‘Baykuş görmesek de sesini duyduk’

En nihayet Baykuş Gecesi’ne geldi sıra. Televizyon ekranlarına Formula I yarışları ile yansıyan Monza, bu kez parkı mesken edinen yırtıcı kuşlarıyla haber konusu. Milano’ya 15 dakika uzaklıkta Monza. Randevumuz 20.30’da dev parkın Monza kapısında. Biz tam vaktinde oradayız. Hiç tahmin etmediğim bir kalabalık kapıda beklkiyor.160 dolayında baykuş sever, ellerinde fenerleri, sırt çantaları, çoluk çocuk hazırlar.

İki rehberimiz var. Jeolog Matteo Barattieri ve Marta Villa. Baykuşları görüp göremeyeceğimiz belli değil, ama böylesi büyük bir parka gecenin karanlığında elde fenerlerle girmek gerçekten çok keyifli. Önce 5 dakikalık kısa bir bilgilendirme, gezinin planı, nasıl hareket edeceğimiz konuşuldu. Ardından iki gruba ayrıldık. Çocuklu aileler bir grup, çocuksuz yetişkinler bir başka grup oluşturduk. Ve Monza parkına iki ayrı noktadan girdik.

Matteo ve Marta, Monza’nın yerlisi iki rehber. Hem uzmanlıkları gereği, hem de şehrin yerlisi oldukları için parkı avuçlarının içi gibi biliyorlar.Çocuklar önde, biz anne-babalar arkada yola düştük. Kısa bir yürüyüşün ardından 350 yıllık tarihi bir ağacın önünde durduk. Çocuklar fenerleriyle ağacın köklerini aydınlattı. Sonra bir çember oluşturarak gecenin gölgelerinde ay ışığıyla karışan görüntüleri yorumlamaya çalıştılar. Marta Villa, anlatısını masallar ve efsanelerle süslemeye çalışsa da 2000’lerin çocukları, artık orman cinlerine perilerine inanmıyorlar. Hepsi   birer küçük yetişkin sanki.

Grup tekrar yola koyuldu. Rehberlerimizin söylediğine göre aslında bu parkta çok fazla sayıda baykuş yok. Ama puhu kuşu var. Orman içinde yürümeye devam ettik. Parkın ortasında geniş bir düzlüğe geldik. Rehberler herkesi sessiz olmaya davet etti. Çünkü baykuşları dinleyebilmek için sessiz olmak gerekli.

Bir de eğer yakınımızda iseler  teybe kaydedilen sese cevap veriyorlar. Çocukların katılımı, ilgisi ve olgunluğu doğrusu beni şaşırttı. Hepimiz yere oturduk. Hava sıcak mı sıcak, sanki bir ağustos gecesi. Herkes nefesini tutuyor. Kimse konuşmuyor. Matteo elinde teyp baykuşları çağırabilecek sesi dinletti birkaç kez. Bekliyoruz ama ses yok. Bir dakika, üç dakika, beş dakika. Orman, ay ışığı ve onlarca çocuk. Hepimiz bekliyoruz. On dakika sonra ardımızdaki ağacın uç noktasından bir cevap geldi. Önce çocuklar bir çığlık attı. Evet bir yırtıcı kuş, ama kendini göstermiyor. Ne de olsa baykuş!..

En baştan uyardılar görmemiz çok zor diye. Şimdi tekrar gecenin bir yarısı çoluk çocuk yürüyoruz. Saat 22.00’ye gelse de çocukların hepsi cin gibi. Bir tane yakınan çocuk yok. Onların bu başarısını ödüllendirmek gerekli. Baykuş severler her şeyi en ince ayrıntısına kadar düşünmüşler. Bastia Villası’nın önünde durduk. Burası aynı zamanda parkla ilgili yapılan araştırmalar için küçük bir belge-bilgi merkezi. Önce çocuklar girdi içeri. Kendilerine ayrılan sandalyelere oturdular. Bu keyifli yürüyüş ve keşif gezisinin ardından bir mini dinleti sunuldu çocuklara. Arp-keman dinletisi fonda sürerken Marta bu sıcak ortamda çocuklara masallar okudu. İngiltere ve İskoçya’dan masallar.

En son masalın kahramanı tahmin edeceğiniz gibi baykuşlardı. Saat gece yarısına gelmesine karşın çocuklar hem dinletiyi hem de masalları büyük bir keyifle dinliyordu.

Milano’ya dönerken oğlum Erik, elinde fener hala belki bir baykuş gelir diye bekliyordu.

***

Matteo Barattieri: “Amaç doğayı korumak

Centro Studi Sintesi ve Monza Belediyesi’nin girişimiyle düzenlenen Monza’daki Baykuş Gecesi, önceki gece 160 baykuş severi Monza’da buluşturdu. Çocuklar ve yetişkinlerden oluşan baykuş meraklıları, bu kez geceleyin girdikleri parkı jeolog Matteo Barattieri ve Marta Villa’nın rehberliğinde gezdi.

Doğa konusunda öğrencilere ve meraklılara eğitim veren Centro Studi Sintesi’nin kurucularından olan ve 94’de Monza parkı için düşünülen yarış pistine karşı girişilen zorlu  mücadelede aktif olarak rol alan  Matteo Barattieri,  Baykuş Gecesi ve Avrupa’nın en büyük kent vahası Monza parkı ile ilgili sorularımızı yürüyüş sırasında verdiğimiz kısa molada yanıtladı:

– Baykuş Gecesi düzenlemek fikri nasıl doğdu?
– Baykuş Gecesi İtalya ile sınırlı değil bildiğiniz gibi. İlk defa 1995 yılında Fransa’da düzenlendi. Daha sonra çeşitli Avrupa kentlerinde iki yılda bir tekrarlandı. 2003’te baykuşlar konusunda uzman olan arkadaşım Marco Mastrorilli ile birlikte böyle bir etkinliği İtalya’da başlatmak için bir adım attık. İtalya’da bir anlamda bölgeler çapında bir ağ oluştu ve 15
bölge, Baykuş Gecesi için kendi özel programını oluşturdu. Aynı yıl “İtalya Baykuş severler Grubu” adında bir topluluk oluştu. Çoğunlukla bu yırtıcı kuşlara karşı bilimsel ve amatör açıdan merak duyan  kişileri buluşturan bir grup oldu. Bu yıl Avrupa’daki birçok kentle birlikte İtalya’da da onlarca şehirde baykuş gecesi düzenlendi.

-Şehir hayatı içinde doğadan gittikçe uzaklaşıyoruz. Özellikle çocuklar, birçok hayvan ve bitki türünü tanımıyor. Baykuş gecesinin özellikle çocukları doğaya biraz olsun yakınlaştırmak gibi bir amacı da var sanırım…
– Elbette amacımız katılan kişilere, bu kuşları daha yakından tanıtabilmek ve doğal çevre hakkında biraz olsun bilgi verebilmek. İtalya için konuşursam, baykuşlar bir yana biz İtalyanlar doğal çevreyi yeterince değerlendiremiyoruz .Bu tür konular hakkında çok fazla tartışılmıyor. Bu gece baykuşlara adandığı için temelde baykuşları tanıtmayı amaçladık. Ama bize katılan herkes, baykuşlar ve diğer yırtıcı kuşlar aracılığıyla doğa nasıl korunur, doğaya yeterince nasıl sahip çıkılabilir gibi kavramları da doğal olarak sorguluyor. Hedef, eğlenerek, gözleyerek, kültürel açıdan yaşadığımız doğal çevreyi barındırdığı canlılar ve bitkiler ile tanıyabilmek.

– Monza’daki Baykuş Gecesi parkın 200. kuruluş yıldönümü ile de kesişti. Siz 1994’de Formula I yarışları için düşünülen yarış pistine karşı yüzlerce ağacın kesilmesini önlemek için verilen mücadelede aktif olarak rol aldınız. Biraz da bu zorlu mücadele bağlamında tanıtır mısınız Monza parkını bize?
– Monza parkı, Avrupa’nın en büyük kent parkı olmasının yanı sıra tarihsel açıdan pek çok önemli olaya da sahne olmuş bir park. Bu özellikleri bir yana, çevresel  nitelikleri nedeniyle çocuklar ve gençler açısından canlı bir laboratuar. Ancak son elli yıldır  Monza parkını tehdit eden pek çok olumsuz girişime tanık oluyoruz. 1994’de inşası planlanan otomobil pistinin yanı sıra, bir golf sahasının inşası da gündeme geldi. Monzalıların parklarının geleceği için bir inisiyatif alması gerekiyordu. 94’de gündemde olan pist inşası, park genelinde 500’ü aşkın bitki ve ağacın yok edilmesini ve kesilmesi sonucunu doğuruyordu. Bu yönde hemen yerel bir komite oluşturduk. Ben de bu kampanyada bir fiil rol aldım. Her gün yaptığımız gösteriler, bilgilendirme toplantıları ve parkta nöbetleşe gönüllü  bekçilik
yaparak pistin inşasını zorlu bir çabayla engelledik.

– Baykuş gecesi etkinliğinde ülkesel bir ağ mevcut değil mi?
– Ulusal bir ağın yanı sıra “Uluslararası Baykuş severler Grubu” var. İtalya genelinde ülkesel bir ağ da var. Elektronik posta yoluyla haberleşiyoruz. Hemen her bölgede bir temsilcimiz var. Merkez, Lombardia bölgesi.Ama her bölge kendi etkinliğini bağımsız bir biçimde organize ediyor.

– Baykuş gecesine katılanlar hakkındaki gözlemleriniz nedir?
– Bunlar genelde bu tür yırtıcı kuşlara özel bir merak duyan kişiler. İnsanlar normal koşullarda parklara gece gitmiyor. Birçok kişi öncelikle Monza parkına gece girecek olmaktan büyük bir keyif alıyor. Bu da daha sonra baykuşlara olan merak ve ilgiyle kesişiyor.   Parkın ve ormanın sessizliğinde yürüyüş yapacak olmak düşüncesi bile etkiliyor katılanları.

– Dün sabah parkta  kuşlara ait  kanat, tüy,, yemek artığı vs. malzeme topladınız. Bu malzemeyi daha sonra nasıl değerlendirmeyi düşünüyorsunuz? Baykuş müzesi kurmak gibi bir düşünceniz var mı ?
– Bundan amaç kendini bir anlamda kolaylıkla göstermeyen baykuşlara, parkta bıraktıkları izler aracılığıyla da yaklaşmak. Monza parkı barındırdığı hayvanlar kadar içerdiği bitki örnekleri açısından da çok zengin. Belki de burası için bir Doğa Tarihi Müzesi çok daha önemli.

– Gerçekten Monza parkında çok sayıda baykuş barınıyor mu?
– Aslında Monza Parkında az sayıda baykuş var. Çünkü parkın doğal ortamı, bu kuşlar için pek uygun değil. Çünkü baykuş açık alanda yaşıyor. Burada daha çok puhu kuşu var.  Ama  yaptığımız fauna araştırmasında bir çift baykuşa rast geldik.

İLGİLİ HABER: Baykuşların gecesi…

1101320cookie-check‘Baykuş görmesek de sesini duyduk’

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.