Bir yeni Anayasa nasıl yapılır?

Başbakan ‘yerel seçimlerden hemen sonra yeni anayasa yapımını gündeme getireceklerini’ belirtmişti. AKP grup toplantısından böyle bir çalışmanın olduğunu öğrenmiş bulunuyoruz. Hatırlanırsa AKP hükümeti Prof. Dr. Ergun Özbudun‘un başkanlığında da yeni bir Anayasa çalışması başlatmıştı. İçeriği bir yana, bu çalışmasın en bariz zafiyeti toplum ölçeğinde eğilim ve taleplerden kopuk olmasıydı. Özgürlükçü-demokratik bir anayasa hedefleniyorsa, yapılış biçiminin de katılımcı ve demokratik olması gerekiyor. Anayasaların özgürlükçü-demokratik içeriği ile yapılış yöntemi arasında doğrudan bir ilişki vardır çünkü.

Bir Anayasa her şeyden evvel toplumsal bir uzlaşmanın ürünü olmalıdır. Şayet bu eksik bırakılırsa, o toplumun bütünün Anayasası değil, belli bir partinin veya kesimin Anayasası olarak anılacaktır. Emsal olsun: 1961 Anayasası Türkiye’nin görmüş olduğu en demokratik-özgürlükçü bir anayasadır. Üstünde yapılacak nispi bir anti militer ayıklama ve günün toplumsal sürecinin getirdiği yurttaşlık kavramının yeniden ele alınmasına dayalı kimi düzenlemeler, yeni bir anayasa yapımını bile gerektirmeyecek kadar ileri bir anayasadır. Sorun neydi öyleyse? Sorun toplumun bir kesiminde mağduriyet algısı yaratan bir darbenin sonucu olarak ortaya çıkmasıydı. Süleyman Demirel başta olmak üzere, sağcı politikacılar on yıllarca bu mağduriyet algısı üzerinden yarattıkları meşruluk şalıyla temelde topluma ‘anayasadaki özgürlükleri bol gören’ anti demokratik,militarist/faşizan bir Türkiye isteklerini gizlediler. Bir başka emsal ise hala yürürlükte olan 12 Eylül Anayasasıdır. Bu Anayasa toplumun dar bir kesiminin eğilimlerine dayalı bir meşruluk zeminiyle sınırlı. Geniş toplumsal kesimlerin uzlaşmasını, demokratik bir ortam da tartışma ve taleplerin ortaya konmasıyla sağlamadı; süngü gücüyle sağladı.

Günümüz güncelliği içinde ‘sivil’ kavramı karşılığı olmadığı kadar revaçta. Bir anayasayı sivilin yapması,o anayasayı demokratik yapmaz. Türkiye de askerle ittifak içinde son derece önemli sayıda bir sivil kesimin olduğu genel olarak kabul gören tarihi bir gerçek. Sivilin gerçekten sivil olması için, onun Anayasal hak ve özgürlüklerin temel öznesi olduğunun farkında olması gerekir. Bu şekilde birey/yurttaştan topluma doğru genişleyen bir yaklaşımla, çağın gereklerine uygun demokratik-özgürlükçü bir anayasanın yapılışının ön koşulları ortaya çıkabilir.

Yeni bir anayasa çalışmasını dar bir zeminde yürütme eğilimi toplumun ihtiyaçlarına yanıt vermez. Gelişmeler hükümetin tercihinin bu olduğunu gösteriyor, ama anayasa çalışmasının toplumsallaştırılması bir başına hükümete bırakılmayacak kadar önemlidir. Bu çerçeve de Ülke çapında ve bölgenin tüm toplum kesimlerini kapsar biçimde bir “Demokratik-özgürlükçü-sosyal Anayasa girişimi” için somut bir adım atmak zorunludur. Mevcut koşullarda ancak aşağıdan yukarıya doğru gelişebilecek bu girişim, Anayasa Hukukunun, tarihin bu kesitinde geldiği noktanın kazanımlarının tümünü içerme durumundadır.

Yeni Anayasanın, toplumsal uzlaşma ve “anayasal yurttaşlık” üzerinden, birey/yurttaşların görünür olduğu, olabildiğince toplumsal sürecin tüm eğilimlerini kapsayan kurallar bütünü bir metin olması amacı olmalıdır. Yeni Anayasanın yapılış sürecine toplumun geniş kesimlerinin ilgisi çekilmiyor, talepleri katılmıyorsa yeni bir şey yapılmış olunmaz. Yeni bir anayasa demokratik-özgürlükçü bir içerikte yapılmak isteniyorsa tüm demokratik-toplumsal güçler, partiler, gruplar, farklı kimlikler,kadınlar,cinsel yönelimleri farklı olanlar,tek tek şahsiyetler görüşleriyle ve talepleriyle yapılış sürecinin öznesi olmalıdırlar ve bunun özgür ortamı yaratılmalıdır.

İşte Kürtler! Kimlikleri, eğilimleri ve talepleriyle Anayasal sürecin dışındadırlar,diğer yandan DTP Türkiye’nin dördüncü büyük partisi olarak Parlamentodadır. Bu çarpık ve kabul edilemez duruma son verilmesi demokrasinin vazgeçilmez ihtiyacıdır, ama Kürtleri ve DTP’yi siyasi sürecin dışına atmak için olmadık manipülasyonlar, baskılar ve operasyonlar geliştirilmektedir.Sormak gerekir: yeni Anayasanın yapılış süreci hangi güçle ve nasıl olacak? AKP bürokratları, siyasal şahsiyetler, cemaatleri mi yoksa onlarda dahil, her alanda yetişmiş uzmanlar,parlamentoya giren-giremeyen siyasal gruplar, sivil toplum ve meslek örgütleri, sendikalar,ezilen ve baskı altındaki ulusal/kültürel kimlikler, kadınlar,farklı cinsel yönelimler ve her kesimden kurumlar mı olacak?

Bugüne kadar toplumdan gelen hareketler yeni Anayasa konusunda hükümetten daha istekli oldular, ama demokratik-özgürlükçü bir anayasanın ortaya çıkarılması için yeter ölçüde bir etkili dinamik bir güç olamadılar. Toplum baskısından azade bir hükümetin yeni Anayasa iradesinin tavsaması, onda demokratik-özgürlükçü bir Anayasa’nın belirtilerinin dahi görülmemesi anlaşılır bir şeydir.Başbakan ‘yeni Anayasa’ derken anlayış değişmemiştir. Darbe döneminden kalma seçim sistemiyle, %10 ülke barajının neden olduğu temsilde meşruiyet ve çoğulculuk ilkesinin ihlaline rağmen, çoğunluğu oluşturan bir hükümetin Anayasa yapması içinden çıkılmaz ciddi sorunlar yaratacaktır.

Biz 78’liler, bir grup Anayasa hukukçusu, siyaset bilimcisi, sosyolog,sanatçılar,kadınlar,çeşitli mesleklerden uzman kişilikler ve kurum temsilcileriyle bu konuyu, “Demokratik-özgürlükçü-sosyal bir Anayasa nasıl yapılır?”başlığı altında geleneksel Yuvarlak Masa’mızda konuşacağız.* Anayasa’ya dönük geçmiş başarısızlıkların toplumsal katılımı ve uzlaşmayı son sınırına kadar zorlayarak aşılabileceği bilinciyle yapacağız bunu…

____________________________

* 6 Mayıs Çarşamba günü 13.00’de Beyoğlu, Büyükparmakkapı, İpek sokakta bulunan Makine Mühendisleri Odası Toplantı Salonunda yapılacak bu çalışma,dinleyicilere açıktır.

1078520cookie-checkBir yeni Anayasa nasıl yapılır?

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.