Balkonda

Çocukluğumuzdan beri kulaklarımızdadır o şarkı: “Balkonda saatlerce düşündüm seni andım.” Yaz akşamları hatta güz akşamları balkonda uzun uzun oturuyorum. Kimseyi anmadan, kimseyi düşünmeden, kafaya herhangi bir şeyi takmadan saatlerce balkonda oturuyorum. Gündüz yorulduysam akşamları pek çalışmak istemiyorum, daha doğrusu çalışacak gücüm, çalışma isteğim kalmadıysa. Ben küçükten beri balkona alışığım. İsparta’da, Fevzipaşa’da demiryolu lojmanlarının geniş balkonları vardı. Sonra Adana’da bağ evlerinde oturduk, onların da geniş balkonları vardı. Adana’daki balkonlarımız iki kira evimizin girişindeydi. Hep balkonda otururduk yazları, hatta cibinliğin altına sığınıp balkonda yatardık. Cibinlikler sivrisinekten çok akrebe, çiyana ve benzeri yaratıklara karşıydı. Ataköy’deki evimizde de rahmetliyle ve çocuklarla yaz akşamları balkonda oturduğumuz çok olurdu. Bu kentin hatta bu ülkenin insanları gariptir: odamsı bir yer elde etmek adına balkonu kapattırıyorlar, sonra orayı depo olarak kullanıyorlar. İnsanımız eskileri atamadığından o güzelim balkonlar gereksiz şeylerle dolduruluyor. Onca şeyin arasından kafayı uzatıp hava almaya kalkanları gördüğümde gülmemi zor tutuyorum. Sanırım bizim binada balkonu kapattırmayan tek kişi benim.

Balkon benim için dinlenme yeridir: yorgunluklarımı balkonda atarım, yorgunluklarımla balkonda hesaplaşırım. En üst katta olduğumuz için başımın üstü de açıktır ama ışıklar yıldızları görmemi genelde çok engeller. Oysa ben gökte yıldız gözlemeyi pek severim. Büyük Ayı’yı bulurum, Küçük Ayı’yı bulurum, Küçük Ayı’da Kutup Yıldızı’nı bulurum. Oradan Kasiyope’ye, oradan Pegasus’e uzanayım derken görüntü bozulur. Bu yıldızlara dalıp gitme merakı da liseden kalmadır: astronomiden çakınca başımı göklere dikmek zorunda kalmıştım. Ama benim balkonumdan yıldızları gözlemek olası değil. Ben de o durumda uçakları gözlüyorum. Yeşilköy’e çok yakınız ya, akşam vakti ardı ardına kalkan uçaklar sağ yanımdan geçerler. Gündüz inişleri de rüzgarın durumuna göre bazen aynı yoldan yapılır. Martılar bas bas bağırırlar, kargalar telaşla geçerler… derken uykum gelir, yatarım.

Gündüz balkonda oturmak olası değil: güneş vurdu mu beynini kaynatır insanın. Çünkü bizim balkon Batı’ya bakıyor. Bazen düşünürüm, yirmi ya da yirmi beş yıl önce bıraktığım akşamcılığa yeniden başlasaydım balkon daha da anlamlı olurdu. İçkiyle başım hoş değil, açıkçası içkiyi sevmiyorum. Bu yüzden meyhaneler de son yıllarda bana “mukassi” görünmeye başladı. Kırk yılda bir de olsa arkadaşlarla buluşacaksak, meyhanede buluşacaksak beş saat öncesinden sıkıntı basar beni. Hele o bebeğe mama verir gibi mezeler getirmeleri yok mu, deli oluyorum. Çok küçük bir kahvaltı tabağının içinde on iki tane fasulye, bir başka tabakta incecik iki dilim peynir, ince bir dilim kavun. Kavunla rakı içmek öteden beri anlamadığım şeydir. Siz bana bakmayın, erbabı kavuna çok önem veriyor. Zaten dışarılarda dolaşmak, hele akşamı dışarılarda geçirmek pek sıkar beni. Beni akşamları bir yere çağırmayın diyemem ama bir akşam bir yere çağırılırsam evden çıkarken ayaklarım geri geri gider. Bu yaştan sonra elbet akşamcılık yapacak değilim yeniden, ama böyle bir şey yapacak olsam balkonun suyu mu çıktı?

Şairler “balkon”u şiirlerinde çokça ele almamışlardır. En güzel balkon şiiri belki de Baudelaire’inkidir. Bu ünlü Balcon’u fransızca aslı üzerinden yüksek lisans öğrencileriyle ayrıştırmaya kalkmıştım da tepki alamamıştım. Görünmez birilerince düzenlenmiş tepkisizlik. Sanattan bir şey anlamayanın felsefeden ne anlayacağını bilemem. Bunlar felsefe gibi ciddi bir işle uğraşırken öyle balkonla malkonla uğraşabilirler mi? Kimlerin kimleri nasıl kullandığını bilirsiniz ama elinizde hiçbir kanıt olmadığından bir şey yapamazsınız. Ben neden kaçıyorum derse gel dediklerinde? Çapsız ilişkilerin içinde bir zavallı durumuna düşmemek için. Neyse. Biraz uzaklaşarak da olsa Tarancı Balcon’u güzel çevirmiştir. “Mestinaz güzellik”lerden falan sözedişiyle yer yer itici de olsa çok başarılı bir çeviridir Balcon çevirisi. Geçmişin derinliklerinde kalmış sevgi dolu günleri anmanın en güzel örneklerinden biridir Balcon. Korkunç olan gençlerin onu tanımamaları değil, her türlü ince duygusallığa sırt çevirmiş olmaları, yaşamın şiirinden kopmuş olmalarıdır. Birer çıkar adamı olmalarıdır.

Birazdan sırtıma hırka gibi bir şey alıp gene balkona çıkacağım. Eskiden akşam saatlerinde bizim sokak çocuk sesinden geçilmezdi. Çocuklar birkaç yıl içinde büyüdüler, sokaktan çekildiler, artık sokağı bir baştan bir başa geçerken salınarak yürüyorlar. Neyse, ne yapalım, ben de ağaçların hışırtısını dinlerim.

642180cookie-checkBalkonda

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.