Bir sendika seminerinin ardından…

Bu kez, uzunca bir aradan sonra ve bu dönemde, ilk kez bir sendika seminerine katıldım ve sunum yaptım. Yeni sendikacı ve yeni üyelerle tanıştım. Farklı bir gözle izlemeğe çalıştım. Önemli olan, ne söylendiği bir yana, yeni nesilin nasıl algıladığı ve değerlendirmesiydi.

Sendika DİSK’e bağlı, TEKSTİL Sendikası. Işıklar içinde olsun, çok saydığım, sevdiğim, çok şeyler öğrendiğim, değerli sendikacı ve Bakanım, rahmetli Bahir Ersoy’un çalıştığı işkolunda ki bir sendikanın, seminerinde bulunmak, ayrıca benim için bir onur ve borçtur.

Rıdvan Budak, Sendikacı ve politikacı. Ancak, sendikacı kimliği, her zaman ağır basmıştır. İşyeri sendika temsilciliği ile başlayan, 40 yıllık bir sendikacılık deneyimi. Çerkezköy’de şube başkanı olduğu süreçte, 70’li yılların sonlarına doğru tanıdım. Genç yaşta, Sendikasının Başkanı da oldu. Şube Başkanı olarak da, DİSK yönetiminde bulundu. DİSK’in Başkanı da oldu. 12 Eylül 1980 sonrasında, DİSK’in yeniden faaliyete geçtiği dönem de, kamu oyunda, DİSK’in eski imajının, genç nesillere tanıtımı ve varlığını hissettirmesi sürecinde, basın ve medyayı da çok iyi kullanarak, sendikal yaşama, önemli katkıları da olmuştur. Bir dönem, DSP’den milletvekili olarak da, TBMM’nde görev de yapmıştır.

Şİmdi yeniden sendikasının Genel Başkanı. Ama ilginç bir dönüş öyküsü var. O sürede mevcut yönetim devam ederken, tüm şube başkanları, gazete ilani ile sendika yönetimine yeniden davet etmişlerdir. Zor bir dönemin aşılması için yapılan bu davet sonrası, yeniden sendikal yaşama dönmüştür. Gençlere devredeceyi günleri bekliyor. Onlara deneyim ve bilgi birikimini aktarmayı ise, sürekli olarak istiyor. Bu görevi ve borcu zaten.

Semineri açarken, uzun yıllar sonra, izlemek ve dinlemekle, yeniden sendikal yaşamda görev almakla, ne kadar doğru bir tercih yapmış olduğu sonucuna vardım. Kapatırken,yaptığı tahliller ve öngörülerle, gençleri kendilerini yetiştirmeye davet ederek, nasıl bir sendikacı olmaları gerektiği konusunda ki dersi ise, bir başka içerik ve güzellik taşıyordu.

Muzaffer Subaşı, 90’lı yıllarda ben görevdeyken, Antep’den gelen yeni bir sesti benim için. Heyecanlı, dinamik ve kabına sığamayan. Yönetimden ayrıldıkdan sonra, uzunca bir süre görüşememekle birlikde, irtibatı kaybetmeyip arada bir görüşmemiz, hatta Antep’de bile birlikte olduğumuz bir kaç gün bile oldu. Sendika’da görevi devam ediyor. Geçen dönem DİSK yönetimindeydi. Şimdi de, Genel Başkan Yardımcısı. Deneyimli ve taban ilişkisi kopmayan sendikacılardan. Yaşlar ilerliyor ama, heyecan devam ediyor.

Değerli meslektaşım, halen Baş İş Müfettişliğini sürdüren Kutlay Kıratlı tanıştırmıştı. Kazım Başkan derdik. Renkli bir Sivas, Zara’lı. Kazım Doğan. Örgütlenme uzmanı gibi, heyecanla çalışırdı. Biraz rahatsızlıkları olmuş, ama sıhhati yeniden yerinde, aynı heyecanla onu da görmek güzeldi. Espri konusu olarak, yıllardır süren anılarımız var. Tekstil’in bu toplantısında, dinazor sadece bunlar vardı. Katılımcıların, üye ve temsicilerin yaş oratalaması 30’lar civarı. Şaşırdım ve sevindim.

Seminer’in mekanına gelince, Kuşadası Davutlar’da, hemen denizin kıyısında bir yer. İşletmesi de gayet güzeldi, Hotel Grand Belish. Özel bir şirket tarafından çalıştırılırken, Belediye-İş satın almış. Tadilat yapmış ve hizmete yeniden açmış. Bir sendika için alışık olmadığımız bir şekilde, profesyonelce çalıştırılıyor, iyi bir hizmet sunumu var. Çalışan, işçilerin güler yüzleri ise, yerin deniz kıyısında güzel bir tesis olmasından, bence daha önemli.

İzzet Çetin, Türk-İş’e bağlı, Harb-İş Sendikası eski genel başkanlarından. Bir dönem, CHP Kocaeli milletvekilliği yaptıkdan sonra, şimdi de Ankara Milletvekili. 80’li yılların sonlarına doğru tanıdım. Son yıllarda daha sık görüşür olduk. Sendikacı kimliğini unutmayanlardan. Ve bu kimliği etiket gibi taşımayıp, dolduranlardan. Ayrıca bu kimliği, politikaya sıçramak için kullananlardan da değil. Kimseden, katkı gelmese dahi, tittiz bir şekilde gelişmeleri izleyip, TBMM’n de, kimliğine uygun tavır koyanlardan. Bazı gelişmeleri, açıkça itiraf ediyorum, onun titiz çalışmaları sonrasında öğreniyorum. “TBMM’nde, İşçi Haklarına Yönelik Yaklaşımlar” üzerine bir sunum yaptı. Ne denli doğru bir seçim. Bilgilendim, öğrendim, biraz da şaşkınlığım oldu doğrusu. Sendikalar, kendi içlerinden çıkan ve kendi seslerini, TBMM’n de duyuran, arkadaşlarının, çalışmaları, deneyimi ve bilgi birikiminden, eğitim seminerlerinde niye yararlanmazlar. Sendikaların eğitim çalışmalarında ilk konuşmacı İzzet Çetin neden yer almaz.

80’li yıllarda tanıdım. Genç bir Avukat. Kocaeli’nden İstanbul’a da yetişirdi. Şimdi Türkiye’ye yetişiyor. Dürüst ve mücadeleci bir yaşam çizgisi. Sendika avukatı, yayıncı, dergi yöneticisi. Bu kimliklerine, yeni bir sıfat daha ekledi. Akademik kariyer yaptı. Doktorasını verdi. Derslere de giriyor. Dr.Murat Özveri.Yaşam deneyimlerinden, uygulamalarından, hukuçu kimliğinin yanısıra, akademik kimliği ile sunum yaptı. Geçtiğimiz yıl verdiği doktora çalışması, Cahit Talas ödülünü de aldı. Mücadeleci yıllarının belgesi niteliğinde, bir dizi kitap. Üreten ve uygulamadan kopmayan bir insan.

Belgelerle, araştırma sonuçları ile, 6356 sayılı yasaya gelinen süreci ve yasayı öylesine akıcı bir dille aktardı ki. Samimi bir itiraf da daha bulunayım, yasa’nın çıkmasından bu yana, bir çok sunum dinledim. Ama, Özveri’nin sunumu farklı. Yaklaşımı ve değerlendirmesi farklı. Ve de doğru. Buradan bir açık çağrı daha. Sendikalar, yeni sistem ile ilgili düzenleyecekleri her seminerde, Dr. Murat Özveri’yi çağırmıyorlarsa. Büyük bir eksiklik ve değerlendirme yapıyorlar.

Sendikada çalışan gençler, Emre Eren Korkmaz da, örgütlenmenin uluslararası boyutuna ilişkin uygulamalardan hareketlle bir sunum yapdı. Yine gençler sınıfında yer alması gereken, pek öne çıkmamaya özen gösteren bir insan. Seminer boyunca geçişleri, bağlantıları yapan, değerlendirmeleri ile dikkati çekmeye çalışan, kısa açıklamalar ile bütünlüğünü sağlayan, görünmeyenlerden. Ergun İşeri. Seminerin başarısının mimarlarından. Gençler, düzenleyen ekip çalışmasına katılanlar, baştan sona düzenli bir seminerin gerçekleşmesinin mimarları, onlara teşekkür etmek gerekiyor.

Yöreden, yönetima gelen, Eğitim Dairesi Başkanı Mustafa Ali Utku, bir değerlendirme yapıp, çalışmaları sonlandırdı. Yeni sendikacılar yetişiyor. Arazi o kadar çoraklaşmamış, sevindim. Bu seslere gereksinim var.

Başa dönelim. Bu seminerin bence en önemli yanı, genç sendikacılar. Zor bir görev üstlenmişler. 60 civarında değişik yörelerden gelen tekstil işçileri, sendika temsilcileri, şube yöneticileri. Onlara bizler tarafından, gerçekten karamsar bir tablo çizildi. Uzun bir yürüyüşe başlıyorlar. Başladıkları süreci ve bu sürece gelişi, doğru bilgilenip, değerlendirirlerse, ileriye yönelik daha sağlam adımlar atabilirler. Sorular sordular. yaşadıklarından hareketle. Slogan atmadılar. Nostalji de yapmadılar. Üretim dışından değil, üretim sürecinden geliyorlar. Bu sıhhatlilikleri için, önemli bir başlangıç. Kıpırdanma ve sorgulama var. Kul olma yerine, yurttaş olmayı seçmişler. İçlerinde Ak Parti’ye oy verenlerde var. Değerlendirme yapıyorlar. Biadcı bir sendikacılığa karşılar. Bu da olumlu bir başlangıç. Ümitlendim doğrusu.

Sendikalar bitiyormu? Dibe vurdular, işlevleri tamam. Kırılma noktasındalar. Birçok doğruyu içeriyor. Ama bir kıpırdanma ve arayış da var. Ben bu sesleri duydum. Deniz o kadar durgun değil. Dipten hafifte olsa dalga sesleri geliyor.

Kuşadası, Davutlar. 25 Mayıs 2013. [email protected]

1551020cookie-checkBir sendika seminerinin ardından…

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.