Bana dokunmayan bin yaşasın!

Şam’ın Doğu Guta banliyösüne düzenlediği ve kimyasal silahların da kullanıldığı iddia edilen saldırıda ölenlerin sayısı 700’ü buldu okuduğumuz kadarıyla. Rejim güçlerinin saldırısında, Hammuriye’de 300, Arbin’de 78, Sepka’da 67, Keffar Batna’da 140 ve Muaddamiye’de 50 kişinin hayatını kaybettiği açıklandı.
Çok yakınımızda yaşanıyor bu vahşet. 112 kilometre ötemizde…
Yazık ki içten içe üzülenlerimiz olsa da olması gereken refleksi gösteremedi Kıbrıs Türk halkı. Ne Mısır’a, ne Lübnan’a ne Suriye’ye…
Küçücük çocukların resimleri dahi kıpırdatmadı kılımızı. Siyasilerimiz hükümet kurmak gibi büyük işlerle uğraştıklarından bu konuda iki kelam edecek vakitleri olmadı.
Gerekli gereksiz her konuya atılıp, mangalda kül bırakmayan ve sosyal medyayı mekan tutanlarımızdan da pek ses çıkmadı.
Bu konuda açıklama yapanlar –gözümden kaçan varsa uyarın- KKTC İnsan Hakları Derneği Başkanı Hasan Yılmaz Işık ile Birleşik Kıbrıs Partisi (BKP) oldu.
KKTC İnsan Hakları Derneği Başkanı Hasan Yılmaz Işık, Suriye’de kimyasal silah kullanılması sonucu başta masum çocuklar ve insanların yaşamını yitirmesinden Suriye Hükümeti ve Devlet Başkanı Hafız Esad’ı sorumlu tuttuklarını ve şiddetle protesto ettiklerini bildirdi. Işık ayrıca Suriye’de yüz binleri aşan katliamlar ve en son kimyasal silah kullanılmasında Suriye Devlet Başkanı Esad ve hükümetine müdahale etmekte aciz kalan ve bu yönetimi meşru olarak tanımaya devam eden Birleşmiş Milletler’in (BM) de sorumlu olduğunu kaydederek, “BM basiretsiz kaldı” dedi.
Neredeyse hiçbir görüşümüzün örtüşmediği Birleşik Kıbrıs Partisi de Mısır ve Suriye’de yaşanan katliamları ve bu katliamların esas sorumlusu olduğunu iddia ettiği ABD emperyalizmini “şiddetle kınadığını” açıkladı.
BKP’den yapılan açıklamada, ABD emperyalizminin Büyük Ortadoğu Projesi’ni hayata geçirme ve “Arap Baharı” adı altında bölgeyi kendi çıkarları doğrultusunda yeniden şekillendirme yönündeki müdahaleleri sonucu Ortadoğu’nun kan gölüne dönüştürüldüğü, emperyalizmin tüm halkların tek ve ortak düşmanı olduğunu belirtildi.
Diğerleri sükut.

***

Basınımızın yeteri kadar yer vermemesinin nedeninin arz talep dengesine bağlayabiliriz, zira Suriye’yi, Türkiye’yi veya dünyanın herhangi bir ülkesinde yaşanan olayı manşete taşıdığınızda o gazeteyi, dergiyi satamazsınız.
İç sayfalarda bile fazla yer ayıramazsınız Türkiye/Dünya haberlerine, çünkü okunmaz.
Sitede de en az okunan haberler bu haberlerdir. O yüzden Türkiye ve Dünya haberlerine çok yer ayırmayız ancak bu tür hadiselerin vicdanlarda da yer bulamaması şaşırtır bizi.
Yazık ki, vicdanın pazara sürüldüğü, her değerin makama, maaş artışına, ne kadar çalışıp ne kadar çok kazanırıma endekslendiği bir ülkede, kavgalarımızın cebimize dönük olduğunu söylemeye gerek yok.
Adalı olmaktan olsa gerek, -ya da tüm dünyanın gözlerinin üzerimizde olmasının getirdiği şımarıklıkla- olaylara insani kavramlar üzerinden bakmak bir yana dünyanın merkezinin bizler olduğumuzu düşünüyoruz.
En iyi biziz, en akıllı biziz, en zor durumda olan biziz, en acınası bizleriz, en iyi kültür bizde, en aydın kafalar bizde, velhasıl her şey bizde!
Sözün özü, küçücük ülkede ben merkezli yaşamın gözlerimizi kör ettiğini söylememiz, zülf-ü yâre dokunmamız birçoklarının hoşuna gitmeyecek ama üretmeden tüketmeye çalışılan, tencerede pişirilip kapağında yenen bir sistemin insanları ne hale soktuğunu anlatmamız gerekiyor… Keser döner sap döner, gün gelir hesap döner sözünün mealini de…

1621240cookie-checkBana dokunmayan bin yaşasın!

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.