Bazı şeyler…

Bazı şeyleri seviyorum
ağaca dokunmak gibi yeşil..
iklimsizlik güzel..
güneş başka yağmurda…
çay kahvaltı masasında…
bazı şeyleri aynı anda seviyorum..
sevmekle özlemek mesela…
ikisi tek başına anlamsız…
sevmek eylemsizce, özlemek sevmeksizin saçma…
peçeteyi ikiye katlıyorum…
bazı şeyleri katlamayı severim.
bazı şeyler de katlanmayı hak eder…
bir deniz var aramızda büyük bir deniz
o da derlenip toplanıp yüzmeden aşılabilir…
rüyanda düşüyormuşsun hissiyle irkilerek uyanmak…
sırf bu bile coğrafyayı değiştirebilir…

Çaya susadıysan.. gelebilirsin…
mis gibi bergamot …
uzak dediğin nedir?..
kokusu geldi mi burnunun ucuna,
sızlayan sence kilometreler midir?
pırıl pırıl bir ışık giriyor ağacın damarlarına
oradan yürüyor boynuma..
gelsene…
ağaçlar sen varsın diye sevinebilir.

Ama bir yüzyıl var aramızda büyük ve zarif..
bu korkutabilir..
ben yeşillikler ormanında yalnız bir prensesim.
aşk cümleler üzerinden yürüyen
ve pişmanlıkla devşirilen bir evrimdir,
bu evrime yakışır en heybetli yaklaşım:
‘hayat güzeldir’..
bunun yanısıra tek gerçek
öleceğini bilmektir..
sırf bu yüzden
seni ölünceye kadar sevebilirim’
diyebilecek kadar da yürekliyim.
sevmek de bir ölme biçimidir.
-ölüyorum- diyemezsin
onun yerine -seviyorum- dersin.
böyle böyle büyük laflar edebilirim…
cümleler yontulmuş gerçeğin
ihtiraslı ifade şekilleridir,
baktığın yerin ışığına göre sürekli değişir.
birini beğenmezsen diğerine razı olabilirsin…
bazı şeyler bizi birbirimize görünmez iplerle bağlar..
kelimeler de öyle…
nihayetinde etten kemikten değildir ,
kelimeleri sevebilirsin ama dokunabilir misin?
mesela şu kitapdaki 2.paragraf 3.mısra montaj mı yoksa sensin misin?
hadi canım ben seni görmek istesem
şu fincanın gölgesindesin…
sabah uykularımın
mahmur prensisin…
bazen hayaller de en az kurduğun cümleler kadar gerçektir…
ama söylesene canım, gerçek dediğin nedir?
bazen zararsız bir yalana da fena halde ihtiyaç duyabilirsin…
kelimelere delice tutunduğun bir anda
tamamen kurtulmak da isteyebilirsin…
şimdi topla götür gazeteleri kitapları dergileri filan ne varsa …
bir adam vurmayı tarif eden manşetler biriktiriyorlar raflarda…
ben adil bir prensesim…
nice çiçekler soldu sayfalarımda
ama kelimelerle hiç bir ismi kirletmedim..
kelimeler hayatın dublajıdır..
üzerine yapışır,
an’ı kötüye kullanır.
ben herşeyi her zaman değil
bazı şeyleri zaman zaman seviyorum..
konuşmakla veya susmakla dağıtılamaz bu hava…
konuşmak eylemsizce, susmak umutsuzca.. saçma…
bırak neredeyiz saat kaç burası neresi bırak…
zaman mekan filan falan sen ben faniyiz,
çoğunlukla neyi yaşadığımızın bile tam farkında değiliz…
gerçek miyiz ?
tek gerçek var; öleceğiz…
bir bahçeyi korumak
otları ayıklamak
böcekleri kovmak
yeni fidanlar dikmek
toprağı sulamak…
bunlar bunlar bunlar
bunlar işte bazı güzel şeyler…
hep bir anlam arayışı
hep bir devamını getirme telaşı…
bazen tek bir hayat tek bir cümleyle biter…
ama inan bana bütün yaşadıklarına değer…

Ben o bahçeyi usulünce katladım dürdüm
koydum cebine,
farkında değilsin ama
yüzyıllardır o ütülü mendille geziyorsun cebinde…
hiç mi eskimez o kumaş hiç mi eksilmez,
bunca yorgunluğa bunca arbedeye?
hiç geçmez ki kokusu sevginin,
burnunu sızlatır yıllar sonra bile..
bunca kirlenmişlik içinde sağ kalmayı başarabilen bir şiir
ağzına gürül gürül akan sevginin süt dişleridir.

Ah bir fincan çay kokusuna
iki peçete katlamaya aklıma düşüverdin…
paralel cümlelerimde sıradışı tek özne sensin.

[email protected]

1605030cookie-checkBazı şeyler…

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.