Bilim kimin emrinde?

Dinleniyoruz, İzleniyoruz, Yönlendiriliyoruz

Demokrasi, halkın halk tarafından ve halk için yönetmesi olarak tanımlanır. Antik Yunan’da ilk örneklerini gördüğümüz doğrudan demokrasiyi, bugün için Temsili Demokrasi formunda yaşama olanağı bulabiliyoruz.

Demokrasi, halkın oy kullanması ve dört ya da beş yılda bir seçtiği kişiler eliyle yönetilmesi biçiminde basitleştirilecek bir olgu değil. Demokrasi, yönetenlerin gücü ve yetkilerinin Anayasa ve hukuk kuralları taradından sınırlandığı, insan haklarının güvence altına alındığı, azınlıkların ve siyasi muhalefetin insan haklarından eşit biçimde yararlanabildiği ve çoğunluğun diktatörlüğüne dönüşmemiş bir siyasal sistem olarak tanımlanmalıdır. Özellikle iktidarların istediği gibi düşünmeyen ve davranmayanların, özllikle siyasi muhaliflerin özgürlüklerinin korunması, demokrasinin temel “olmazsa olmaz” niteliklerinden birisidir.

21. yüzyılın başlarında yaşadığımız bugünlerde teknolojide akıl almaz gelişmeler yaşanıyor. Teknolojik gelişmelerin insan yaşamını ve yaşam kalitemizi olumlu yönde etkilediği gerçek. Ne var ki, teknolojik gelişmelerin özgürlüklerimize yönelik yeni tehditler ortaya çıkardığını da görmemiz gerekiyor.

Son yıllarda ortaya çıkan örnekler ile farklı düşünenler ve siyasal iktidarlarca tehlikeli görülenlerin, özellikle muhalif düşünce sahiplerinin özel yaşamlarının ihlal edildiği, telefonlarının dinlendiği, hareketlerinin izlendiği, dört yanlarının teknolojik gelişmelerce yaratılan özel aletler ile kaplandığı görülüyor. Bu durum, teknolojik gelişmelerin insan hayatının kolaylaştırılması ve yaşam kalitesinin arttırılması hedefinden saptığını ortaya koyuyor.

Düşünmenin bir suç olmaya başlaması, insanların telefonla konuşmaktan kaçınması, herkesin dinlendiği ve izlendiğinden şüphelenmesi, George Orwell’ın karşı ütopyası olan “1984” kitabınıdaki düzenin yaşanmaya başladığını gösteriyor.

İşin diğer bir yönü, bizi, kimlerin izlediğinin de belirli olmamasıdır. Devlet yetkilileri tarafından mı, istihbarat örgütlerince mi, muhaliflerimizce mi, başka ülkeler tarafından mı, küresel çetelerce mi dinlniyoruz? Rakiplerimiz de bizileri dinliyor olabilir mi?

Bugünlerde dolmakalem biçiminde kamera ve dinleme aletleri herkesin cebinde geziyor. Saat biçiminde kameralar ve böcek olarak nitelenen birkaç gramlık dinleme-izleme aletleri bulunuyor. Profesyonellerin elinde ise, kilometrelerce uzaktan dinlemeye olanak veren gelişmiş casus aletleri mevcut. Konuşmalarımızın camda yaptığı yankılardan dinleme yapabilen ve kilometrelerce öteden dinlemeye olanak veren, bir araç içine gizlenmiş dinleme-izleme aletleri geliştirilmiş olduğunu biliyoruz. Hayatımızın her alanı didik didik edilmiş durumdayız ve bundan kaçma olanağımız da yok.

Bunlar dışında, kitle iletişim araçları ve özellikle televizyonlar yoluyla -25. kare uygulaması gibi- düşüncelerimizi yönlendirilmeye çalışılıyorlar. Cep telefonları, bir dinleme ve izleme aygıtına dönüştürümüş durumda. “Haarp” gibi gelişmiş teknolojiler yoluyla düşüncelerimiz yönlendirilebilir noktaya geldi. Seçimlerde hangi partiye oy vermemiz gerektiği bile beyinlerimize direktif olarak verilebilecek noktada teknolojilerin mevcut olduğu iddia ediliyor.

Gerçekten de bugün uydu teknolojisi aracılığıyla havadan 1 metre yakınımıza kadar yaklaşabilen modern izleme cihazlarıyla bütün hareketlerimiz izlenebiliyor. Mobese kameralarıyla bütün gün izleme altındayız. İnternet teknolojisi ile bütün maillerimiz ve kişisel dosyalarımız kontrol ediliyor. ABD ulusal güvenlik ajansı NSA ile facebook arasında yapılan gizli bir anlaşmaya göre, facebook’taki bütün gizli bilgilerimiz ve görüşmelerimiz yabancı istihbaratların eline ulaşıyor. Birçok ülke, özellikle askeri alanlarda, microsft yazılımı tabanlı internet hatlarının CIA ve NSA tarafından kullanıldığı şüphesiyle başka yöntemler ile internete bağlanıyorlar. U-2 tipi casus uçaklarıyla bir ülkenin bütün askeri ve stratejik alanları belirlenebiliyor. Eclehon gibi dinleme istasyonları sayesinde bütün iletişim kontrol altında tutuluyor. 1960’lardan bu yana, uluslararası sularda yüzen gemilerin istihbarat ajanlarına dönüştürüldüğü, insanların beyin kontrol yöntemleriyle Mançurya Kobayı örneğinde görüldüğü gibi robotlara dönüştürülebildiğini tahmin etmenin ötesinde yaşanan örneklerle görebiliyoruz. Bunlara ek olarak, hipnoz ve parapsikoloji yöntemlerinin istihbarat alanında kullanıldığını uzun zamandır biliyoruz.

Dinleniyoruz, izleniyoruz, her yaptığımız kim olduğunu bilmediğimiz gizli birimlerce gözetleniyor, beynimize hakim olmaya çalışıyorlar, her yönden gelişmiş teknolojik aletler ile bir propaganda bombardımanına tabi tutulıyoruz. Peki, bunlardan kurtulmak için ne yapıyoruz ya da ne yapabiliriz?

Sıradan bir birey olarak, bütün bunlara karşı hiç, ama hiçbir şey yapamaz mıyız. Cebimizde bir jammer cihazıyla mı gezmemiz gerekiyor? Yoksa, düşünmeyecek ve konuşmayacak mıyız? Teslim mi olacağız?

Bütün bunlara yanıt, CESUR olacağız. Düşüncelerimizden ödün vermeden, yasal yolllardan ve haklarımızdan sonuna kadar yararlanarak günlük yaşantımıza devam edeceğiz. Sözün bittiği yerdeyiz.

_____________________

* Doç. Dr. Birol Ertan

671170cookie-checkBilim kimin emrinde?

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.