Bağımlılık, kolayca tutuşmayı yaratır.

Son dünya krizinin başlangıç noktasına baktığımızda, dünyanın iplerinin oraya bağlı olduğunu görürüz. Bu iplerin ucundaki ülkelerde yaşanan krizler, dünya krizi olarak yansımaz, fakat iplerin tek merkezde toplanması ve o merkezde başlayan bir krizin nasıl dünyayı kucakladığını kısa zaman içinde öğrendik.

Bağımlı ülkelerin birbirini domino taşı gibi itekleyerek krizin girdabına düştük. Burada sorgulanması gereken bağımlılıktır. Bağımlılık ilişkisi ülkeler arasında eşitsiz durmaktadır. Yatay bir bağımlılıktan bahsetmiyoruz, dikey bir durum söz konusudur. Dikey olan bağımlılıkta tepe noktasında olan herhangi bir olumsuzluk alt tarafta bulunanlarda büyük depremlere ve sosyal patlamalara sebep olmaktadır.

Amerika’da yanlış olarak kurgulanan ve yapılan yatırımın, dünyayı bir anda büyük bir dalganın altında bırakabileceğini ekonomistler önceden görebilmişler midir? Çünkü bu devrilme durumu kapitalizmin sonu olarak algılandı, fakat kapitalizm yerini dolduracak henüz büyük çaplı bir sosyal hareketlilik oluşmamıştır. Demektir ki, kapitalizm kendi iç dinamikleri içinde kendini dönüştürmekte ve bağımlılık ilişkisi içinde başka ilişkilerin oluşmasını yaratmaktadır. Bugün yaşadığımız süreç, yeni bir dünyanın oluşması sürecidir. Bu süreç içinde yeni bağımlılıkların ve ilişkilerin örüldüğünü görmekteyiz. Bu ilişkilerin uluslar üstü firmaların daha çok söz sahibi olması ve ilişkilerini daha da karmaşıklaştırarak çözüm arayışı içinde olduğunu düşünüyorum. Çünkü, çıkış noktaları farklı coğrafik merkezler olmasına rağmen, bütün dünyadaki ülkelerde şubeler açarak bütün dünya ticaretini tröst firmaların belirlediği arz ve talep üzerine kurgulandığını görmekteyiz. Bu süreç son yirmi yıldır zaten hızlı bir şekilde devam etmekteydi, fakat bugünkü duruş itibari ile ulus devletin hakimiyeti ve merkez bankasının belirlediği süreç el değiştirmektedir. Örneğin Amerikan GM tarafından sahip olunan Opel Otomotiv fabrikası, Alman hükümetinin desteği ile Kanadalı bir firmaya satılmaktadır. Burada Amerika belirleyici konumda değildir, ulus devletinin temel taşı olan GM ulus devletinden bağımsız olarak içinde bulunduğu krize çözüm yolu aramaktadır, fakat bu arada ABD hükümetinden de diyetini almak istemektedir.

Ülkelerin bağımlılık ilişkisi dışında, firmaların birbiri ile bağımlılık ilişkisi kurulmaktadır. Dünyayı yöneten nüfus % 3 kabul edildiğine göre, bugün gelinen durum bu % 3’ün içinde yeniden bir bağımlılık ilişkisi kurulduğu ve bu yeni ilişki içinde yeniden roller verilmektedir. Bu oran belki daha aşağıya çekilecektir. A firması sahibi birisi, diğer firmalar ile ortaklık kuracak ve bir şekilde bağımlılık iliklisi içinde olacaktır. Firma, silah üretirken, ilaç, otomobil, enerji diye başlayan tüm alanlarda üretim ve üretimin kontrol aşamasında yer alacaktır. Bu durumda dünya ticaret örgütü tarafından belirlenen sınır ticareti kavramı da doğal olarak değişim gösterecektir. Çünkü artık üretimin nerede yapıldığı önemli değildir, nerede ve hangi kalitede tüketildiği önem kazanacaktır. Aynı marka ürün A ülkesinde üretilirken, o ürün D ülkesinde tüketimi sağlanırken, aynı marka ürünün C ülkesinde üretileni G ülkesinde tüketildiğini görmek artık doğal bir durum söz konusu olacaktır. Ve bu üretim aşamasında A ülkesinin firmaları ortak olmayacaktır. Dışarıdan gelmiş sermaye olarak algılanan bu firmalar, o ülke coğrafyasının istihdamı için önem kazanırken, ayrı bir bağımlılık ilişkisi kurmuş olacaktır. Firmanın çıkarları yönünde eskisi gibi ülke baskısını değil, firmanın istekleri yönünde devletin örgütlenmesi sağlanması önem kazanmaktadır. Bu durum ulus devletinin yok edilmesi ve başka bir ilişkinin oluşmasını getirmektedir. Bugün yaşanan süreç, ulus devletinin tavsiyesidir.

Çalışanlar açısından baktığımızda ise, durum daha karmaşıktır, çünkü göçmen işçi kavramı da değişim göstermektedir. Ulus devletlerin oluşturmuş olduğu sınırlar, sermaye birikimi için başlangıçta önemliyken, bu durum bugün AB süreci ile birlikte ortadan kalktığını genel kabul görmüştür, dünyada yeni birlikler önerilmektedir. Yeni birlikteliklerin sınırları insan göçünü engellemek içindir. Çünkü yeni sınırlar iç istihdam için önem kazanırken, hizmet sektörü önem kazanmaktadır. Bu yeni sınırlar içinde halklar birbiri içinde olurken, uluslar üstü firmalar çalışanları evrensel bilgi birikimi ve yeteneğine göre tercih edecek ve çalışanlarını global olarak çalıştıracaktır. Gerekli gördüklerini dünya saffındaki fabrikalarında geçici olarak istihdam edebilmektedir, fakat bu daha da yaygınlaşacak ve bu durumda yeni iş ve işçi ilişkisi kurulacaktır. Yeni ilişki içinde kişi ömür boyu istihdam değil, iş olduğu süre için istihdam kavramı gelmektedir. Firma verimlilik kavramını kendi amacı yönünde belirlerken, geniş kitlelere hizmet sektörü içinde yer almasını düşünmektedir!

Ulus devletin yaratmış olduğu geçmiş ile hesaplaşma bu süreç içinde başlangıçta önem kazanırken, zaman içinde önemini kaybedecek ve yeni aidat ilişkisi içinde ilişkiler belirlenecektir. Dünya yeni sürecinde ilişkiler değişime uğrayacaktır, bugün yaratılan ilişkiler ve siyasi tercihler geçmişin bugüne karşı direnişini de ortadan kaldırmaktadır.

Yeni ilişki içinde bağımlılık, kolayca tutuşmayı yaratır. Bu yeni dünyada sosyal devrimler bu yeni ilişkilerin üzerinden olacaktır. Her yeni ilişki yeni krizlerin de davetlisi olduğunu söylemek abartı olmasa gerek!…

http://www.cemoezkan.de
http://cemoezkan.blogcu.com

1584740cookie-checkBağımlılık, kolayca tutuşmayı yaratır.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.