– Ben varım! – Bu biz miyiz?

Dün gece, saat 23.oo. Ankara Kızılay Meydanı neredeyse boş. Yol başları polis ve araçları ile kontrol altında. Meclis’in yanından Dikmen yolundan ilerliyoruz. Emniyet Genel Müdürlüğü önünü geçiyoruz. Polisevi. Polisler ve geçiş verilmiyor. Mahşeri bir insan kalabalığı. Gece yarısı, insanlar evlerinden çıkmışlar, 20 gün önce başlayan ve seslerini duyurmak için hala ayaktalar. Bayraklar var ellerinde, tencere tavalar var. “Ben Varım” diyorlar, beni yok sayma artık, düşüncesiyle ayaktalar.

Bu insanların bir çoğu yarın işe gidecek. Sınav yorgunluğunu daha atamamış gençler var. Bu insanları, gecenin yarısında, buraya getirmek için, bedava araç organizasyonları yapılmadı. Yemek için kumanya da dağıtmıyorlar. Burada, pirinç, bulgur, yağ torbaları da bedava dağıtılmak üzere yok. Kömürde dağıtmıyorlar. Bedava bir şey yok. Ellerinde su şişeleri var. Stoklanmış, bedava dağıtılan su paketleri de gözükmüyor ortalıkda.

İş endişeşi, zorlama, görevlendirme de yok. Gaz fışkırtılacağını, ilaçlı tazyikli suyla karşılaşacaklarını bilerek geliyorlar. Bunları göze alarak geliyorlar. Gezi Parkı kalsın. Ağaçlar kesilmesin. Daha ne olacağı ve ne için, nasıl olacağı bile belli olmayan, Kışla gibi, beton yığını olmasın istiyorlar. “Ben varım” diyorlar. SOLUK almak istiyorlar. Soluğumuz kesilmesin diye, Gezi Parkı simge oldu.

Mahkeme kararı, referandum ne için. Yani, ağaçlar kesilsin, kışla yapılsın, rezidans, alış veriş alanları yapılsın diye mi, insanlar Kazlıçeşme de, ya da Sincan’da toplanıyor. Kim kime karşı ve ne için. Ne olacak, Kışla yapılırsa, insanlara, topluma karşı, bu direnç, istek, ya da illa da yapacağız Kışla’yı inadı. Neden, ne için.

Taksim’e, Kızılay’a, insanlar neredeyse rahatlıkla inememe noktasıne getiriliyor. Gezi Parkı kapalı. İnsanlara karşı polis çenberinde. Oraya insanlar, dokunulmasın diye gidiyorlardı. Şimdi çiçeklendirme yapılıyor. Orada insanlar bostan bile yapmışlardı. Yeşili, ağaçları insanlar korur. İnsanlara karşı bu alanlar, yok edilerek yaşamı sürdürme, kimin için.
Gezi Parkı, insanlar içinde yaşasın diye, SOLUK alsın diye.

Her gün akşam, göstermeseniz de, herşey dünyanın gözü önünde oluyor. Bir yandan insanlar, haklarına sahip çıkıyor, direniyor diye yorum yapılıyor. Bir yandan, hastalara ve hastanelere kadar, gaz fışkırtmalar. Yaralananlar, kayıplar, gözaltına almalar, hatta ölenler. Bu arada bilgi kirliliği ve ilkel sözcüklerle, aşağılama ve karalama girişimleri. Tutuklular, tutuklular. Nerdeyse, ülke tutuklular mekezi haline gelecek. Niye, Kışla yapılacak. Bu millet sonra unutur. Unutulacak gibi değil yaşananlar.

Dolmuşa bir kadın biniyor. 60 yaşlarında, gözünün altı adeta parçalanmış gibi. Bir şey isabet emiş belli. Sormaya utanıyorum ve bakamıyorum. Yanında, kızı ve torunu. Gecenin bu saatinde, bunlar sokakda ne için bulunuyorlar. Bir şey almak için değil, bir şeylere sahip çıkmak için ve gaz, ilaçlı su. 20 gün önce, evet birkaç ağaç için başladı. Bu kadar sert tepki ve söylem olunca da, zemberek boşanıyor.

Dış güç, iç güç, örgüt. Hemen bu yakıştırmalar. Evet, bazı marjinal, az da olsa gruplar var. Ama, onlara bile masafeli bakılıyor. Uyarılıyor. Burada kişilerin, doğal bir harekete geçişi var. “Ben varım” diyor ve “Yalnız olmadığını” görüyor. Sanal bir kaç satırla, insanlar sokağa çıkıyor. Organizasyonla getirilmiyor. Organizasyonla gelenlerde, ağaçlar kesilsin diye gelmiyor. Parklar kapatılsın diye gelmiyor. İlaçlı su ve gaz insanların üzerine sıkılsın diye gelmiyor.

Ne oluyor bize, ne hale geliyoruz. Mevlana’nın hoşgörüsü, Yunusun insan sevgisi, asırlardır bu topraklarda yaşıyor.

Üç haftadır, Gezi sarmalında kaldık. Salıları, çalışma yaşamının sorunlarını irdeleyeceğiz. Konu yığını önümüzde. İyi haber, MESS Grup Sözleşmeleri bağıtlandı. Anlaşma sağlandı. Metal sektöründe uyuşmazlıklar bitirildi. Kamu da, toplu iş sözleşmelerinin bitirilmesi yolunda ise, ücret hala telafüz edilmediğinden, uyuşmazlıklar tıkandı. Yıllar sonra, Çalışma Meclisi’ni toplayalım sözü kullanılmaya başlandı. Çalışma yaşamını ilgilendiren, bir çok yasa tasarısı taslağı güdemde. Asgari ücrete ne kadar zam geliyor. Sendikal örgütlenmede ki sıkıntılar, sendikaların içindeki gelişmeler, karşıklıklar. Konular, konular.

Bunları tartışıp değerlendirmemiz gerekiyor.

Parkı kışla yapacağız. Gaz. İlaçlı tazyikli su. İnsanlar ayakta. Alanlar kapalı. Parklar adeta yasak.

Gerçekten ne oluyor bize. Bunları hak ediyormuyuz. Dünya, bize bakıyor ve izliyor, şaşkınlıkla. Biz, bir an, bir DURALIM. Kendimize bakalım. Sınırlarımızın ötesini de, biraz bırakalım. Onları düzeltme konusunda da duralım. Kendimize bakalım bir. Ne söylüyoruz. Söylediklerimiz ve kendimiz neredeyiz ?

Bir kendimize bakalım. Gerçekten nereye gidiyoruz ? Ne olur, bir AYNA’ya bakalım. Bu bizmiyiz ?

Ankara. 18 Haziran 2013. [email protected]

1551810cookie-check– Ben varım! – Bu biz miyiz?

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.