Beton yoksulluktur!

YUSUF YAVUZ / AÇIK GAZETE – Antalya’nın Gazipaşa ilçesinde doğal sit alanı niteliğindeki Selinus sahilinin 5 yıldızlı otellere açılmasına tepki gösteren ilçe halkından betonlaşmaya dayalı turizme tepki geldi: “Dünyada betona teslim edilmiş bir coğrafyada zengin olmuş bir halk yoktur.”

Gazipaşa’da adını Selinus antik kentinden alan yaklaşık 2 kilometrelik kumsal betonlaşmaya açıldı, ilçe halkı ayağa kalktı. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından onaylanan Koruma Amaçlı İmar Planı’nın ardından Gazipaşa Belediyesi’nin hazırladığı parselizasyon çalışması da Antalya Büyükşehir Belediyesi tarafından uygun bulunarak 6 Şubat’ta bir ay süreyle askıya çıkarılmıştı. Yaklaşık 13 bin yatak kapasitesi öngörülen 5 yıldızlı otellerin inşa edilmek istendiği sahilin kitle turizmine değil, doğaya saygılı bir turizme açılmasını talep eden ilçe halkı, Gazipaşa Hepimizin Platformu adıyla bir araya gelerek betonlaşma girişimine tepki gösterdi. Sahildeki yağma planına karşı ortak mücadele edebilmek için platform çatısı altında bir araya gelen Gazipaşalılar, her şey dahil sisteminin egemen olduğu betonlaşma doğuran turizm modeline karşı ortak basın açıklaması yaptı.

Selinus sahilinde bir araya gelen Gazipaşa Hepimizin Platformu adına bir basın açıklaması yapan platform sözcüsü ve Gazipaşa Su ve Doğa Sporları Başkanı Mustafa Akkoca, sahilde uygulanmak istenen planın halkın yararına olmadığını ve halkı turizme dâhil etmediğini savunarak yapılan çalışmanın kişilere özel olduğunu dile getirdi. Sahildeki imar çalışması sırasında “otele ait nasıl bir plaj yaratırım” mantığı ile hareket edildiği görüşünü dile getiren Akkoca, planla Gazipaşa halkının kıyılardan uzaklaştırılarak Antalya’nın doğusundaki en güzel plajların sermaye sahiplerine sunulduğunu savundu.

‘HALKIN KIYIDAN YARARLANMA İMKÂNI KALMAYACAK’

Platform adına ortak açıklama yapan Mustafa Akkoca, özetle şunları dile getirdi: “Plan incelendiğinde halkın kıyılara ulaşabilmesinin olmazsa olmaz koşulu olan turizm tesis alanları arasında bulunması gereken, halkın kıyıya ulaşabileceği, denize dik, halka ait alanların hiç olmadığını görüyoruz. Otel adaları arasındaki bu alanların yokluğuna, araç yollarının ve otopark alanlarının yok denecek kadar az olması da eklenirse ve bunların da otelin kendi araçları tarafından işgal edileceği düşünülürse, ilçe halkının denizden, kıyılardan ve kumsaldan yararlanma imkânı kalmayacaktır. Oysa kıyılarımızı kullanabilmek birinci derecede ilçe halkımızın hakkıdır. Sonuç olarak önerilen ve planlanan sistem sessiz cennet olan Gazipaşa’mızın doğasını, kıyılarını, denizlerinin temizliğini, görüntüsünü, insan yapısını, huzurunu tamamen bozacak bir anlayışın ürünüdür. Bir tür yağma ve talan politikasıdır. Bu planın uygulanması için acele eden sermayenin tek derdi Gazipaşa’nın insanı ve doğal güzellikleri üzerinden en kısa sürede en büyük parayı kazanmaktır.

‘İMAR PLANLARININ DEĞİŞTİRİLMESİNİ TALEP EDİYORUZ’

Gazipaşa’nın bilinçli ve duyarlı insanlarının yapıldı, oldu, bitti anlayışıyla kendilerine dayatılan bu planı reddetmeleri, geleceğimiz açısından, çocuklarımız açısından, toplum sağlığı ve huzuru açısından da bir zorunluluk haline gelmiştir. Gazipaşa son cennettir ve bu son cenneti cehenneme dönüştürmek isteyenler karşılarında memleket sevdalısı Gazipaşa çocuklarını bulacaklardır. Gazipaşa, geçmişle geleceği birlikte inşa edecek, huzurlu ve hoşgörülü insanların yaşadığı, aydın bir cumhuriyet kentidir. Bu kent her düzeyde yetişmiş ve yetkin insana sahiptir. Hal böyleyken Gazipaşa ile ilgili çok önemli bir meselede, halkla paylaşılmayarak bu sürecin yürütülmesine ve buna turizm gibi bir kılıf uydurulmasına şiddetle karşı çıkıyoruz. Gazipaşa halkının yararına, turizm ve tarımın iç içe olduğu, yerel dokunun korunduğu, kazananın Gazipaşalı olduğu, ilçemize özgü bir turizm anlayışının oluşturulabilmesi için kıyılarımızda uygulanmak istenen Koruma Amaçlı İmar Planlarının değiştirilmesini talep ediyor, bunun için kararlılıkla mücadele edeceğimizi kamuoyuna ilan ediyoruz.”

‘BU TOPRAKLAR İKİ BÜYÜK İSTİLA GÖRDÜ: MOĞOL VE MÜTEAHHİT İSTİLASI’

Selinus sahilinde uygulanmak istenen turizm modeliyle ilgili konuşan platform gönüllülerinden Eğitimci-Yazar Zeyyat Şahin ise betonun çağın en büyük düşmanı olduğunu belirterek, şunları söyledi: “Bu topraklar iki büyük istila gördü. 13. yüzyılda Moğol istilası, 20. yüzyılda Müteahhit istilası. Ben Antalya’dan geldim buraya. İleride torunlarım, ‘Dede, köyümüz, bağımız, dedemin mezarının olduğu yer, senin davar güttüğün yer, muz ektiğin yer şimdi nerede, sen o zaman neredeydin?’ dediklerinde, ‘Ben oradaydım’ demek için buradayım. Biz o yüzden buradayız. Evet, ümitvarız. Buraya betonlar döküldüğünde, binalar dikildiğinde bile onları söktürebiliriz. Eğer biz kararlı olursak beton dökemezler. Eğer biz kararlı olursak döktükleri betonu söktürebiliriz. Bu topraklar çocuklarımızın geleceği. Eğer tosbağalar, tavşanlar, yılanlar yoksa; kekikler, adaçayları, çam ağaçları yoksa siz bir hiçsiniz. Coğrafyayı değerli kılan şey, o coğrafyadaki canlılardır.”

‘VATANININ KURDUNU KUŞUNU KORUYAMAYAN İNSAN DEĞİLDİR’

Türklerde vatanın kutsal olduğunu ancak terk edildiğini dile getiren Şahin, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Biz Orta Asya’yı niye terk ettik biliyor musunuz? Dağında taşında ot, burç, kuş kalmadı o yüzden terk ettik. Otu, burcu, kurdu, kuşu olmayan bir coğrafya vatan değildir. Vatanının otunu, kuşunu, kurdunu koruyamayan, bunun için uykusuz kalmayı göze alamayan bir insan da insan değildir. Evet, bizim çok büyük bir turizm hareketi başlatmamız lazım. Mesela İnceağrının, Sugözü’nün, Seyfe’nin (Zeytinada), Kilistine’nin (Gökçesaray), Direvli’nin (Doğanca), Hoyrados’un, Gadavgarı’nın, eski toprak evlerini restore edip otele dönüştürebiliriz. Darı bulgurcasından, gölevezden yemek yapabiliriz. Dünyada Darıbulgurcasını bilen, gölevezi bilen kaç kişi var? Bizim tarhanamızı bilen kaç kişi var? Gölevezi, darıbulgurcasını, tarhanayı, toprak evleri pazarlasak bile dünyanın en iyi turizm gelirini elde ederiz.

‘BETONLA ZENGİN OLMUŞ BİR HALK YOK, BETON YOKSULLUKTUR’

Dünyada betona teslim edilmiş bir coğrafyada zengin olmuş bir halk yoktur. Beton, yoksulluğu çağrıştıran bir şeydir. Beton, yoksulluktur. Zenginler beton evlerde oturmazlar. Zenginler taştan, kiremitten evlerde otururlar ve biz yoksulları betona doğru sürerler. Bizi oralara mahkûm ederler. Şimdi bu hareketle bizi betona mahkûm etmek istiyorlar. Çocuklarımızı yoksulluğa mahkûm etmek istiyorlar. En önemlisi de şu; çocuklarımızın düş gücü olmayacak artık. Çünkü buraya gelip hayal kuramayacaklar. Hayal kuracakları bir sahilleri olmayacak. Bizi buraya sokmayacaklar. Ben şanslıyım, ben buralarda yüzdüm. Köpek taşından atladım, Kızılin’de dalga ile mücadele ettim. Bunu torunlarım da yaşasın diye buradayız.”

‘YAPILAŞMA TARIM ALANLARINA ZARAR VERECEK’

Selinus sahilinde 4-5 otel inşa edileceğini dile getiren Ziraat Mühendisi Hidayet Bilgiç de bu otellerin beton bloklar halinde olacağına işaret ederek, “Bu yapılaşmanın bölgenin tarım alanlarına zarar vereceğini düşündüğüm için buradayım. Arka tarafta muz bahçeleri bulunuyor. Bu organik muzlar sadece Gazipaşa, Alanya ve Anamur’da yetişmektedir. Bu bölgede ayrıca tropikal meyveler yetişmektedir. Bu özellikleri koruyarak imar planı yapmak zorundayız” görüşünü dile getirdi.

‘SELİNUS SAHİLİ OTELLER İÇİN 5 ADAYA BÖLÜNMÜŞ’

Geleceğimizi korumak için buradayız” diyen Gazipaşa Hepimizin Platformu gönüllülerinden Eğitimci Fikret Çalışkan ise hazırlanan imar planı ve 18 uygulamasıyla ilgili Gazipaşa Belediye Başkanı ile de görüşerek çekincelerini aktardıklarını dile getirdi. Bakanlık tarafından hazırlanan imar planında halka yer verilmediğinin altın çizen Çalışkan, “Selinus sahili sadece 5 adaya bölünmüş. Bu 5 adada oteller yapılacak. Oteller arasında denize inen yollar var. Onun dışında halkın denize gireceği, güneşleneceği bir yer yok. Sadece bir vatandaşa 74 dönüm, yüzde 80 emsal, bir de belediyenin 50 dönümün üzerinde bir yeri var. Burası da yüzde 80 emsal, diğer yerler yüzde 60 emsal. Biz de diyoruz ki bunun Gazipaşa’ya yakışır biçimde yapılsın” ifadelerini kullandı.

‘BÖYLE BİR PARA KAZANMAK İSTEMİYORUZ’

Gazipaşa sahilinin caretta caretta türü deniz kaplumbağalarının üreme alanı olduğunu ancak planda bu özelliğin dikkate alınmadığının da altını çizen Fikret Çalışkan, “Sadece mantık şu; ‘yatırım yapalım, yatırımcının önünü açalım, buraya turizm gelsin, biz de para kazanalım halkımız da para kazansın.’ Böyle bir para kazanma istemiyoruz. Doğal yapısı korunsun. Turizm yapılsın ama böyle yüzde 80 emsallerle, halka kapalı değil. Biz bu planın yeniden gözden geçirilmesini istiyoruz” dedi.

‘HER ŞEY DÂHİL SİSTEMİNDEKİ OTELERİN İLÇEYE FAYDASI OLMAYACAK’

İmar planıyla Gazipaşa’da yapılması düşünülen turizm modeline ilişkin görüşlerini dile getiren Profesyonel Turizm Rehberi Bülent Şahan da “Biz turizme karşı değiliz. Biz ‘gelen’ değil, ‘gezen’ turiste talibiz. Gelen turist sadece otele, gezen turist herkese kazandırır. Buraya her şey dâhil sistemle otel yapılacak. Bizim birinci itirazımız, bu oteller yapılınca ilçe halkı bu sahilden yararlanamayacak; ikinci itirazımız bu otellerin ilçemize ve esnafa bir faydası olmayacak” diye konuştu.

 

2386870cookie-checkBeton yoksulluktur!
Önceki haberİşte TOKİ’nin yeni Hasankeyf’i
Sonraki haberİNGİLTERE… Sağlıksız ilişkiler
YUSUF YAVUZ
YUSUF YAVUZ (GAZETECİ-YAZAR) Isparta, Sütçüler'de doğdu. 1990’da edebiyatla ilgilenmeye başladı. Deneme ve inceleme tarzındaki ilk yazıları 1996 yılında 'Atatürkçü Ses' Dergisi’nde yayımlandı. Aynı yıl yerel ölçekte yayın yapan kanallarda 'Dönence' başlıklı radyo ve televizyon programları hazırlayıp sundu. 1999 yılında Antalya'da kurulan Müdafaa-i Hukuk Dergisi’nde yazmaya başladı. 2001’de Gazete Müdafaa-i Hukuk’ta Muhabir-Temsilci olarak görev aldı. Daha sonra adı 'Yeniden Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk' olan dergiyle bağını temsilci-yazar olarak sürdürdü. 2001-2007 yılları arasında Kaş Kitap Şenliğini organize ederek başta çocuklar ve gençler olmak üzere yöre insanının kültür, sanat ve edebiyat çevreleriyle buluşmasını sağladı. 2005 yılında Muğla ve Antalya arasındaki sahil bandında yaşanan yabancılara toprak satışına ilişkin yaptığı araştırmalar önemli etkiler yarattı. Deneme, inceleme, röportaj, düz yazı, haber ve yorumları; Cumhuriyet Akdeniz, Odatv, Yeni Harman, Edebiyat ve Eleştiri, Yolculuk, Evrensel, Atlas, Magma, Aydınlık, Birgün, Açık Gazete gibi dergi ve gazetelerde yayımlandı. Antalya merkezli VTV Televizyonunda, Pelin Gel Ağan'la birlikte 'İki Ağaç İçin' adıyla 16 bölümden oluşan bir program hazırlayıp ve sundu. Kanal V Televizyonunda, Biyomühendis Çağlar İnce ile birlikte, Yörük kültürünü ve tarihsel köklerini ele alan 'Islak Çarıklar' adlı belgesel haber programı hazırlayıp sundu. Araştırma yazılarından bazıları, 'Yer Bize Çimen Verdi' ve 'Darağacına Takılan Düşler' adıyla belgesel filmlere de konu olan Yavuz, şu sıralar 'Islak Çarıklar' adlı bir belgesel haber programı için çalışmalarını sürdürüyor. Ağırlıklı olarak arkeoloji, çevre, kentsel dönüşüm ve tarım konularını ele alan çalışmalar yapmayı yazılı ve görsel medyada sürdüren Yavuz, yıkım politikalarıyla tarımdan hayvancılığa, kültürden mimariye kırsal yaşamın dönüşümünü ele alan araştırma yazılarıyla tanınıyor. Ziraat Mühendisleri Odası Basın Ödülü, Çağdaş Gazeteciler Derneği Belgesel ödülü, Türkiye Ziraatçılar Derneği Tarım ödülü, Kubaba Derneği kültür hizmeti ödülü'nün yanı sıra Türkiye Ormancılar Derneği gibi çeşitli meslek odası, kurum ve kuruluşlar tarafından ödüle layık görülen Gazeteci Yusuf Yavuz, Likya'dan Teke yöresine uzanan coğrafyadaki su kültürüne ilişkin uluslararası bir sanat projesinin de danışmanlığını ve metin yazarlığını üstleniyor.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.