Bilgisiz aydınlanma

Birçok kişi yerli yersiz aydınlanmadan sözediyor. Bu kişiler ikide bir “ortaçağ karanlığı” diye bir şeyden dem vuruyorlar. Kafaya göre şıp diye bir çağın üstünü çiziveren kişinin aydınlıkla değil olsa olsa karanlıkla ilgisi olabilir. İnsanlığın durgunluk dönemleri ve atılım dönemleri vardır. Ortaçağ’ın ilk dönemi kültür açısından bir durgunluk dönemidir. Bu durgunluk koşullarında yalnız tarım vardı ticaret yoktu ya da ticaret yerel ölçülerdeydi. Ortaçağ’da ticaret XI. yüzyıldan sonra canlandı. O canlanma kültür düzeyinde bir takın gelişimlere de yol açtı. O canlanma yeni dünyanın ilk ışıkları göründüğünde, bilimin ve felsefenin özerkleşmeye başladığı koşullarda olmuştur. O canlanma sermayeci düzene doğru ilk adımların atılmasıyla belirgindir. Ortaçağ’ın başlangıcı V. yüzyıldır. Durgunluk aşağı yukarı beş yüzyıl sürmüştür. Ortaçağ güçlü bir tarım çağıdır, nadasın ve almaşık ekim yönteminin keşfedildiği, uçsuz bucaksız ormanların yerine tarım alanlarının kurulduğu, sebze ve meyve tarımının büyük atılımlar kazandığı bir çağdır. Ortaçağ özellikle XI. yüzyıldan XVII. yüzyıla kadar gerçek anlamda bir gelişim dönemi bir devrimler dönemi oldu. “Ortaçağ karanlığı” tarihten felsefeden iktisattan toplumbilimden payını almamış kimselerin, okumadan bilen kimselerin uydurmasıdır. Onların sık sık aydınlanmadan sözetmeleri de bilgisizliklerini örtme, kendilerini aydın gösterme telaşıyla ilgilidir. Aydınlanma bilgiyle olur. Aydınlanma bir seçim işi değildir, donanımı gerektirir. Ben aydınlandım diyerek aydınlanamaz insan. Aydınlanma sağlam kurulmuş bir bilincin varlığını gerektirir.

Kültür alanlarımızdaki çöküntü eğitimdeki eksiklerle ve yanlışlarla giderek derinleşiyor ve korkutucu görünümler kazanıyor. İnsanların kafaları kızdığında birilerini şıp diye öldürebilmeleri bunun en önemli göstergesidir. Geriliklerimiz bilgisizliklerimizin ürünüdür. Kültürden sorumlu olanların bile eksik bilinçle dolaştığı bir ortamda aydınlanma bir düş bile değildir. Aydınlanma ağızlardan düşmüyor ama insanlar düşünce ve eylem adına kaba siyasetle ilgilenmekten öteye geçemiyorlar. Evet aydınlanma bir seçim sorunu değil bir bilinç sorunudur. Bu konuda üniversitelerin öncü ve yol gösterici olmaları beklenirdi. Bekleniyor ve beklenecek. Kültür planında yalnız bizde değil bütün dünyada büyük sorunlar yaşanıyor. Toplumlar sağlam kültür adamları yetiştiremiyor. Teknoloji toplulukların gözünü boyamış durumdadır. Teknoloji hızla gelişiyor ve kişilik gelişimi eksik kalmışlar için ilginç oyuncaklar üretiyor. Kimsenin bu konularda bir telaşı yok. Aydın geçinenler düzenle uzlaşmayı her şeyden çok önemsiyorlar. İş yapmamak adına özür bulmakta güçlük çekmeyenler durmadan yaşam koşullarından yakınıyorlar. Bugün bütün dünyada bilim felsefe sanat iyice evcilleşmiş, kurulu düzenlerin kanatları altına girmiş görünüyor. Devlete ve sermayeye sırtını dayamış olan kültür adamlarının mutluluğu kendilerinin ve çocuklarının yüzlerinden okunuyor. Kimilerinin “geriye gidiş” diye nitelendirdiği bu oluşum yaşamda geriye gitmek diye bir şey olmadığına göre tam anlamında çöküştür.

Oysa tarih gerçek kültür adamlarının her şeye evet demeyen aykırı insanlar olduğunu yazıyor. Aydınlanmanın yolu benimsemelerden çok aykırılıklardan geçer. Aykırılık yeniyi aramakla, olanla yetinmemekle ilgilidir. Aykırılık her şeye karşı çıkmak anlamına gelmez. Toplum akıl almaz bir gevşekliğin büyüsüne kapılmış olarak gündeliği kovalamakla yetiniyor. Gerçek kültür insanları bir takım boş görüşlerle oyalanan ve gününü gün eden kimseler olamazlar. Aydınlanma emek ister, insanın kendini daha da insan kılmak için yoğun çabasını gerektirir. Önemli olan anlamsız bir biçimde aykırıyı oynamak değil geleceği yaratacak aydınlıkların peşine düşmektir. Kendini “ortaçağ karanlığı”ndan değil kendi karanlığından kurtarabilmiş adama aydınlanmacı denir. Aydınlanmacılığın gözbağcılıkla ilgisi yoktur. Yetişmekte olan gençleri de yalan yanlış görüşlerle dolduruşa getirmeden ne yapıp yapıp dünyada ve bizde gerçek araştırmacı aydın ahlakını geçerli kılmaya çalışmamız gerekiyor. Aydınlanma bir mutlu olma ya da haklı çıkma felsefesi değildir, bir geleceğe yönelme bilincidir, bütün bir insanlık için daha iyi bir yaşam düzeyine ulaşma tasarısıdır, evrensel adalet için kavgayı göze alma inancıdır. Hepimiz “birlik ve beraberlik içinde” yatıp kalkıp aynı şeyleri düşünelim ahlakı aydınlanma ahlakıyla bağdaşmaz. Biraz bir şeylere katlanmayı bilmek gerekir. Korkarım aydınlanmacılığı da kendimize benzeteceğiz. Gençleri kendimize benzetmeye çalıştığımız gibi.

645880cookie-checkBilgisiz aydınlanma

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.