Belçika’da Yaşlı Göçmenler Derneği…

Göçmen işçiler, istasyonlarda bando ve mızıka ile karşılandılar. Nasıl olsa, kısa bir süre sonra yurtlarına döneceklerdi. Bu nedenle, Belçika hükümeti onlar için bir sosyal politika saptama gereğini duymadı. Sonra baktılar ki, bunların gideceği yok, işler de sarpa sarıyor, bunları nasıl zararsız hale getiririz diye önlemler almaya başladılar. Ama, bizim konumuz bu değil. Biz yaşlı göçmenlere dönelim.


Onlar için de Belçika’nın bir sosyal politikası yok. Bunların öleceği de yok. Üstelik, bu birinci kuşak ölse bile arkadan ikinci kuşak geliyor. Bunların hali ne olacak? Bunu kimse bilmiyor, çünkü ortada bir deneyim yok. Bekleyip göreceğiz. Yine de, siyasetçilerin çoğu, işi oluruna bırakıyor. Az sayıda Belçikalı siyasetçi bir şeyler yapmak istiyor.


İşte, « vaziyeti umumiye » böyle iken, bizler bir kaç yaşlı Türk, pamuk eller cebe diyerek bir dernek kurduk. ASEM yani Association of Elderly Migrants (Yaşlı Göçmenler Derneği) . Biz ASEM’e aramızda, Aslan Emekliler’in kısaltması diyoruz. Tanıdık bir dernek de, geçici olarak binalarında bize bir oda verdi. Başladık oraya buraya koşuşmaya.


3 Mart 2005 günü açılışımızı yapmayı kararlaştırdık. Türk ve Belçikalı, siyasetçi, dernekçi, gazeteci, iş adamı, v.b. kim varsa hepsini çağırdık. Çağrı yazılarını, masraf olmasın diye, kapı kapı elden dağıttık (Belçika’da yaşlılara, tramvay, metro, v.b. parasız). O gün gelen gelene. Yalnız bizim sayın iş adamlarımızdan hiç biri ortalıkta yoktu. Yaşlı vatandaşlarına sahip çıkmayı unutmuşlardı.


Bu yakın ilgiden güç alarak, oturduk, ASEM’in amaçlarının ne olduğunu belirten bir yazı yazdık. Şimdi bunu size özetlemek istiyorum.


Yunan ve İtalyan yaşlı göçmenler başlarının çaresine bakıyor. Faslı ve Türk yaşlılar ise sessizlik içinde ölümü bekliyorlar. Bizim amacımız, yaşlı vatandaşlarımızın Belçika’da insan gibi yaşayıp, insan gibi ölmelerini sağlamaktır.


Bu arada, şuna da işaret edelim: Göçmenliğin ve yaşlılığın insanları zor duruma düşürmesi, Faslılara ya da Türklere özgü değildir. Örneğin, Türklerden o kadar yakınan Hollandalılar, vakti zamanında işsizlik yüzünden, Yeni Zelanda’ya göçmüşler. Yeni Zelanda’daki yaşlı Hollandalıların bugünkü durumu, Belçika’daki Türklerin durumundan farklı değil. Onlar da durumlarını düzeltmek için bir dernek kurmuşlar. Neyse, biz amacımızı özetlemeyi sürdürelim.


Laf lafı açıyor. Bir türlü  sadede gelemiyorum. Buradaki yaşlı Türklerin acıklı durumuna örnek mi istiyorsunuz? Buyurun buradan yakın. Diyelim ki, adı Mehmet’tir. Mehmet, eşi ile Türkiye’ye, tatile gitmiş. Afyon’a hareket etmek için otobüs durağında beklerken, biri yanlarına yaklaşmış:


-Ben şoförüm, Afyon’a gidiyorum. Otobüs parasına sizi de oraya atarım, demiş.


Mehmet ile eşi de bu öneriyi kabul ederek, taksiye binmişler. Bir mola sırasında, bunların içtikleri suyun içine uyku ilacı atmışlar ve bir güzel soyduktan sonra yol kenarına atmışlar. Köylüler bunları kurtarmış ama Mehmet’in eşi bu darbenin etkisinden kurtulamamış ve üç ay sonra ölmüş. Mehmet geri dönmüş Belçika’ya. İki oğlu da, esrara falan bulaştıklarından, hapise atılmış. Bir tanesini, hapishanede öldürmüşler. Öbürü hala orada. Mehmet, ayda eline geçen 400 Euro ile yaşamaya çalışıyor ve de hayalet gibi Brüksel sokaklarında dolaşıyor.


Brüksel’de, Botanique diye bir kültür evi var, Belçikalılar için. Bu ev, Türklerin bir tür mahallesi olan Schaerbeek semtinde olduğundan ve de soğuk havalarda kaloriferleri iyi çalıştığından, Mehmet gibi gariban Türkler, günlerini oradaki bankların üzerinde geçiriyor. Kahveye gidip bir de çay parası mı verecekler?


Işte ben, Mehmet’i orada tanıdım. Bizim derneğin adresini, kendi adımı verdim. Ben de onun adını ve adresini istedim. Çekindi, vermedi. Kim bilir, şimdiye kadar ne kadar aldatıldı ki, benden de çekinmişti. Ben yine de, zaman zaman oraya gidiyorum, olası üyelerimize ulaşmak için.


Evet, amaçlarımız…


l. İşe sayılarla başlamak gerekiyor. Önce Brüksel’de, sonra da tüm Belçika’da olmak üzere, kaç tane yaşlı göçmenimiz var? Kaçı kadın, kaçı erkek? Bunların ortalama emekli maaşları ne kadar? Yalnız mı oturuyorlar, çocuklarıyla mı ? Göçmenler için özel huzur evi olmadığından (uzun vadeli bir amacımız, onlar için huzur evleri kurmak, ya da var olan Belçika huzur evlerinde geleneklerine, inançlarına göre yaşamaları için önlemler almak), diğer huzur evlerinde kaç Türk var ? Bu ve benzeri konularda bilgi toplayacağız.


2.Yaşlı Türkler, Belçika yasalarına göre yararlanabilecekleri kurum ve kuruluşların sundukları hizmetlerden çok az yararlanıyorlar, çünkü dil bilmiyorlar. Dil bilen birisi onlara yol gösterse de, bu kuruluşlarda çalışan Belçikalılarla iyi iletişim kuramıyorlar. Türkler kadar, oralarda çalışan personelin de eğitilmesi gerekiyor. Bunun için yetkili mercilerle işbirliğini artırıp, eğitim programlarının hazırlanmasına destek vereceğiz.


3.Evet, Belçikalı, Türk, Faslı, Yunan, v.b. tüm yaşlıların genellikle sorunları aynı. Rahat etmek; sokakta güvenlik içinde dolaşmak, komşuları ile iyi ilişki kurmak ve birbirlerinin deneyimlerinden yararlanmak, v.b. istiyorlar. Ne var ki, Türklerin, bazı özgüllükleri var; yasa koyanlar bunu nereden bilecekler! Geleneklerinden ve dini inançlarından doğan bu özgüllüklerine göre rahat yaşamalarına biz yardımcı olacağız. Huzur evleri örneğinde olduğu gibi.


4. Biz göçmenler için dernek kurarken, hiç bir zaman onları ghetto’larda yaşatalım diye bir şey düşünmedik. Aksine, onları Belçikalı yaşlılar ile kaynaştırmak en önemli hedeflerimizden biri. Çeşitli ve ortaklaşa faaliyetler düzenleyerek birbirlerini daha yakından ve önyargısız olarak tanımaları için zemin yaratacağız.


Bunun gerçekleştirmek için de hemen kolları sıvadık zaten. Belçikalı yaşlıların “La Gerbe” adında önemli bir derneği var. Hemen onlarla bağlantı kurduk. Bu gibi şeyler para gerektirmiyor. La Gerbe’in yöneticileriyle konuştuk, derdimizi anlattık.


-Aman, biz de sizin gibi birilerini arıyorduk. Gökte ararken yerde bulduk, dediler.


Biz de:


-Öyleyse, 24 Nisan günü, saat 15.00’de yaşlılarınızı alıp bizim derneğe gelin, dedik.


O gün, ikisi erkek, altısı kadın, sekiz Belçikalı, bazıları biraz çekingen, çıkageldi. Bizim takımda, üçü erkek, altısı kadın, dokuz oyuncu var. Onlar tabii, Türkçe bilmiyor. Bizimkilerin bazıları çat pat fransızca biliyor; bir ikisi de bu dili iyi konuşuyor. Bizim hanımlar marifetli, yaptıkları ahşap boyama, rölyef, kumaş boyama, ebru, vitray, porselen, v.b. çalışmalarını sergilediler.


Bendeniz de, seramik çalışmalarımı ortaya koydum. Belçikalılar pek beğendiler. Onlara, isterlerse bizim çalışmalarımıza katılabileceklerini söyledik. Bundan çok hoşnut kaldılar. Sonra, uzunca bir masanın başına oturduk. Bir yandan, yine bizim on parmaklarında on marifet olan hanımlarımızın hazırladıkları kurabiyeleri yiyip kahvelerini içerken, bir yandan da, hepimiz, birer birer söz alarak, düşüncelerimizi açıkladık.


Bir süre sonra, bir yaratıcı arkadaşımız, bir kaç tahta kaşık ile çıkagelip Belçikalılara, bunlarla nasıl oynanacağını göstermesin mi! Bizim yaşlı Belçikalılar tahta kaşıklarla oynamaya başlamasınlar mı! La Gerbe görevlilerini görecektiniz. Ağızları kulaklarındaydı.


Ayrılırken, Belçikalı yaşlı hanımlardan birinin paltosunu giymesine yardımcı oldum. Kulağıma eğilip büyük bir sır verir gibi,


Ben bundan 3 yıl önce Schaerbeek’e (Türklerin mahallesi) taşınırken, pek korkmuştum. Bana bir kötülük yaparlar diye. Sonradan gördüm ki, hiç de fena insanlar değilmiş. Hele bugün çok mutlu oldum, dedi.


İşte, bizim amaçlarımız bunlar. Bakalım, ne kadar başarılı olacağız.


Bu arada, İngiltere’deki “aslan emekli” vatandaşlarımıza da sözüm var. Onlar da örgütlenmek istiyorlarsa, ne duruyorlar! Gün bu gündür! Her türlü bilgi ve deneyim aktarımı için adresimiz ; ASEM, 183, CHEE. DE WATERLOO 1060 BRUSSELS-BELGIUM. Yalnız, şimdi tatile Türkiye’ye gidiyoruz. Bizden bir süre haber alamazlarsa, yanlış anlamasınlar.           


Av. Sina Pamukçu
ASEM Başkan Yardımcısı


av. sina pamukçu yazdı

679830cookie-checkBelçika’da Yaşlı Göçmenler Derneği…

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.