Başbuğ’un konuşmasındaki mesajlar

Başbuğ giderayak yine konuştu. Aslında bir an önce görevi bırakmak için can atıyor. Tv’leri dolaşıp başarısızlığını gizlemeye çalışıyor. Hesaplarına göre Mayıs ayından bu yana 322 gerilla öldürülmüş. Büyükanıt da bir hava operasyonuyla 750 gerillayı öldürmüştü.

Başbuğ diyor: ‘PKK Şanslı bir örgüt, 5 defa bitirdik.’ Yıllardır PKK ile çatışma sürecini kontrol eden bir Genelkurmay Başkanı olarak Başbuğ’un bu konuşması hem askeri, hem de politik olarak bir cahillik içeriyor. PKK’yi sosyolojik olarak analiz etmesini beceremeyenler, sosyo-politik olarak ortayı çıkışını nedenlerini anlamayanların yapacağı analiz işte bu kadar olur. Askeri stratejide, bir hareket 5 kez değil bir kez dahi ağır bir şekilde darbelenirse uzun süre kendisini toparlayamaz. Bunlar 5 kez PKK’yi bitirmiş ama her defasında bir öncekinden çok daha güçlü geliyor. Demek ki, PKK’nin yenilmez güç ve büyük bir toplumsal tabana sahip olduğunu kabul ediyor.

Şimdi aslı amaç açıklanıyor: ‘dağ kadrosu yerinde.’ Yani PKK’nin stratejik kadroları yerinde durduğu için ‘örgüt kendisini yeniden üretiyor.” Onlara yönelik operasyonlar yapılırsa o zaman durum değişir diyor. Baklayı ağzında çıkarıyor.

Barzani’yi dahası Kürt Federe Yönetimini de çok açık olarak tehdit ediyor: “Sözün bittiği yerdeyiz” diyor. Ayrıca Başbuğ’un konuşmasında ciddi bir iddiasızlık ve korku var. PKK’ye karşı mücadelede üç şart ileri sürdü. Üçünde de ABD, Irak ve Güney Kürdistan Federasyon’undan yardım isteniyor. Bunlar olmaksızın başarı şanslarının olmadığını itiraf ediyor. Bundan dolayı Barzani’ye öfken ve kin duymaktadır.

1999 yılından Öcalan’ın Suriye’den çıkartılması için izlenen taktiğin bir benzeri uygulanıyor. O dönem Kara Kuvvetleri Komutanı, Hatay sınırına gelerek Suriye’ye savaş açabilecekleri havasını yaratmıştı. Bugün de Güney Kürdistan Yönetimine karşı aynı blöf uygulanıyor. Tehdit ve şantaj var.

BDP’lileri tehdit ediyor: ‘Ya ayrıl milletvekilliğinden dağa mı gidiyorsun, nereye gideceksen git.” Genelkurmay Başkanları Türkiye’nin politikasını belirleyen güç olduğu, kimin parlamentoya gireceğine karar verdiği için, aklına estiği gibi konuşuyor. Dahası çok açık olarak Kürt halkına karşı savaş politikasının hangi düzeyde uygulanacağını ortaya koyuyor. Bir soy kırımdan, topyekûn bir katliamdan bahsediyor

Cemil ÇİÇEK, Başbuğ’un konuşmasından sonra, NATO sözleşmesinin ilgili maddesini gerekçe göstererek NATO’yu yardıma çağırdı: ‘Gelin PKK ile savaşın. Biz beceremiyoruz.’ NATO maddesi nedir: “Bir düşman kuvvetin NATO üyesi bir ülkeye saldırması halinde devreye NATO kuvvetleri girer.” Şimdi, devlet’in NATO’nun savaşa katılmasına davet etmesi demek: PKK’nin Türk devleti ile savaşan bir ‘düşman güç’ olduğunu kabul etmesi anlamına gelir. Önce bu tanımlamayı yapsın, sonra NATO’yu davet etsin. Böylesi bir tanımlamanın politik ve askeri sonuçları devlet için çok ağır olacağını da bildiklerinden, gereksiz bir yaygara yapıyorlar. NATO’yu çağıracağına, düşman görüp savaştığın güçle otur anlaş. En kestirme çözüm yolu budur.

AKP ile Genelkurmay başarısızlıklarını örtmek için birbirilerinin eteklerine sarılmış durumdadırlar. Bunun için birbirini tamamlayan tek yumurta ikizleri rolündedirler. İkisi de Kürtleri tasfiye edemedikleri için çok öfkeliler. Bütün hileli planlar boşa çıktı. Bunun için ne yapacaklarını şaşırmış bir şekilde sağa sola saldırıyorlar.
Çatışmaların yoğunlaşması ordunun hızla artan kayıpları, çok belirgin olarak Genelkurmayın hep prestijini sarstı, hem de moral bozukluğu oluştu. Bunun için Erdoğan ve Kılıçdaroğlu çatışmaların olduğu yere götürüldüler. Genelkurmay Başkanı’nın talimatıyla biri çömeldi, diğeri ayakta kaldı.

Ayrıca Başbuğ’un önerisiyle, içişleri bakanı Atalay, savaş dönemlerinde uygulanan sansürü fiilen uygulanmaya koydu. Böylece psikolojik savaşı güçlendirmeyi amaçlıyorlar. Birincisi, ordu elemanlarının bozulan morallerini tamir etmek. İkincisi, PKK’nin savaş gücünü gizlemek, Kürtlerin meşru mücadelesinin kamuoyun tarafından görülmesini engellemek. Üçüncüsü, bölgede fiilen uygulanan olağanüstü hali gizlemek. Dördüncüsü, anayasa referandumu var, asker cenazeleri gelmeye devam ettiği sürece, bunun, ters etkisi olarak referandumda sandığa yansıyacaktır. En önemlisi ise savaşta kimyasal silah kullanma olasılığı giderek artıyor. Bu bir savaş suçudur. Bunu gizlemek için basını kontrol altına almayı hedefliyorlar

Başbuğ’un ve Erdoğan’ın anlamadığı veya anlamak istemedikleri şudur: Batı kentleri savaş merkezine dönüşürse, AKP ve Genelkurmay yükün altında kalır. Artık gerçekleri görme ve kabullenme zamanıdır.

________________

* Dr. Mustafa PEKÖZ
[email protected]

1606940cookie-checkBaşbuğ’un konuşmasındaki mesajlar

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.