Fransa’nın yanında red oyu kullanmıştı.) Son günlerde Fransa’nın türban karşıtlığı konusunda da İngiltere’den daha hoşgörüsüz olmasının bir nedeni ‘Cezayir’de nasırlarına basılması’ denilebilir…
PARİSTE TANGO
Böyle bir dönemde Başbakan Erdoğan Avrupa kapılarına sefer düzenliyor. Bir zamanlar Viyana’dan dönen Türkler’in Paris’e takılıp kalmaması için çaba gösteriyor. Fransa AB içinde en demokrat ve ABD karşıtı bir cephenin abiliğini yapıyor. Avrupa Parlamentosu ve Avrupa Komisyonu başkanlığı için bu hafta yapılan seçimlerde bu cephenin adayları kazandı. Fransa’nın Türkiye’yi kendi cephesi içinde görme olasılığı ne yazık ki az… Türkiye AB’ye üye olursa ABD’nin kuyruğundaki İngiltere’nin kuyruğuna takılacak. Bu çelişki İstanbul’daki NATO toplantısında Fransa Cumhurbaşkanı Chirac’ın (AB’ye Türkiye destek mesajı gönderen) ABD Başkanı Bush’a yönelik açık eleştirisinin satır altlarındaydı…
AB’ye tam üyelikte komisyon raporları, istenilen reformların yanısıra belki de öncelikle olarak ince politik taktikler belirleyici olacak.
Tayyip Erdoğan, Avrupalı seçmende anti-müslüman dalgasının yükseldiği ve AB içinde kutuplaşmanın derinleştiği bir dönemde Chirac’tan ılımlı mesajlar almaya çalışıyor. Politika sanatında vermeden almak için güç ister. (Bu kurala Londra’daki yerel gündemimizde geçen hafta tanık olmuştuk. KKTC’deki izolasyonları kaldırma sözü veren İngiltere, KKTC Başbakanı Talat’a suçluların iade edilmesi şartını sokuşturmuş ve ardından da Türkiye’nin Adalet Bakanı Cemil Çiçek Londra’ya damlamıştı.)
Türkiye silah ve uçak alımlarında Fransız şirketlerine kapitülasyonlar vererek bu işi tatlıya bağlamak isteyebilir… Fransızlar, bizim onlara verdiğimiz kapitülasyonlara ‘Fransız’ değil nasıl olsa… Verilen her ödün yeni kuşakların geleceğini ipoteklese de hükümeti becerikli kılacak. Zaten muhalefet edecek parti de kendi derdinde…