Bari futbolda ahlak galip gelsin

Her ikisinde de, sahadaki oyunlar kifayet etmediği durumlarda saha dışı oyunlar devreye giriyor. Karşılaşmalardan önce manupule edici sert demeçler verilip, hakemlere yüklenilerek, dayatmayla ya da kaba güçle saha dışında sonuç alınabiliyor.

Muhteris ve de muktedir olan, yerini sağlamlaştırmak için yargı erkine yükleniyor, sahada galip bitirebileceğine güvenemeyen takım ise Yüksek Hakem Kurulu’na saldırıyor… Amaç aynı. Liderlik…

Takımının zaferlerinde sevinçten ağlayan eski paşayı, Yüksek Hakem Kurulu’na atamak gibi bir şey olur, Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu’na bir amigoyu atama niyetine sahip olmak.

Kasımpaşa stadının adı Recep Tayyip Erdoğan. Fenerbahçeli Başbakan’ın, semtine bir armağanı. Yüzeyi düzgün ve yemyeşil görünüyor. Ama biraz oynanınca alttaki çamur tabakaları çıkıyor ortaya öbek öbek. Balçık saha doğru mücadele etmeye müsait bir saha değil.

“ Şeref “ stadının olduğu zamanlarda rakip oyuncular birbirinin hakkını hukukunu bile kollarlardı. Beşiktaş’lı Baba Hakkı, ertesi gün kendileri ile oynayacak olan Fenerbahçeli futbolculara “ hadi beyler, erken yatın, yarın bizle oynayacaksınız “ diye ağabeylik yapardı. Saha dışında da , sahada da rakibe saygı vardı, ahlak vardı…

Şimdi ise partiler de, takımlar da birbirini bir kaşık suda boğacak durumdalar liderlik adına…

Futbol oyun olmaktan çıktı, politik mesneti olanlar ve manevraları masa başında daha iyi yapanlar puan topluyorlar. Politika ise bir oyun haline geldi… Milletle oyun oynuyorlar.

Politikacının da, futbolcunun da bireysel olanı tribünlere oynuyor. İstiklal marşını söyler gibi yaparak taraftar gözünde prim toplamak ile, ülkeyi düşünüyor gibi yaparak kendi yerini sağlamlaştırmaya çalışmak aynı türden davranışlar. Bireysel popülizm öne çıkınca takım oyunu sırıtıyor, hoca-cemaat hesabı…

Siyasette, milletin savunma erki rakip gibi görülüp yıpratıldı. Futbolda da rakibin savunma hattı göz göre göre dövülüyor saha sahiplerince… Yan hakem yandaş…

Kuralları kendi lehine değiştirmeye çalışmakla, penaltı noktasını kazıyıp kendine avantaj temin etmek aynı anlayış… Erk sahibi olmayan, kendi kalesini de daraltmaya muktedir… Ama topu gömen top, oynamaya devam ediyor…

Savunmanın saçını çekerek, itip kakarak zafer kazanmayı içine sindirebiliyor büyük olduğunu iddia eden takım.

Siyaset muktedirinin de, futbol muktedirinin de hakemi aldatmaya yönelik hareketleri gözden kaçıyor… Taraftar bu oyunun farkında değil ama bizzat oyuncak… Kendini yere atıp mağduru oynamak moda… En büyük hakem güdümlü taraftar haline getirilmiş, küçük hakemler ise oyunun kurallarını değiştirmeye teşne…

O zaman bütün kuralları da, rakipleri de darmadağın etmek ne oluyor? Mübah oluyor.

Rakip takımların oynatılmadığı bir ligde oyun oynayarak lider kalmak “büyüklük” oluyor…

Oyuncusunun çukur kazmasını kınamayan bir takım oyununda, rakip takımın kale direklerinin birkaç metre genişletilmesi de mübahtır o zaman liderlik aşkına, yan hakeme kendi formanı giydirip sahaya 12 kişi çıkmak da… Gerçi yan hakemlerin bazıları adları üzerinde “ yan hakem “… Tıpkı yandaş bürokrat gibi…

Bu oyunun gidişatını ancak, kendi takımının oyunlarını içine sindiremeyen “ahlak taraftarları” değiştirebilirler. Yoksa hep “ oyuncak ” olarak kalırlar muhteris muktedirlerin elinde… Kimsenin İddia’cı futbolcudan farkı kalmaz.

Bunca büyüğümüzün arasında, sadece sahada sonuç alan, masabaşı güce tenezzül etmeyen, kural dışı oynamayan, devrime soyunmuş küçük ! Bursaspor’ları desteklemek olur bu durumda değişimin ve devrimin adı…

Bari futbolda ahlak galip gelsin.

747930cookie-checkBari futbolda ahlak galip gelsin

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.