Bir kafa karışıklığı!

Fakat o duruma gelene kadar da ülke gerilir ve değişik yerlerde çatışmalar olur.


Kafa karışıklığı her cepheden oluşmaya başlar. Tek bir kişinin kafa karışıklığı olsa neyse ama toplum ne için göstermelik bir makam için bu kadar kavgalar olduğunu anlayamaz. Fakat cumhurbaşkanlığı göstermelikte olsa, Türkiye’nin geleceğini belirleyen kurumlara atamalar ile yetkili olduğunu gözden kaçırırız ve üstelik yurtdışında Türkiye’yi temsil yetkisine sahip en üst kurumdur, aynı zamanda ordunun başıdır. Kısaca devleti temsil eder.


Cumhurbaşkanlığının yetkileri ve neler yapması gerektiğini 12 Eylül anayasası belirlemiştir. 12 Eylül askeri darbesinin nedeni olarak gösterilen cumhurbaşkanlığı seçimleri bugün bir kez daha kilitlenmiş durumdadır. Üstelik bu durumu yaratan da 12 Eylül anayasasıdır. 12 Eylül anayasasını kim yaptı? Elbette ısmarlayan makam belli, yapanlarda. O yapılan anayasa günümüzün sorunlarına yanıt üretemiyor, aksine ülkenin gerilme sebebi olarak da gösterilmektedir. Bu anayasa hazırlanırken sol dünya görüşünün bir daha ülke içinde filizlenmesi için ne gerekiyorsa önlemini almış durumdadır. Fikir özgürlüğü yerine din özgürlüğü daha önemli kabul edilmiş ve her türlü dini örgütlenme bir anlamda serbest bırakmışlardır. Sola karşı panzehir olarak ortaya sürülmüş bir özgürlükten bahsedilebilinir. Daha sonra anayasadaki bazı değişiklikler ile göreceli olarak sola özgürlükler tanınmış olmuş olsa da akan ırmağın kanalı çoktan belirlenmiş durumdaydı. Sol panzerlerin altında yaşam mücadelesi verirken, yeni konakların sahibi ve ileride politikanın başına oturacaklarda gecekondularından çıkıyor, şehri kuşatmaya başlamışlardı bile.


12 Eylül anayasası ülkemizi ne kadar ileriye götürdüğü bugünkü iktidardan bellidir. Şimdi bu gerici yapılanmanın iktidara gelmesini sağlayan, onları iktidara taşıyanlar yeni bir muhtıra vermiş durumdalar. Bu açıklamayı yapanlar elbette şu şekilde kendilerini savunacaklardır, biz o dönemde yönetimi belirleyen ekip içinde değildik! Fakat şu gerçeği ortadan kaldırmıyor, o dönemde askeri darbe içinde görev almış olduklarını. Yani gönüllü ya da gönülsüz destek oldular. Bugünkü anayasaya ilk başta evet oyunu onlar attılar.


Mavilim türkülerinin yasak olduğu bir dönem yaşadık. Bu yasaklamalar bugünkü kriz için miydi? Askeri darbeler ülkedeki hangi sorunu çağdaş bir Türkiye geleceği için çözmüştür? Bugünkü durumumuz hiçte iç açıcı değil, toplum daha çok kan döker konuma düşmüş, 12 Eylül öncesi iddia edilen çatışma daha geniş ve kapsamlı olarak bugünde ortada durmaktadır. Can güvenliği gerçek anlamda devlet sağlayamıyor, kapkaç, adam yaralama gibi olaylar artık sıradanlaşmış, sokaklar bir başka güce teslim olmuş gibidir. Zorunlu din dersi ve imam hatip adı altında eğitim alanlar şimdilerde devletin en üst makamında yer almış konumundalar. Milli Talebe Birliği içinde mücadele eden mücahitler bakan konumda ve küçümseyen tavırlar içinde zafer sarhoşluğu içindeler. Kutlu doğum haftası gibi sonradan uydurulmuş günler tüm ülke okullarında, kara çarşaflar içinde kutlanır olması sıradanlaşmaya başlamıştır. Resmi tarih içinde hain olarak kabul edilen bir İslami akımın temsilcisi tüm dünyada Türkiye adına okul açar oldu. Türklük ve İslam adına çocukların kafalarını biçimlendirmektedir. Yaşamın her alanına kadar yayılmış müthiş bir örgütlenme içindeler ve bütün bunları 12 Eylül anayasası sayesinde başardılar. O anayasa içinde belirlenen Türkiye’nin yeni yüzü olarak ortaya çıktılar ve örgütlendiler. Bunların devletin her alanında olmasının sebebi ortada. Buna yol açanlarda belli. Şimdi yeni bir muhtıra dönemi başlamış oldu! Bu muhtıra acaba başımıza ne gibi sonuçlar doğuracak? Atatürk adına yapan ve onun gibi davranan bir general ve onun yardımcılarının ortaya çıkardığı anayasa ortada ve bu anayasanın ortaya çıkarmış olduğu olanaktan yararlananlarda ortadadır. İslam düşüncesini ve yaşam biçimini tüm dünyaya yaymaya çalışan Al Baraka gibi finans kurumlarının ülkeye gelmesi bu beş general döneminde olmuştur. İslam düşüncesi etrafında örgütlenmiş sermaye yeni yaşam alanlarını bu generallerin verdiği olanaklar içinde palazlanmışlar ve hatırı sayılır bir sermaye birikimine ulaşmış durumdalar. Türkiye bir adım ileri giderken iki adım geriye gitmiş ve tam bir Osmanlı marşı yürüyüşüne kavuşmuş durumdadır. O dönemde bir finans kurumunda müdür olan birinin bugün cumhurbaşkanı adayı olması nasıl açıklanır?


Ülkemizin gerçek anlamda çağdaş yönde adım atabilmesi için İttihat ve Terakki Partisi geleneği ile hesaplaşmalı ve bu geleneğin yaratmış olduğu tahribattan kurtulmalıdır. O yüzden sözde değil, özde demokrasi için meydanları doldurmanın zamanı gelmiştir. Geleceğimizi birkaç dudak arasına sıkıştırmamak için, çok kültürlü bir gelecek yaratmak için, bir arada yaşamı geliştirmek için gelenekçi alışkanlıklarımızdan vazgeçmemiz gereklidir.


—————————
http://www.cemoezkan.de
http://cemoezkan.sitemynet.com
http://www.blogcu.com/cemoezkan

699550cookie-checkBir kafa karışıklığı!

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.