Baskı altındayım!

Ya bizim istediğimiz gibi köşe yazarı olacaksın, ya da “yazar” değil “okur” olarak kalacaksın, diyorlar…


O nedenle ağız tadıyla, özgür irademle yazamıyorum.
Peki internet sitelerinde de mi özgürce yazamıyorsun?
Hayır gördüğünüz gibi internette istediğim biçimde yazabiliyorum.
Site yönetiminin en küçük baskı ya da engeli yok.
Ancak, yazımı internete (bu siteye) gönderene dek, baskı altında tutuluyorum. İnternete de yazı göndermem kimilerini rahatsız ediyor…
Gerçeklerleri, doğruları yazan köşe yazarı değil de “düzenin” ve “dümenin” adamı olmam isteniyor.


Türkiye’de yüzde seksen – doksan oranında ki gazeteci ve televizyoncu gibi, iktidarın güdümünde ve dümen suyunda medya mensubu olmam isteniyor…
Ya bu yönde adam olur yola gelirsin diyorlar ya da yazdıklarını, söylediklerini hiçbir yerde yayınlatamaz; kendin yazar kendin okursun, kendin söyler kendin dinlersin demeye getiriyorlar…


Başka ne demeye getiriyorlar;
Sen ne ahmak adamsın, çevreni görmüyor musun?
Herkes bir dümen tutturmuş gidiyor, vatanı sen mi kurtaracaksın?
Neyle kiminle kurtarmaya kalkıyorsun?
Gerçekleri, doğruları sadece sen mi görüyorsun?
Basın kulvarında keyfi gıcır giden bir sürü insan, olanı biteni görmüyor mu?


Görüyor… Görüyor tabi…
Ancak, onlar etliye sütlüye karışmadan, “Aman efendim…” , “Peki efendim…” ,“Haklısınız efendim…” diyerek; “çok sevilen(!)” ve “çok değer verilen yazar(!)” olmanın muhteşem başarısını(!) gösteriyorlar…
Yollarını ve yaşam tarzlarını öyle seçmişler, yani her devrin adamı olmanın plân ve programı içerisinde, zengin ama rezil bir yaşam!..


Peki kim/kimler sana baskı basıyor?
Kim/kimler yazılarını internete bile göndermemen için her türlü baskıyı yapıyor ve engel çıkarıyor?
Söyler misin kim bunlar?


Söylesem rezil gidişatı önleyebilecek misiniz?
Baskı altında olan; sayısız gazeteci, köşe yazarı ve televizyon program yapımcısının özgürlüğünü sağlayabilecek misiniz?
Onurlu dürüst ve namuslu gazetecilik yaptıkları için, işlerinden atılıp kapı önüne bırakılan yüzlerce, binlerce gazeteciye iş ve aş mı bulacaksınız?


Bırakın çark bildiği gibi dönsün!
Gün gelir bir gün belki bu ülke de de özgürlük güneşi doğar.
Gün gelir hep birlikte gerçek bir demokrasi baharı yaşarız.


Satın alınan değil de “satılmayan”,
“Dümenci” değil de “doğrucu”,
“Namussuz” değil de “şerefli”  gazeteciler “ahmak” olarak değil “ahlaklı” olarak nitelendirilir…
 
xxx


Sevgili okurlar;
Ne büyük onurdur; yazdığın, yazabildiğin köşende “kaya gibi durarak” gerçekleri haykırmak!…
Ne büyük onurdur;  gazeteci/televizyoncu olarak işsiz kaldığın halde, bir yerlere güdümlü medya patronlarının önünde gidip eğilip bükülememek!…
Ne büyük onurdur;  satın alınmışlığın utancı içersinde başını dik tutamayan sözde meslektaşlarının önünde “Anıtkabir” şerefini taşırcasına coşup gürlemek!
Ne büyük onur!…
Ne büyük onur!.


Evet, baskı altındayım ama onurluyum!
Çünkü kendimi hiçbir zaman satmadım satmayacağım da!..



[email protected]
[email protected] 


 

699020cookie-checkBaskı altındayım!

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.